2 Kasım 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

2 Kasım 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T I Paris Tiyatroda atom devri G enç adam St. Michel metrosun- da indi. Ve önüne gelen ilk ada- ma yarım — yamala .fransızcasıyla Rue Houchette'i sordu. Sonra da g terilen istikamete doğru hızlı hızlı yü- rüdü. Saat gecenin dokuzuna geliyor- du ve bütün ışıklarını yakan Paris ye- ni bir gecesini yaşamaya başlamıştı. Genç adam Parisin yabancısıydı Bu büyük şehirde anca gün kalabilecekti. Üç gün — Parisi gezip görebilmek için hiçbirşeydi — üstelik adam tiyatro meraklısıydı. Hiç ğilse bir gecesini dünyanın sanat merkezi olan Pariste göreceği bir pi- yese ayırmak istiyordu. O sabah ko- nuştuğu bir tiyatro meraklısı fran- giz dostu kendisine bir çok ünlü o- yuncunun oynadığı, birçok ünlü pi- yesten hiçbirini tavsiye etmemişti ki. Halbuki bunların arasında İngrid Bergmanın oynadığı "The et Shem- pathy" bile vardı. Tiyatro meraklısı dostu bütün bunlardan önce ona Rue Houchette'deki küçük bir cep tiyatro- sunu tavsiye etmişti. Houchette Ti- yatrosunda Eugene Tonesco adlı bir yazarın "da Le ' jle "La ntat- rice Chauve" adlı birer perdelık iki piyesi oynuyordu. Parisin yabancısı olan adam avant-garde tiyatroya tut- kundu ve İonesco adlı yazarın birkaç yıl önce bütün Avrupayı hnasıl allak bullak ettiğini biliyordu.. Hatta ken- dısı de memleketinde yazarın "Ders" undan Nasıl Kurtulmalı" ve "Kel Soprano" adlı piyeslerini okumuş v gerçekten o da allak bullak olmuştu Ve işte şimdi piyesin başlama saatini geçirmemek için hızlı hızlı Houchette sokağına doğru yürüyordu. Genç adam Houchette Tiyatrosu- nu bulmakta pek güçlük çekmedi. Gi- şeye üçyüzelli frank verip bir bilet aldı ve salona girdi. Burası altmış yetmiş kışı alabılecek büyüklükte küçük bir salondu. Tiyatronun fuay- yesi yoktu. Seyirciler perde araların- da sigara içmek için sokağa çıkıyor- lardı. Kısacası tiyatronun — fuayyesi vazifesini sokak görüyordu. O e genç adam büyülenmiş gi- bi birbuçuk saat gözlerini sahneden ayıramadı. Hakikaten o gece. onun hayatında bir dönüm noktası olacak- Şimdiye kadar gorduklerı arasın- da bu gece gördüğü iki piyesi hiçbir zaman unutamıyacaktı Genç adam tiyatrodan çıktığı za- man piyeslerin tesiri altındaydı. Bir sigara yakıp yürüdü. Bir yandan da düşünüyordu. Yunan klâsiklerini dü- şündü. Goldoni'yi, Shakespeareı Mo- liere'i, İbsen'i düşünd Bütün bu yazarların zamanlan 1çındek1 yerini ve bugün de hâlâ devam eden değer- lerini düşündü. Evet bütün bu yazar- lar geçmişte olsun, bugün olsun in- kâr edilemiyecek degerlerdı Ama ti- yatro seyircisi her devirde yeni şey- AKİS, 2 KASIM 1957 YA T R O ler istiyordu. Bir kere devirlerin ve her değişen neslin insan psikolojisi başka başkaydı. İnsanın yeni ufuk- lara gittiği devirlerde, konusu insan olan tiyatronun da yeni ufuklara git- mesi kadar tabii bir şey olamazdı. Artık O'Neill bile Williams bile Av- rupalı seyirciye yetersiz — geliyordu. Avrupalı seyirciler zamanımızda bir yerleri olan bu yazıları kanıksamış lardı. İşte bir gün İrlandalı bir yazar olan Samuel Beckett çıkıpda "Waıtıng for Grodot" diye bir piyes yazıverince tiyatronun sınırları bir kere daha parçalanmış, günümüz tiyatrosunda yenı bir devir, belki de bir atom dev- ri başlamıştı. Önceleri Beckett'in pi- yesini hiçbir tiyatro sahibi oynamak Ancak bir tiyatro ida- bulmuş- istememişti. recisi Godot'da birşeyler Bertolt Brecht Yeni bir çağa tutulan ışık tu. Adamın tiyatrosu zâten batmak