İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Piyasa Yeni günler S abaha karşı radyonun dugmesını kapadı. "Bu yıl da olmadı" diye söylendi. Bir partici değildi, şu veya bu partinin kazanması da kendisine fazla bir şeyler getirmezdi. Seçimler- le olan ilgisi, frenklerin sokak adamı dedikleri bİr insanın ilgisinden daha fazla değildi. Siyasi — haklar, temi- natlar gibi sözlerin arkası sıra ken- dince ehemmiyetli gördüğü mesele, piyasadaki darlıktı. Bir çok yoklar karşısında ne yapacağını — şaşırmış, tek kurtuluş yolunu seçimler sonun- da gelecek yani bir iktidarda bulmuş- tu. Ama işte radyoların verdiği ha- berlere göre iktidar — değişmemişti. Piyasada bu degışmemenın ne gibi tesirleri olabilirdi. Doğrusu bunu şimdiden kestirmek mümkün değil- di. Ama ne olursa olsun piyasada nisbİ de olsa bir iktisadi ferahlama olacaktı. Bu iktisadın psikolojik ka— idelerinden biriydi. Daha bahar larından itibaren gerginleşmeğe baŞ— layan dahili hava, birden bu gergin- liğini kaybederek, hiç olmazsa dört senelik bir müddet için tabi olacağı şahsi kaideler bakımından bir istik- rara kavuşacaktı. Evvelâ iş altın Matlarından başlıyacaktı. Seçimlerin hemen ertesinde altın fiatlarında bir düşmeye Trastlamak mümkündü. Sonra diğer mallarda — ve bilhas- sa kredi sahasında nisbi bir ge- nişleme görülecekti. Fakat asıl müs- tehlik kitleye bunların hiç bir fay- dası dokunmazdı ki. Piyasadaki mal buhranı devam ettikçe, türlü gı- da maddelerini bulmakta güçlük çe- kildikçe vatandaşın başka bir şeyi düşünmesine imkân yoktu. . Mallar, bollaşacak mıydı? Meselâ vita yağını bulma imkânları coğal- mıyacak mıydı? Geçen Pazarı Pa- zartesiye bağlıyan gece — vatandaşın düşündüğü şey muhakkak ki bu ve buna benzer şeylerdi. lşte Demokrat Partinin seçimden önce vadettiği muhteşem 1958 yılından beklenen buydu. Acaba 1958 yılı bu bekleneni getirecek miydi? — Vatandaş tama- men kötümser olmayı da kendine yediremiyordu. Bütün bu olanlar ara- sında tutunacağı bir dalı arıyordu. Fakat bir şeyden korktuğu da mu- hakkaktı. Bu kere Demokrat Parti- yi iktidara getirenin köylü vatan- daş olduğu açıktı. Bundan böyle a- caba Demokrat Parti iktidarı köylü vatandaşı gücendirmemek için bütün ekonominin yükünü şehirlinin üzeri- ne yüklemekten çekinmiyecek miy- di? Eğer böyle bir şey olursa hayat şartlarının bugünkünden de daha a- ğırlaşması beklenebilirdi. — Evet, bir seçim rüyasının sonunda vatandaşın aklında kalan yalnız iktisadi zorluk- lar ölüyordu. Gelecek senelerin bu bakımdan daha iyi şartları getirme- sine dua etmekten başka elden bir AKİS, 2 KASIM 1957 şey de gelmiyordu. Madem ki De- mokrat Partiyi vatandaşlar seçmiş- ti, o halde getırecegı kulfetlerı de ka- bul etmeleri gerekiri Seçimler İkramiyeyi yazıyor. kşam üzeriydi. Çalıştıgı banka- dan çıkmış, yorgun argın Ulus meydanındaki — Bakanlıklar i kuyruguna doğru yürümüştü. Kuyru- ğun en gerisinde, yer aldığında kü- çük bir gazetecinin "İşçilere ikrami- ye verileceğini yazıyor" diye bağırı- şını duyunca güldü. Evine donerken her akşam üstü Ulusta duya duya a- lıştıgı bir söz olduğu için inanmadı. Böyle bağırarak sürüm temin etmek müvezzilerin belli başlı usullerinden- di. Bu sayede bir hayli de satıyorlar- dı. Bu sefer seçim arifesiydi. İkra- miye söylentisinin aslı olabilirdi. İs- temiye istemiye bir gazete aldı. Evet tahmininde — aldanmamıştı, işçilere birer maaş ikramiye verilecekti. Bizde demokrasi hareketiyle bir- likte, bir de seçimlik ikramiye usulü ortaya çıkmıştı Seçim zamanına ya- mur, işçi ve benzeri müstah- demlere bakarsınız birer maaş, hatta yerine göre iki maaş ikramiye veri- lirdi. Sanki bu —ikramiyelerle bir kaç oy daha celbedılebılırmış Oysa ne de işçileri böyle seçımlık ıkramıyelerle kandır- gıbı mak mümkündü itekim bu son seçimde de ikramiye nimetinden