ler neticesinde artıyor, böylece ilmin kıymeti bilinmiş oluyordu. a tale- benin halinden anlıyan yoktu Hele ders harçları vzu da her ü- niversite ve onun fakultelerıne göre ayrı bir hüviyet kazanmakta, Or- tadaki adaletsizlikleri izah ıçın sebeb bulunmuştu: Bu bir statü mesele- siydi. İmtihanlar Ders harçları gibi, imtihanlar da bir statü meselesiydi. İmtihan sis- temleri, her fakülteye göre değiştiği için alınan neticeler de o derece fark- l1 oluyordu. Bazı fakültelerde talebe- ler imtihan olmak için hoca bulamı- yor, bazılarında da hocalar imtihan edecek talebeyi mumla arıyorlardı. Bazı fakültelerde sınıf geçme, bazı fakültelerde ise kredi ve sertifika u- sulüyle öğretim yapılıyordu. Bazı talebeler Şubat ayı içinde imtihan hakkına sahipti, bazı talebeler ise bu haktan mahrum edilmişlerdi. Bunca senelik tecrübeler netice vermemişti. Liselerimize üniversite havasının ka- zandırılmaya çalışıldığı şu günlerde, üniversitelerimiz liselerimize parmak ısırtacak bir anlayışla öğretim yap- maktaydılar. Yurtsuz talebeler T alebelerin en büyük sıkıntısı, ya- tacak ve yiyecek bir yer bulama- maktan ileri geliyordu. Ama İktidar adına konuşan siyasiler için bundan daha güzel bir vaad mevzuu buluna- mazdı. Büyük sıteler yapılacaktı Za- ten bu girişilen görül imar ve kalkınma hamlelerinden ayrı bir şe- kilde mütalâa edilemezdi. Fakat her vaad bir hayal kırıklığı yaratıyordu. Talebeler yatacak yer derdindeydi- ler. Otel köşelerinde, pis lokantalar- a, havası bozulmuş pansiyonlarda Öömür tüketiyorlardı. Medrese artığı yerlerde, bodrum katlarında, hanlar- da yatanlar vardı. İşkembe çorbası yiye yiye çehresi ve vücudu tanınmı- yacak hale gelmiş talebe gösterilebilirdi. çilesi bu mu olmalıydı? Ama iktidar sözcüleri tertemız salonları, yatakları, kütüp- haneleri, spor ve eglence yerleri olan sitelerden, yurtlardan bahsediyorlar- dı. Bunu hayal etmek neye yarardı. Üniversite gençliğinin iktidarı tut- maması, hakikatleri — gören bir göze sahip olmasıyla ilgiliydi. Çünkü ikti- dar onların dilinden anlamıyordu. Hürriyet tanımıyordu? En sevdiği hocalarına en haksız muameleyi yap- maktan — çekinmiyordu. — Anlaşılan, gençliğin çilesi dolmamıştı. * Bahçelievler DÖRT MEVSİM — ANA OKULU İYİ BAKIM - MODERN TESİSAT . TEMİZ VE BOL DA Bahçellevler, 19 cu Sokak, o: 21 ANKARA — TEL: 33425 AKİS, 16 KASIM 1957 K Sosyal Hayat Kültür haftası ermin Streater Süreyya — Pavyo- nunun merdivenlerinden inerken bir hayli düşünceli idi. O gün Ame- rikan Kız Kolejliler Derneğinin ay- lık yemek toplantısı vardı. Aynı za- manda yeni idare heyeti seçılecektı Ama Nermin Streater'i düşündüren bunlar değildi. Onun kafası günler- den beri yalnızca kültür haftası ile meşguldü. Dernek yeni mevsim fa- aliyetine başlarken hakikaten büyük bir işe girişmişti ve bunun üstesin- den gelmek şarttı. Oniki Kasımda büyük bir sergi ile açılan kültür haf tası 19 Kasıma kadar devam edecek- ti. Amerikan Kız Kolejliler Derneği- nin hazırladığı bu programın gayesi şehrimizdeki — ecnebi — dostlarımıza Cumhuriyet devrinde Türk kültür hayatındaki — gelişmeler — hakkında topluca bir fikir vermekti. Derneğin kanaatına göre Mmemleketimizin ya- kın çağda sosyal ve siyasi inkilâpları azçok herkesçe malüm olduğu halde, aynı çağın kültür tarihi daha az bi- linmekteydi ve çağdaş Türk kültürü- nün kısaca da olsa, değişik cepheleri- ni bir çerçeve içine toplayan bir program ilk olarak hazırlanmalıydı. Dernek için bu bir başlangıçtı. Bu- nu gelecek seneler daha tamam ve da- ha sistematik bir tarzda ele almak düşünülüyordu. Buna rağmen başlan- giç hem çok şey vadediyordu, hem de tatmin edici olmuştu. Oniki Ka- sım