üzereydi. " ' namak ona hiçbir şey kaybettirmeyecekti. Ve böy- lece Godot can çekişen bir tiyatronun ramp aydınlığında seyirci karşısına çıktı. Çıkış o çıkış.. Tiyatro her ge- ce kapalı gişe oynamağa — başladığı gibi, Godot, tiyatro çevrelerini bir anda altüst de etmişti. Kapanmak ü- zere olan tiyatro yeni bir hayata ka- vuşmuştu. Başka memleketlerin ti- yatro idarecileri de Godot'yu ıstıyor— lardı. eyirci, Godot'da ne denm istendiğini pek iyi anlıyamıyor ama Estragonun, Gogonun kesik, şundan bundan söz açan cümlelerinin kendi- sini dört tarafından yakalayıp sah- neye çektiğini hissediyordu. Godot'yu bekleyen dört insanda herkes biraz kendini yahut da içinde olduğu top- lumu buluyordu. Çünkü herkesin bek- lenen ve gelmeyen bir Godot'su Tar- dı. İşte bu hakikât, Beckett'in kesik, kısa cümleli dıaloglarıyla seyirciye alahıldıgıne tesir ediyordu. oğru Yeni ufuklara odot'nun bütün dünya tiyatro se- yircisini sardığı bir sırada Al- manyada Berold Brecht adlı bir ti- yatro adamı çıkmış "Hâmletin başın- daki gece sahnesini gündüz gibi pı- rıl pırıl bir ışık altında oynayabile- cek ve gece olarak kabul ettirebile- cek rejisörün elini öperim.. emiş- Bundan maksadı da tiyatronun o- ve mizansenle ortaya çıkabile- cegını söylemek, pür tiyatroyu, bir- takım ışık oyul arının altında sakla- manın lüzumsuzluğunu ifade etmek- Brecht aynı zamanda yeni birta- kım tiyatro formülleri bulup çıka- ordu. Birkere, yazarın hakkını a- labıldıgıne koruyan bir rejisördü. Na- sıl olmasın ki; kendisi de herşeyden önce bir tiyatro yazarıydı. Ve yazdı- ğı, “Kuraj Ana", "Kafkas", Tebeşır Sezuanın iyi İnsanı' ve daha bir çok piyesleri önce Al- manyayı sonra da bütün Avrupayı bir anda sarıvermişti. Brecht, tiyatroya "Epik diye yeni bir metod getiriyordu. Mo- tiflerini Japonların Noh ve Çınlılerın Kabuki, tiyatrolarından almış şimdiye kadar alışılmış olan Dramatık tıyatrodan ayrılıyordu. Shâkespeare- i ise hiç sevmiyordu. Dramatik tiyat- roda olduğu gibi bir hâdiseyi yaratıp seyirciyi bu hâdisenin içine çekmek taraftarı değildi. Seyirciyi daima o- yunun dışında tutuyordu. Onu duy- gusuyla avlamak istemiyor, doğru- dan doğruya mantığına, kafasına sesleniyordu. Bunun için de hâdise- leri yaşatmıyor anlatıyordu. Piyes- lerinin sahnelerinde dramatik tiyat- roda olduğu gibi bir devamlılık kur- muyordu. Sahneleri bağımsızdı. Hat- tâ oyunun bir yerinde bir aktörü çı- karıp "Bundan sonra şunlar şunlar olur..” dedirtip başka bir — sahneye atlayıverıyordu Brecht, kadere kar- şı Herşeyi insanoğlunun kendi elıyle yapıp kendi eliyle bozabilece-. ğine inanıyordu. Bu yüzden piyesle rinde gerçekçi ve aydınlık bir hava görülüyordu. Hattâ en mistik motif- leri bile bu hava içine — sokuyordu. Tekniğinde dozu kaçırmamak üzeri şiirden ve müzikten faydalanıyordu. Brecht'i 1n epık tiyatrosu dünyayı bir anda sa Bir yanda Beckett öbür yanda Brecht yahut Ionesco ve daha başka- ları... Meselâ Adamov. Muhakkak olan tiyatronun teknik ve muhte- va olarak baş döndüren bir atom dev- ri içine girdiğiydi. Her geçen gün, bir kaide yıkılıyor, bir çerçeve par- çalanıyordu. Bir yazar eskiyor, bir yazar bambaşka şeyler getırıyordu G adam —düşüne — düşünı bir hayli yürümüş olduğunu fark— etti. Bir an olduğu yerde durdu bir kere daha yenibaştan düşündü. Ama bütün bu düşündüklerinde bir — son bulamıyacağını biliyordu.. Onun için kafasındakilerden kurtulup ışıkların çerçevelediği bulvar boyun em en yürümeğe başladı gibi teori" 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: