YURTTA OLUP BİTENLER halefet liderini görmeye, tebrike git- mesi bizim siyaset hayatımızın icap- larından değildi. Ama hem İnönü- nün, hem Karaosmanoğlunun yerleş- tırmeye çalıştıkları batılı icaplardan biriydi. Zaten doğrusu istenilirse C. H. P. ür. P. Genel Başkanları arasındaki münasebet, hatta karşı- lıklı hücumların yapıldığı sıralarda dahi bu ölçünün asla dışına çıkma- mıştı. İki lider samimi bir hasbıhalde bulundular. Mevzu elbette ki seçim- lerdi. İktidarın usullerinden İnönü kadar Karaosmanoğlunun da şika- yetçi olduğu —anlaşılıyordu. — Fevzi Lütfi Karaosmanoglu, genç arkadaş- larından bir çoğunun aksine, seçim akşamı şayanı dikkat bir sükunet i- çinde kalmıştı. Öğleden sonra parti- sinin Genel Merkezine miş, Ora- da çalışmıştı. İlk netıcelerı de orada almıştı. Bu neticeleri tahlil vazıfesı— ni, bir başka aklı başında i, prof Muhlis Ete yapıyordu “Fakat Hür. P. binasındaki çalışmalar, daha ziyade C.M.P. nin kaç milletvekili çıkarmakta olduğu hususuna münha- sır kalmıştı. Zira radyonun yaydığı haberler iç açıcı sayılamayacağı gi- bi teşkilâttan gelen telgraflarda da fazla inşirah uyandıracak bir nokta oktu. Hür. P. İllerin en ümidli gö- ründükleri yerlerde dahi, bırakınız D. P. .P. yi, hattâ P. Hin gerısınde kaldıkları anlaşılıyor— du. Sadece Burdurdan iyi haberler alınıyordu. Fethi Çelikbaş muvaffak olmuştu İşin başında Hür. P. merkezinde seksen kadar milletvekili yanmıştı. ve teşhis hatasıydı. Halbuki son de- vece açıktı ki Hür. P., tâ 1965 son- baharından bu yana devam edegelen bir anlaşılmaz bocalayış neticesi memlekette "levha partisi" olmaktan ileri gidememiş, kök — salamamıştı. O bakımdan, pek, ama pek az mil- letvekılı çıkaracağı bedihiydi. Hür. P. liler bunu kendilerine söy- leyen dostlarına, hakiki — dostlarına çok zaman sadece kızmak suretile mukabele etmişlerdi. "Balıkesir" di- yorlardı. "Sakarya" diyorlardı. "İs- tanbul" diyorlardı. "Diyarbakır" di- yorlardı. "Antalya" diyorlardı da diyorlardı. Kendilerine bir türlü an- latılamıyordu ki buralarda dahi Hür. . ancak üçüncü mevkii, o da geniş farklı olarak alabilirdi. Hele Istan— bulda toplayabilecekleri oy gülünç sıfatından başka sıfat kaldırmazdı Ama hayır! Sınırlerı burunlarında olduğu için hemen kızıyorlar, hemen karşılarındakine suiniyet atfediyor- lar, uzun nutuklar çekıyorlardı seçim g de Ö başlamıştı “Fakat Genel Merkezdekı - lerin ayılması uzun surmemıştı zaman, hepsi, C. n kazan- masına duaya başlamışlardı Halbu- ki geç kalmışlardı. Seçim akşamı dua edecek yerde seçimden evvel en kuv- vetli partinin kazanma şansı sag— lamaya çalışmış olsalardı hem böy 14 bir hezimete uğramayacaklar, hem memlekette daha sağlam bir havanın esmesini mümkün kılacaklardı. Bu- nu yapacak yerde C. H. P. den İs- tanbulu kendilerine bırakmasını iste- mişlerdi. O İstanbul ki Hür. P. en namüsait şartlar altında C. H. nin aldığı reyin onda birini alama- dığını seçim akşamı görecekti. Samimi â m azar erken saatlerde de Menekşe sokaktakı Genel Mer- kez fazla kalabalık olmamıştı. Hat- tâ gazeteciler bile pek seyrek uğ- ramışlardı. O gün Genel — Başkan, arkadaşlarına büyük temennisinin İktidar değişikliği oldugunu söyle- mişti. Ah, bir de C. P. ve Hür. P. koalisyon halinde 1ktıdara gele- bilselerdi ve Karaosmanoğlu Başba- kan