sergisi çağdaş Türk ressamları- ; Türk küttür dünyasından şahsi- yetleri ve Türk tiyatrosunu tanıtı- yordu. Bir hafta müddetle, Türk- Amerikan Derneği galerisinde açık kalacak olan bu sergide — sanatkâr- ların resimleri, — biyografileri ve e- serleri yanyana duruyordu. Tiyatro- muza ait kostümleri giyip dolaşan- lar Amerikan Kız Kolejliler Derneği- ne mensup hanımlardı, Kültür hafta- sı bu sergiden başka üç tane mühim konferans hazırlamıştı. Bu konferans- lardan bir tanesi çağdaş Türk şiirine ditti, İngilizce olarak Nermin Stre- ater tarafından verilecekti. Bir diğe- ri ise "Cumhuriyet devrinde arkeolo- jik kazılar ve keşifler" ismini taşı- yordu ve Ankarada İngiliz arkeolo- ji enstitüsünün üyesi olan Mr. James Melaart tarafından verilecekti. Uçun— cüsü çağdaş Türk musikisine aitti ve Bülent Arel tarafından hazırlan- mıştı. Kültür haftasının Ankara si- nemasında tertip ettiği film gecesin- de ise ecnebi dostlarımız, tarihi bir Türk filmi olan İstanbulun Fethini görmek fırsatım bulacaklardı. Kül- tür- haftası Operada Yunus Emre oratoryosu ile kapanacaktı. Nermin Streater aylık yemek toplantısına giderken bunları düşünüyordu. Bilhassa sergi işi çok yorucu olmuştu, her an bir eksikli- ği tamamlamak icabediyordu. Sonra A D |I N Nermin Streater'i düşündüren bir me- sele daha vardı. Başkan olarak idare heyetinden selâhiyet almış, bu işe girişmişti. Fakat birçok üyelere şim- di mühim işler düşüyordu, — acaba üyeler bu işleri seve seve yapacaklar mıydı?. Acaba onlara çok mu yük- lenmişti? — Süreyy, Pavyonu öğle vakti, yalnızca Derneğe tahsis edil- mişti ama lokal baştan başa dolu gi- biydi.. Streater merdivende gözükünce, başlar birden kalktı, koro halinde bir ses — Yaşasın kültür haftası dedi. 'Başkan hâlâ endişeli idi: — Nasıl çocuklar dedi, hepiniz memnun musunuz? cak mısınız? Evet, herkes kültür haftasından memnundu herkes çalışacaktı. Dün- yanın her tarafında peykler fırlatı- lırken, insanlar birbirleriyle amansız bir mucadeleye girişmişken fikir ve kültür en güzel şey değil miydi?. Nermin Streater nihayet rahat gülümsedi ve kadehler, dünyanın ü- midi olan "kültür,, için havaya kalk- ti. Hepiniz çalışa- Terbiye Genç kızlar Pek çok anne, genç kızlarına gi- yinmeyi kuşanmayı, oturup kalk- mayı öğrettiler mi Zzannederler ki kızları için parlak bir istikbal hazır- lamışlardır. Halbuki göz alıcı harici gorunuşlerın yanında bir genç kızın riayet etmeğe mecbur olduğu bir ok teferruat daha vardır ki, genç kızlara asıl lâzım olanlar da bunlar- ır. Zamanında ve arzuladığı tipte bir erkekle evlenen genç kız, muhale- kak ki,evlenmek için evlenen genç kızdan çok daha mesut olacak ve da- ha rabıtalı bir yuva kurmağa muvaf- fak olacaktır Zaten,, cemiyetimizde “görücü" usulü ile evlenme sistemi ar tık yavaş yavaş tarihe karışmakta- dır. Şu halde genç kız giyinmesini, güzelleşmesini öğrendiği gibi bir er- keği cezbetmesini, kendisine bağla- masını da ogrenmelıdır Erkeği kadı- na bağlayan şey ise çoğu zaman te- ferruatdır Erkeklerin istemedikleri Erkeklerın istediklerim — yapmak- tansa istemediklerini yapmamak çok daha iyidir. Böylece insan suni hareketlerden kurtulur, — şahsiyetini muhafaza eder fakat kendisini fren- lemeyi, Ölçü ile hareket etmesini öğ- renir Erkekler mütemadiyen kendi e- hemmiyetsiz dertlerinden bahseden kadınlardan hoşlanmazlar. — Elbise, berber meseleleri, arkadaşların müna- sebetsizliği onları alâkadar etmez. Hattâ onlar devamlı — şikâyetlerden de, bu şikâyetler ne derece haklı o- lursa olsun çabuk ıkarlar. Hasta- lıklar, aile anlaşmamazlıkları, iş hu- zursuzlukları bu şikâyetler arasında- dır, Haklı veya haksız, erkeğin aca- 23