en fazla faydalanan —memur sınıfı, De- mokrat Partinin aleyhine oy Vermiş— ti. Diğer yandan Demokratlar, iş- çi memleketi Kırıkkalede de kay— betmişti. Maamafih bütün bu ha- kikatlerin partizanlar nezdinde se- çımlık ikramiye huyunu önliyemi- yeceği muhakkaktı. İkramiyeler ve- rilmeğe gene devam edilecek, oyları kaybetmede de biç bir değişiklik ol- mıyacaktı Seçim masrafları B ir sandık acaba kaç İliraya mal oldu? Bu bir bilmece değil, san- dığın maliyeti her seçim devresinde memleketlerin üzerinde ehemmiyetle durdukları bir mevzudur. Sandık ma- liyeti, seçimin vatandaşlar üzerine isabet eden hakiki yükünü ifade e- der. Bandık maliyetinin — içerisinde, sandık, kâğıt ve benzeri masrafların yanında kurul başkanları ile müşa- hitlerin ücretlerini de mütalâa etmek lâzımdır. Bütün bu seçim maliyeti unsurları görünen ve hesap edılebılen kalemlerdir. Fakat umumiyetle bir de iktidarda bulunan hükümetin yapmakta olduğu propaganda mas- raflarından devlet hissesine terettüp edenler vardır ki bunları hesaplamak kolay değildir. Bir kere bu masrafla- rın ekserisi, hükümetin bir devrelik faalıyetını gostermek gibi bir gaye- n arkasına gizlenmiş masraflardır. Seçim maliyetini hesaplarken, en zor # olan, bu gibi gizli masrafların tesbi- tidir. Batılı memleketler, bu gizli masrafların tesbiti için pratik bir yol bulmuştur: Partilerin propaganda masraflarının kontrolu. Bu kontrol, hesap uzmanları, ya da mütehassıs maliyeciler tarafından yapılır. Tabii u uzmanların ve maliyecilerin dev- let murakabesinden uzak çalışmala- rı lâzımdır. A. B. D. Buhranlar buhranlar açları hafifçe kırlaşmış adam, kolalı yakasının içinde biraz ra- hatsızca duran başım eğerek yanın- dakine "Profesör Haberler haklıy- mış" dedi. Dört gündür Amerika- daydılar. Para fonu — konferansı- nın devam ettiği bu dört gün içinde en çok işittikleri "Buhran" kelimesi muştu. Türlü şekilde tehdidi his- sedılen bir buhran tehlikesi mevcut- En fazla A. B. D., Almanya ve Batı Avrupa memleketleri endışe içindeydi. Müşterek pazar anlaşm sına rağmen Almanyanın —tabıı Ba— ti Almanya endişesi buyuktu B. D n de ondan aşağı kalan tarafı yoktu Kır saçlı delege, gayri ihtiya- rı Üç yıl önce Amerikalı meşhur ik- tisadcı Prof. Haberler'in konferans- larım hatırlamıştı. Haberler, Ame- rikayı tehdit eden otomobil, televiz- yon ve inşaat krizlerinden bahset- Kore harbi bu buhranları ge- ama, ortaya çıkmaları ya- kındır demişt Beklenen krız bir istihlak krizi değildi. Pazar imkânlarının çok üs- tüne genişlemiş istihsal, yani fazla ıstıhsal krizleriydi. Harp sonrasında tam istihdamın biraz altında muva- zenede tutulmağa çalışılan Amerikan ekonomisi için krizin tesiri büyük o- lacaktı. Almanyanın, daha şımdıden başı dertteydi. Hızla yükselen istih- sal ve şahsi gelire karşılık, istihlâ- kın temposu çok yavaştı. İç pazarın istihsale ayak uydurabilmesi için is- tihlâkin hızla artması lâzımdı. Ama nasıl? Alman vatandaşına elindekini sarfetmesinin milli ekonominin selâ- meti için şart olduğunu ne şekilde anlatmalıydı. A. B. D.'de ilk okul- larda bile tasarrufun milli ekonomi üzerindeki kötü tesirlerinden bahse- dilirken, Alman vatandaşlarının zih- niyeti ve hareketi Adenauer'i ne ka- dar düşündürse yeriydi. İç pazarın yürekler acısı u hali yanında, dış pazarlarda A. D. ve diğer mem- leketlerle yapılacak rekabet de büyük ir mesele olmakta devam ediyordu. Fransanın içinde bulunduğu ekono- mik durum ise kelimenin tam mana- sıyla bir çıkmazdı. Geçen ay fran- kın değerinin düşürülmesi ancak kı- sa vadede dış ticaret, bilhassa ihra- cat imkânlarını gelıştırebılırdı Diğer yandan iç piyasanın hali daha da a- gırlaşmıştı. Kır saçlı delege, buhran üzerine çeşitli nutuklar soylenırken bunları düşünüyordu. Doğrusu dört gündür, ümit verici hiç bir şey işitmemişti. 23