KADIN muvaffak başkanı Nusret — Sezekdi. u sene yerini eski başkanlardan Su- zan Pamir almıştı. Türk - Amerikan Kadınları Kültür Derneğinin sistemi tam bir demokrasi sistemi idi. Te- amüle göre başkan her sene değişiyor ve ancak bir müddet istirahat ettik- ten sonra yeniden iş başına getiri- liyordu. Fakat yapılan ve başlanılan işlere daima devam ediliyordu. Kâğıdı kutuya atıp vazıfesını bi- tiren üye, çay salonuna geçiyordu. Buraya kahve salonu demek, çok da- ha doğru olacaktı, çunku kahvenin kokusunu alan ne çaya ne de me suyuna iltifat ediyordu. Bu salondakı pastalar ve kanapeler de o gün tıpkı dernek üyesi hanımlar gibi renkli ve iştah açıcı idi. Küçük sanatlar Küçük sanatları geliştirme Seçim faaliyetlerinin son günle - riydi. Mitinglerden basın toplan- tılarına ve basın toplantılarından ga- zete idarehanelerine koşuşan birçok gazeteci, Mustafa Kemal Bulvarında, bir apartıman dairesinde buluşmuş- lardı. Rahat koltuklara gömülerek oturdular. "Whisky" kadehlerini el- lerine aldılar. Ev sahibeliği yapan na- zik hamın: "— Sizi buraya bıraz dinlendir- mek için davet ettik" d Oda, hakikaten dınlendırıcı , idi. Hafif, sade eşyalar ve bilhassa duva- rı boydan boya kateden etajer üze- rindeki Türk elişleri , günlerdenberi büyük meydanlardakı dinleyici küt- lelerini rakkamlara vurmaya çalı- şan gözleri tatlı tatlı okşuyordu. Bu- rada Kütahya yalnız çinisi ile, Eski- şehir lületaşı ile Antep bakırı, Kon- ya kaşıkları ile konuşuyordu. Ana- dolunun her bölgesinden tahta veya sepet işi ile, bir ses geliyordu. Gaze- teciler uzun Uuzun zevkle, sevgiyle baktılar. Hayırlı bir adım Mustafa Kemal Bulvarındaki a- partmanda o gün, Türk Küçük Sanatlarım Geliştirme Ofisinin bir basın toplantısı vardı. erikanın,; muhtelif memleketlere yaptığı tek- nik yardımdan Türk küçük sanatla- rına ayrılan fonu bu ofis işletecekti, ve bu sayede ölmekte olan birço küçük sanatlarımızı inkişaf ettir- ek ve bunları memleket dışına da sevkederek döviz sağlamak müm- kün olacaktı. Sanayi Odalarına bağ- lı olan Ofis, Türk Küçük Sanatlarını geliştirmek için milletlerarası şöhre- "Peter Muller- mesai edi- ylardanberı sessizce Ça- Kemal Bulvarın- ölye ve büro kısmı açılmış, Anadolunun muhtelif vilâyetlerinde onbeş kooperatif kurulmuştu. Ofisin Türk müdürü Mehmet Ali Aksal da- ha uzun müddet sessizce çalışıp tam teşkilat ve büyük eserlerle efkârı u- 28 te sahip Amerikan Munk" firması ile teşr. yordu. Ofis . Mustafa Yeni Şartlar Karşısında Aile S eçim kampanyası sırasında, muhtelif partilere mensup ha- tıpler "hayat pahalılığı" ve meş- hur "yok"ları sık sık ele aldılar ve bunlara kendi siyasi görüşleri- ne göre bir izah şekil bularak topluluklara oy bakımından tesir etmeye çalıştılar.. Belki her gö- rüş kendisine göre bir miktar ta- raftar kazandı ama "seçim"”den sonra gene "geçim;” meselesi geli- yordu ve siyasi kanaati ne olursa olsun, vatandaşın bütün bu konuş- malardan sezdiği hakikat şu oldu: Türkiyede hayat pahalılıgı vardı ve bu devam edecekti. En nikbin politikacıların — millete — vadettiği şey nihayet fiyatları oldugu yer- de durdurabilme mlekette iktisadi bir istikrar yaratmaktı. Bu böyle olunca iş başa düşüyor- du. Vatandaş kendi geçim dâvası- nı kendi gücü ile halletmek, dert- lerine bir çare bulmak zorunday- dı. Vakıa pahalılık zincirleme gi- diyordu. Ama köylü yaşadığı ha- yat şartlarına göre bu pahalılığı daha az hissediyordu. Sıkıntı bil- hassa büyük şehirlerdeydi ve "aile" müessesesi bunun ciddi zararlarını goruyordu Aile kurmak günden güne Zzorlaşacaktı, çünkü bizim aile sistemimizle yeni hayat