Okuyucu mektupları hakkında etin Tokerin yeniden AKİSin ba geçmesi mecmuanızı a- deta kamçıladı Son haftalar için- de öylesine cazip mevzulara el a- tıldı. ye öylesine enteresan yazılar yazıldı ki AKİS bayilerde bulun- maz olmağa bağladı. Meselâ ben, AKİSin devamlı bir okuyucusu ol- duğum halde kapağını Sayın Men- deresin süslediği sayıyı bulup ala- madım da bir arkadaşımdan al- dım okudum. Acaba baskınızı biraz Mecmua S göndermek mümkün ği mi? AKİS — Hayır! Malüm ya, kâ- kağıt meselesi. Aydın Güner Nazilli 1 82. sayınızda Menderese ait şahane bir yazı yayınladınız. Menderesın hemşehrisi olarak mec- muanızdaki yazıyı okuduktan son- hiç bir yerde yazılmış bir biyogra- fi bulamadım. Siz bu kadar mufassal malümatı nasıl buldunuz, şaştım kaldım. Hani bizzat Menderesle ko- nuştunuz da yazdınız desem, "buna da imkân veremiyorum. Zira sayın Menderesin gazetecilerle — arasının pek de iyi olmadığını bilecek ka- dar memleket aktüalitesi ile ilgile- nirim. E,. Nasıl oluyor da yanına bi- le yaklaşılmayan birinin bu ka- dar mükemmel ve dört bası ma- mur bır bıyograf'ısını bulabiliyor- sunuz? Bu benim için bır bilmece oldu. içinden çıkamıyoru Abdülkerim Hancı - Aydın Partiler — hakkında 1 82. sayımızdaki Karar Saati başlıklı yazıyı dikkatle — oku- dum. Tarafsız bir vatandaş olarak bu yazınızdaki tavsiyeleri — gözden geçirdim. Hür. P. için gerçekten de C. M. P. ile, olmazsa C. ile bırleşmekten daha başka “bir yol olmadığı hususundaki — noktai nazarınıza tamamile iştirak ediyo- um. Ancak, tutun, ki Hür. P ile C. M. P. bırleştıler Bunun dahı vatan sathında büyük bir kıymet ifade e— deceğinden şüpheliyim. Her partinin de aldıkları rey sayısı meydanda. Hadi bunlara açıktan da bir 100 bin rey ilâve edelim. Elde edilen rakkam gene de pek büyük, bir şey olmıyacaktır. Açıkça görü- lüyor ki memlektimiz olsa olsa i ki partiye rey veriyor. bir peyk" olmaktan Öteye gıdemı— yor. Bu hale g ür. P. ve C. M. P.'deki ak]ı basındakı po]ıtıka— cıların kendilerini — harcıyacakları, yerde iki büyük partiden birine il- tihakları daha doğru bir hareket olmaz mı? Mümtaz Koçer - İstanbul Ulus gazetesi Salâha doğru Ubeyde Elli ev kadınlığından Mec- lise girmiş bir insan olarak ilk gö- züne çarpan şeyi, milletvekili maaş- larının en yüksek dereceli bir m murunkinden bile fazla oluşunu dili- ne dolamış ve bu maaşların indiril- mesi yolunda teşebbüse — geçmiştir. Ancak geçen hafta Bayındır sokak- taki C. H. P. Genel Merkezinde ve Meclıs Grubunun kendi arasında yap. tığı toplantılarda Übeyde Ellinin bu samimi arzusunun P. içinde tek kişiye mal olmuş bir arzu olma- dığı görüldü. Milletvekilleri maaşla- rınla indirilmesi meselesi seçimlerden önce yayınlanan taahhütnamede de belirtildiği gibi, bütün C. H. P. Mil- letvekillerinin arzusu idi ve B. M. M. Başkanlığına bu yolda Verılecek bir teklif C. milletvekilinin imzasını' taşıyacaktı. Böylece Halk Partisi iktidara geçmediği halde Mil- lete verdiği sözün hiç olmazsa şim- dilik mümkün olanlarını yerıne getir- mek istiyordu. Bu mem- leket ölçüsündeki prestijini bir kat daha artıracak bir hareket olacaktı. 