YURTTA OLUP BİTENLER terıyle meşguldü. Başkentin heyecanı r kasaba ve köylerde daha bariz şekılde hıssedılıyordu .Muhtelif siyasi parti mensuplarının ziyaretleri bir- birini takip e r ve misafirperver Türk köylüsü her çeleni ayni neza- ketle karşılıyordu, İşte, gene ziyareti bol bir gunun akşamı E ağlı Hasan y kahvesine gır— di ve cebınden çıkardıgı bir d yüksek sesle okumağa başladı. gıtta altı ok işareti vardı. Hasan A ğa kahvedekilere C. H. P. nin Anka- ra adaylarının isimlerini okuyordu. Sıra listedeki biz isme gelince, din- leyicilerden bir tanesi yerinden fır- e: "— Ne?. Ne dedin ağam?" diye sordu. Hasan Ağa, ağır ağır ismi tekrar L e görünce hiç de sinirlenmemişti. O turmuş, köylülerle rahat rahat ko- nuşmuştu. Bilhassa köylü kadınlarla kırk yıllık dostmuş gibi dertleşmişti. Onlara ısrarla,bir yardımda bulunup bulunamayacağını soruyordu. Kadın- lar birbirlerine bakıp kalmışlardı. Ni- hayet bir tanesi baklaya — ağzından çıkarmış: “— Bizim gelinin elbisesini keser mitin?" demişti. Gelinin elbisesi G elinin beş metre Sümerbank bas- ması vardı. Übeyde Elli kumaşı yere yatırmış, hemen oraya çömeli- vermisti. Fakat o günü hiç unutama- dı. Makas diye eline tutuşturulan pas. l1 ve kör âlet, bir parmak boyunda i- di ve- bununla kumaşı kesmek degıl doğramak bile imkânsızdı. başka makas yoktu. Übeyde Ellı bır Rüzgârlı sokaktaki pembe han Avrupai metodların beşiği "— Übeyde Elli." Suali soran köylü artık yerinde duramıyordu. "Bildiniz mi ağalar" dedi gelinin elbisesini diken hanı Odada bir kaynaşma oldu. Nasıl bilmezlerdi? Yıllar vardı. Bir gün köylerine orta boylu, yeşile - bakan elâ gözlü, düz saçlı bir hanım gel miştiİnsana samimiyetle, tatlı tatlı bakıyordu. Doğrusu, köylüler ona karşı kendilerini biraz mahçu - setmişlerdi. Onun Halk Partılı oldu— ğunu duymuşlardı ve bu Zziyaret, o Köylerde, en yaşlı partinin çok ama çok çok zayıf düştüğü bir devreye rastlıyordu. Ne var ki — köylülerin mahçubiyeti, pek uzun sürmemişti. Übeyde Elli bu küçük köyde Halk Partisi Ocağının kapısındaki kilidi "bızım müddet uğraşmış, sonra basmayı pa- ket etmişti. Onu Ankaradaki evinde kesti, biçti ve dikti. İşte Elmadağına bağlı bu küçük köyde, Übeyde Elliyi böyle tanıyorlardı. Siyasi ve sosyal hayatı albuki Ubeyde Elliyi — yakından tanıyanlar için bunda şaşılacak particiliğin ve politikacılığın herşey- den önce insanlığa dayandığını bili- yordu Ondokuz senedir fasılasız si- yasi hayatın içindeydi. C. H. P. Ka dın Kolları Merkez Heyeti Başkanı oluncaya kadar ocak, bucak, ilçe yı il idare kurullarında muhtelıf vazıfe— ler almıştı. Bu siyasi faaliyetinin ya- nında, sosyal hayatın diğer kolları ile e alâkasını bir an kesmemiş ve hiz- metlerını esirgememişti. Yardımse- venler, Kızılay, Verem Savaş, Türk Kadınlar Birliği ve muhtelif koopera- tiflerde çalışmış, bunların bir çoğun- da başkanlık vazifesi yapmış, 1950 senesine kadar iki devre Ankara Be- lediye Meclisi Üyesi olarak şehir hiz metinde bulunmuştu. 1957 senesinin 27 Ekiminde ise Ankaralılar kendisi- ni milletvekili seçerek omuzlarına a- ğır, fakat zevkli ve şerefli bir vazife daha yüklüyorlardı. Şimdi Übeyde Elli, bu mühim vazifeyi başarmak i- çin daha sıkı bir surette çalışmak azminde idi. Demokrat ahbablar S osyal davalara eğilmiş olmak, sos yal davalar içinde yoğrulmuş ol- mak muhakkak ki herşeyden evvel, siyaset hayatında insana büyük bır olgunluk veriyordu. Ankara Millet- vekili Übeyde Bilinin de işte en gö- ze çarpan vasfı buydu. Bu — olgun kadın, saatlerce hiç bıkmadan ve hiç sinirlenmeden en mütecaviz — siyasi rakibe karşı fikirlerini müdafaa ede bilirdi. Konuşmasını — bildiği kadar dınlemesını de ildiği. muhakkak- 1. Seçimi kazandığı zaman kendisin- den en sitayişkâr şekilde bahseden- ler, Demokrat Partili ahbabları ol du. Übeyde Ellinin Demokrat Parti- li ahbabları çoktu. Bunlardan yalnız bir tanesi ite, Yükse a Mühen- disi Dr. Macit Sirçl ıle sık sık çekişir- lerdi. Dr. Macit, Übeyde Ellinin kar deşi idi ve Demokrat Partiliydi. Çok seviştikleri muhakkaktı ama, herkes fikrinde serbestti. Fikre hürmet ise siyasetin hareket noktasıydı. Übeyde Ellinin bir başka vasfı da herkese derhal samimiyetle uya- bilmesidir. Köylü, şehirli, genç ihti yar herkes derhal onun dostu olabi- lir. O, herkesin fikrini, derdini ga- yet. çabuk benimser, yardım fırsatı- nı da hiç bır zaman kaçırmaz. Bu fi ki seçmenleriyle <<k0nusurken Ubeyde Elliye çok şey kazandırmıştı. Fakat şurası da mu- hakkaktı ki bu onun içinden gelen ve samimi olan bir hareketli. Babasının yolun Ub eyde Ellının siyasete girmesin- de babası Dr. Asım Sirelin büyük bir payı olmuştur Istanbul Meclisi Mebusanında vazife görmüş olan Dr. Asım Sırel Milli Mucadeleye katılmış M. M.de 2 masya ve Samsun milletvekili olarak bulun muştur. Dr. Asını Sirel inkilâpları ve- Atatürk devrinin batılı zihniyetini tamamiyle benimsemiştir. Kızı da bu prensiplere göre ve daima çalısan bir kadın olmak üzere yetiştirmiştir. Bütün dertlerin sıyası yoldan halledi- leceğine inandığı için Übeyde Elliye bu fikri aşılamıştır. Ubeyde Ellinin an nesi eski Bahriye Nazırlarından Fe- rik Emin Paşanın kızı Rail Muam- merdir. 1907 de İstanbulda — doğan Übeyde Elli tahsilini Erenköy Kız Lisesinde yaptıktan sonra bir hari-