şart- larını bağdaştırmak -çok müş- kül-adeta imkânsızdı. Bizde, aile, umumıyetle yalnız erkeğin kazan— cı Üzerine kurulur. Kadın evinde işleriyle, çoluk çocuğu ile meşgul- dür. Erkeğin kadından para yar- dımı beklememesi, adeta anane şeklindedir ve bir şeref meselesi addedilmektedir. Vakıa bugün bü- yük şehirlerde — çalışan ve bütün kazançlarım aile bütçesine ekliyen kadınlarımızın miktarı bir hayli- mumiyenin önüne çıkmak istemişti.. Ama "Mr. Muller - Munk" in mem- leketimizi ani ziyareti, bu basın top- lantısına bir vesile olmuştu. Bu hu- susta bir fikir teatisi muhakkak kı çok faydalı olacaktı. Güaye, yalnızca küçük sanatlarımızı kalite bakımın- dan geliştirmek değildi, gaye bunları miktar bakımından da, dünya pazar- larında Türkiyeye bol döviz saglıya cak sevıyeye ulaştırmaktı Ofis böy- lece yurt içi, iş sahasında da sosyal bir hizmette bulunmuş ve kooperatif- ler halinde birleşecek olan sanatkâr- lar korunmuş olacaktı Önce kalite... r. Muller . Munk gazetecilerin suallerini cevaplandırırken, bil- hassa şu nokta üzerinde durmuştu. Türk Küçük Sanatından daha ziyade "motif, materyel ve emek" olara istifade edilecekti. Dışardan hiçbir şey getırılmıyecektı ama model doğ rudan doğruya iç ve dış pazarların Jale CANDAN dir ama bu gene de aile sistemin- de esaslı bir değişiklik yapmamış- tır ve ailenin bütün mesu- liyeti umumiyetle tek bir kişinin, aile reisinin sırtına yüklenmiştir. İşte bu ailelerde sıkıntı çemberi gün geçtikçe daralmaktadır. Bun— dan sonra Türkiyede tek kişin geliri ile, dört beş kişilik aılelerı geçındırmek imkânsız olacaktır. Her genç kız, yetişirken aile- nin geçim mesuliyetini de payla- şacak, ailesine bir destek olacak şekilde yetiştirilmelidir. Baba oca- ğında da, yuva kurarken de çalı- şıp hayatını kazanabilmek kaygu— sunu içinde hissetmeli ve buna gö- re hazırlanmalıdır. Bugün bile çok zor olmakla beraber, bu şartlarla yetişmemiş olan aile ka- dınları, el işleri ile veya herhangi bir serbest teşebbüs sayesinde ai- le kazancına birşeyler eklemek gayretini — gösterebilirler. — Yoksa günden güne daralan sıkıntı çem- berı aile müessesesini çok sarsa- cak, onu menfaat üzerine kurulan bir müessese haline sokacaktır. Yalnızca bunlara iltifat ederlerse gayrımeşru yollardan bol para sa- hibi olmak İmkânını arıyanlar da çogalacaktır Bu bakımdan “"aile sistemi" anlayışımızda yeni şart- lara göre bir değişiklik — yapma- mız lâzımdır. Eğer bu sıkıntılı devrede ailedeki fertlerin daha çok çalışmalarım, daha çok me- suliyet paylaşmalarını sağlıyabilir e bu yeni zihniyetle çocuklarımı- ZI yetıştırebıhrsek bu. bize sıkın- tıların getireceği en büyük kazanç olacakta?. Sakınılacak şey sıkıntı- ya dayanmak için ahlâk ölçülerin- de değişiklikler yapmaktır. ihtiyacına göre ayarlanacak ve kü- çük sanatların gündelik hayatta kol- lanılır, pratik ve lüzumlu eşyalara intikaline çalışılacaktı. Sürüm ve dış piyasayı cezbetmek ancak bu şekilde mümkün olacaktı. Bu, fabrikasyon mal demek değildi. Sanatkârlar Ko- operatifler halinde birleşip çalışacak- lardı. Model Ofis bürosundaki yük- sek sanat okulu mezunu elemanlar tarafından çizilerek küçük sanatkâra gönderilecekti. Halen "Türk Küçük Sanatlarını Geliştirme Ofisi"nde va- zife gören Amerikan müdür Yüksek Sanat Akademisinden mezundu. Türk motiflerinden istifade — ederek, Türk' zevkine sadık kalarak pratik hayatta kullanılır eşya — modelleri çiziyordu ve atölye, eski ile yeniyi mesut şekil- de bırleştıren "model tabloları" ile süslenmişt Dededen ogrenılen Mehmet Ali Aksal Anadoluda çok dolaşmıştı. "Zaten bütün dâva AKİS, 2 KASIM 1957