A DA L E T Hapishaneler Yaldız vuranlar B undan iki hafta evvel, günü bir adam AKİS'i e yük bir heyecanla aldı. Sayfaları ka- rıştırdı. Tekrar karıştırdı. Aradığını bulamamıştı. "Bir tekzip — göndere- ceklerdi" dedi. Halbuki mecmuada tekzip yoktu. Ankara Cezaevinin öğ- retmeni pek üzüldü. Cezaevinin 0- kulunda ne güzel mizansen hazırlan- mış, fotoğrafçılar getirilmiş, - mah- kümlar giydirilmiş, resimler çektiril- Cumartesi eline bü- mişti. İdareden AKİS'e tekzıp gönderileceği bıldırılmıştı. hususi bir alâkayla hazırlanmıştı Günlerce uğraşılmıştı. Hapishaneye savcı gelmiş, adamlar gelmişti. E- mekler boşa mı gitmişti? Ama, ha- minin tekzıbı diye hapishane müdü- rünün resminin mecmuaya bastırıl- ması, onun altına da "dirayetli Us. dur diye yazdırtılması karşısın- da bir insanın makaralarını koyu- vermemesi imkânsızdı. Savcılık neyi tekzip ediyordu? AKİS, gardıyan di ye bir başka adam resmi mi neşret- mişti ki savcılık bu sahtekârlığı dü- zeltiyordu? Yoo! Resim, hakikaten gardiyana aitti. O halde, müdürün resmi nereden çıkıyordu" Tekzip de- k bu mu demekti? Rahmi Ergil imzasıyla oyle bir yazı hazırlanmış- tı ki, şaşıp kalmamak mümkün de- ğildi Edebiyat merakı Savcıya göre Ankara Cezaevi Ör- nek bir durumdaydı. -Elhak! Ce- zaevinde dayak, küfür, zulüm ve iş- Ankara Cezaevinin kapısı Kapısı yır! Savcılık tekzibi ertesi hafta çı- anun zoruyla koydurt- tu. Öğretmen de, memnun, bunu an- cak geçen Cumartesi okudu. Hapıshanelerın halinden bahseden AKİS, gerçi Ankara Cezaevine sokul- mamıştı, fakat hapishanedeki her- kes, kendilerinden gizlenilen bütün haberler gibi bunu da süratle duy- muştu. Demek, yapılan hazırlıkların sebebi buydu. Demek yeni tedbirler bu yüzden alınmıştı. Geçen haftaki AKİS de Cezaevine girmedi. Fakat, onda çıkan savcılığın tekzibi hemen işitildi. Ankara Cezaevi başta olmak Üzere, hapishanelerimizin halini ha- kikaten bilenlerin bu tekzibi kahka- halarla gülmeden okumalarına im- kân yoktu. Hele bir gardiyan res- AKİS, 2 KASIM 1957 böyle olduktan sonra. kence 1ddıaları gayrıvarıttı Ankara Cezaevinde m vkuflara ihtimam, dert ve şıkayetlerıyle alâ- alanma ve bilhassa şefkatle mua- mele esasları bütün ıdare mensupla— rı ve personelin şiarı idi. Gardiyanlar arasında ne çoban vardı, ne sığırt- maç. En azı ilkokul mezunuydu. Ço- cuklara mahsus koğuş, bir leylı mek- tep nezahatındeydı Okulda munta- zam mesai ile devam cetveline tabi iki öğretmen tarafından program da- iresinde tedrisat — yapılıyordu. — A- KİS'in yazdıkları mesnetsiz, uydur- ma, hayal mahsulü, maksadlıydı. An- kara Cezaevi mükemmel bir ıslah müessesesiydi Hele hapishanelerimi- srar ye silâhın gardiyanlar ta- rafından sokulduğu iddiası tamamile asılsızdı. Cezaevlerımız cennetti. Sav- cı mi Ergil bunları söyledikten sonra hücuma geçiyor ve diyordu ki; "Vak'a, hâdise, zaman ve mekân tas- rih etmeli. Yoksa, uluorta bu iddiala- rı ortaya atmak, sorulunca da öyle ığşıtıy(ğruz dıye kaçınmak gazetecili- kzibi okuyan herkes AKİS'i tanıdığından Ankara savcısının ara- dığı cevabı alacağından emindi. Sav- cı bey vaka, hâdise, zaman ve mekân mı ıstıyordu" Şimdi buyursun ve a- şağıda okusun. Cezaevlerinde dayak atılıyor nkara Cezaevi dahil, bir çok ce- zaevinde mahkumlara hem de kı- yasıya dayak atılmaktadır AKİS'in bahsettiği hâdise Ankara Cezaevin- de, kıs sonunda, o mükemmel ıslaH müessesesinin hamamında cereyan etmiştir Kırşehir Cezaevinden Anka- a Cezaevine sürgün gönderilen ve 1smınm baş harfleri A. B. olan bir mahküm -Savcılık heı' halde bu ka- der kurbanlarının burada teşhirini istemez, biz inisiyalle ifade ettiğimiz her ismi savcılığa bildirmeye hazırız- gece hücresinden çıkartılmış, gardi- yanlar tarafından doğulmuş, sonra, ayakta duramaz bir halde, omuzlar— da getirilip gene hucresıne çuval gi- bi atılmıştır. Bu, bir! AŞ gece, Yozgattan sürgün gelen üç mahküm hamamda falakaya çekılmıştır Bu, iki! Savcı, zahmet e kara Cezaevine gitse, 1darede falakanın bütün aletlerını gozlerıyle gorebıhr Bu, üç! met etm ha- len Ankara Cezaevınde yatan uste- lik sabık âmiri Hadi Tanın akrabası olan, Kastamonulu M. Y. yi çağırtıp kendisine meselâ Eskişehir hapisha- nesinde nasıl muamele edildiğini sor- sa dayağın yalnız Ankara Cezaevine münhasır kalmayıp, hani örnek ıslah müesseseleri olan bütün hapishane- lerimizde 1 numaralı ıslah vasıtam sayıldığını Ööğrenir. Bu, dört! Yeter Cezaevlerinde kötü muamele ediliyor S avcı "kötü muameleye maruz kat— lan bir tek isim verebilirler mi" diyor. Şu anda İmralıda A.Ç. adın- da tahsilli bir mahküm yatıyor. Bu mahküm Ankara Cezaevinde münfe- rıt hücreye atılmış ve orada fareler- le bir arada yaşamaya mecbur edil- miştir. Münferide düşen herkes, ora- nın nasıl bir yâr olduğunu Rahmı Er- gile anlatabilir. Kendisi de lütfedip hücreleri görmeye gitse, — oralarda çıldırmanın hiç zorluğu bulunmadığı- nı görür. Ama Rahmi Ergilin boyle bir adeti maalesef yoktur. 11 Şuba ile 2 Ekim arasındaki 233 gün için— de, her halde basın suçu takip et- mekten baş alamadığı için, kontrolu altında bulunan Ankara Cezaevinin koğuşlarına sadece dört defa uğra- mıştır. Bunun ikisi Şeker ve Kurban bayramı ziyaretidir. O bakımdan ha- pishaneleri bilmemesini tabii saymak Rüşvet 'alanlar vardır S avcı SOruy rüşvet al- mis?" Ankara Cezaevı gardıyan— 17