80 lira, 100 lira alan devlet memur- larının bulunduğu bir — memlekette 2800 lira alan milletvekilleri! Grubun kararları Bu haftanın ortalarında Genel Merkez böyle bir çalışma prog- ramının son rötuşlarım yaparken C. H. P. nin seçim bölgelerine gitmiş olan milletvekilleri. Ankaraya dönü- yorlardı. Dönenlerin ilk işi ise, Çan- kayaya çıkarak, geçirdiği Asya gri- binin nekahet devresini — atlatmaya çalışan Inönüyü ziyaret oluyordu. C. H. Genel Başkam son dere neşelı gorunuyordu Böylece seçımle— ri kazanan ile kaybeden arasında bir tezad husule geliyordu. Seçim bölge- lerinden dönen- milletvekilleri de iyi haberler getırıyorlardı Millet, Mec lise gönderdiği muhalif mılletvekılle— rinden çok şey bekliyordu. Dert ortadaydı. İktidar, bunların kabulü— ne dahi yanaşmamıştı Şimdi muha- lifler, hiç olmazsa bunların mevcu- dıyetını duyurabilirlerse — vazifelerini yapmış sayılacaklardı. aftanın sonunda, Grupça alın- bazı kararlar mevcuttu 2800'ler meselesı gibi diğer bazı mühim tek- lifler de 173 imzalı takrirlerle Mec— lis başkanlığına sunulacaktı. Böyle- ce o meselelerin şahsi, hatta parti meseleleri değil, memleket meseleleri olduğu gözlerin önüne serilecekti. Zi- ra İktidar çevrelerinin Muhalefeti Gru bu içinde bir takım taktikler dene- dikleri hiç kimsenin gözünden kaçmı- yordu. "Dörtlü Takrir" hikâyesi bu- nun deliliydi. 1 numaralı sözcü aftanın sonunda, Meclis açıldığın- da, İnönü mucadelesını yapmaya hazır bir halde fiili siyaset hayatına yeniden — kavuşacaktı. Seçimlerden sonra Parti Meclisini toplantıya ça- ğırmak fikri Genel Başkanın rahat- sızlığı yüzünden geriye bırakılmıştı. Fakat ilk fırsatta Partinin Kurultay- dan sonraki en yüksek kademesi içti- ma edecek ve meseleleri görüşecekti. C. H, P. mühim bir dertle kargı kar- şıyaydı Meclıs Grubu ile Parti Mec- lisinin çatışmaksızın çalışmasının te- mini. Zira bir çok Parti Meclisi üyesi seçimlerin talihli adayları arasında yer alamamışlardı. Bunların içinde, her talihsiz adaya has bir eziklik, burukluk bulunacaktı. Fakat İsmet İnönü, arkadaşlarım etrafında toplı- yacağını ümit ediyordu. Parti ıçınde beliren bazı zıt tema- yüllere rağmen Genel Başkan İktidar- la Mecliste vukua gelecek ilk çatış- mada Partisinin sözcülüğünü bizzat yapacak, mücadeleye — bizzat girişe- cekti. Doğrusu istenilirse herkes bu- nu bekliyordu. Zira görüşülecek me- selelerin tarihi ehemmiyeti hiç kim- senin gözünden kaçmıyordu. İsmet İnönü kendisinin ve partisinin görü- şunu kürsüde Aaçıkça ortaya koya- C. H. P. evvelâ yapılanların âdil esaslar dahilinde tamirini isti- yordu. Seçim suçu işliyenlerin, D.P. kazandı diye ellerini kollarını sallaya sallaya gezinmelerinin insafa ve ada- lete sığar bir tarafı yoktu. Yüksek Seçim Kurulu radyoyu, ilâmla, seçim suçlusu ilân etmişti. Suç takıp edile- cek miydi, edilmiyecek miydi? Bu- nun, bilinmesi lâzımdı. P. için ikinci mesele, istikbale ait teminattı. Bunun, lâf teminatı olmıyacağı mu- hakkaktı. Muhalefet, İktidarın iyi ni- yetinin fiilen ıspatım istiyecekti. Bu hafta içinde C. H. kademelerinde es, " Ah, lktıdar sözcüleri, bir 1946 dan bahsetseler" diye edi— yordu. Zira verilecek cevap C P; Genel Başkanının kafasında hazır— lanmıştı. Üstelik C. H. P. lilerce 1957 görüşülürken 1946'dan bahsetmek, itirafların en hazini sayılacaktı. Her halde bu hafta sonunun pek AKİS, 16 KASIM 1957