olacak bir İnönünün yanında Başbakan muavini olarak — hizmet Nadir Nadi Bir medeni cesaret dersi görebilseydi. Bu arzuda ihtiras değil, yakından tanıyınca takdir ettiği, sevdiği bir devlet adamıyla beraber çalışmak, faydalı olmak emeli gizliy- Hü nin asıl iskeletim teşkil den samimi âlimler -onlara katılan ikinci sınıf politikacılar değil-, hep aynı ümidi taşıyorlardı. — Hesaplar, kitaplar yapmışlardı. C. H. P. 240 kendılerı 80 milletvekili çıkarabilir- erdi. O zaman memleketi nasıl gül gıbı idare edeceklerdi. A hayalin tahakkuk etmedıgı süratle anlaşılmıştı. Şimdi ü C; P. nin tek başına ıktıdara gelme— siydi. Menekşe sokakta bu, hararet- le temenni edilmişti. Yazık ki o da mümkün olamamıştı. Karaosmanoğlu gece Menekşe sokağına geldiğinde Parti Merkezini biraz daha neşesiz, biraz daha hareketsiz ve tenha buldu. Bi- nada maalesef bir nabız atmıyordu. Radyo hep gülünç rakkamlar oku- makta devam ediyordu. Bir çok vilâ- yette Hür. P. bir kaç yüz reyi 'an- cak sağlayabilmişti. Öteki üç parti- nin üçünden de gerideydi Saatler öy- le akıp geçti ve Menekşe sokaktaki tek ışık Burdurdan gelen ışık olarak kaldı. Yeni bir hayat akat bina, bir kaç gün sonra canlanacaktı. Kurucu milletvekil- leri adaylıklarını koydukları vilâyet- lerden dönecekler ve bir karar ala- caklardı. Evvelâ kendı hususi hayat- larını ayarlamak zorunda bulunacak- lardı. Milletvekili olduklarında Anka- raya servet yapmak için gelmemiş- lerdi. Bunu, 1955 deki hareketlerıyle de ispat etmişler ve Türk milletinin takdirim en çok bundan dolayı kazan- mışlardı. Şimdi, zaten parası olanlar- harıç hiç birinin meteliği yoktu. ğer bir kaç kuruşu maaşlarından art- tırmışlarsa, onu da seçimlerde bitir- mişlerdi. Ailelerim geçindirmek ıçın çalışmak zorundaydılar. Bu yüz. bir kısmı fiili politikadan, muvakka— ten de olsa uzak kalmak mevkiindey- di. Meclise aralarından sadece biri, Fethi Çelıkbaş giriyordu. — Ötekiler, üstelik “teşrii masuniyet siz" savaşa- caklardı. İmkânları mahduttur han- dikapları çoktu. Meclis kürsüsü elle- rinden çıkıyordu. Hepsine yazık ol- muştu. Ama politika hataları — affetmi- du. yordu Basın İş adamları eçimlerin en hararetli günlerinde, Türkiyenin hemen her tarafında, bayilerine gıdenler â "Cumhuriyet var mı?" diye soruyor- lardı. Cevap ekseriya menf'ı oluyordu. Onu "Ya Vatan?" suali takip ediyor- du. Sonra öteki gazetelerin isimleri sıralanıyordu. Fakat, hemen daima, bilhassa erken saatlerde tezgâhın ü- zerinde üç gazetenin yattığı görülü- yordu: Hürriyet, Milliyet ve Yeni Sa- bah. Gerçı hava o kadar hararetliydi ki akşama doğru onların da yerinde yeller estıgı bir hakikatti. Ancak bir zamanlar "en aranılan" sıfatım ka- zanmış bulunan bu üç gazete, seçim kampanyasının son haftasında ağır bir darbe yemişlerdi. — Sayfalarının değişen havası, okuyucunun rağbe- tim de değiştirmişti. Gene çok satı- yorlardı, gene aranılıyorlardı. Zira iyi kâğıda basılıyorlar, magazin ba- kımından hususiyetlerim — muhafaza ediyorlar, iç çektirici resimlere yer veriyorlardı. Ama bir şeyler kaybet— mışlerdı ve kaybettikleri, Ur gaze için çok mühimdi. Birinci sayfaları havasını kaybetmişti. Bükülen kulaklar lan şuydu: İktidarın başı, Uç ga- zetenin başının kulağını bükmüş- tü.. Bu işe en yakın iki arkadaşını, AKİS, 2 KASIM 1956