madde çok faydalı addedilmişse — de sonradan şüphe ile — karşılanmıştır. Bununla beraber gebeliğin ilk ay- larında kızamıkçık geçirenlerle te- mas eden annelere bu maddeden şı- rınga edilmelidir. Gebelerin küçük bir kısmında da olsa böyle bir teda- vinin faydalı olduğu — muhakkaktır. Bir yandan da geçirdiği — hastalığı merak eden, uykuları kaçan ve rü- yasında mütemadiyen çarpuk çurpuk çocuklar doğuracağım görerek üzü- len bir anada ruhi tatmin yapabilir. Ruhi üzüntülerin böyle malformas- yonların teşekkülünde rolü — olduğu sanılmaktadır. Gebe bir kadın ilk aylarda kıza- mıkcığa yakalanmışsa ne yapmalı- dır? Bir kısmı çocuğu tıbbi usullerle almağı tavsiye ederler. Bu hekim i- çin de kadın için de iç açıcı bir olay değildir. Bazı kadınlarda geebliğin ilk aylarında kendiliğinden düşükler olmaktadır. Acaba çocuk malformas- yon halindedir de tabiat böyle bir çocuğun doğumuna engel olmak için mi bu çareye baş vurmaktadır? Kim bilir, belkı de Allah eserinin çarpık olmasına tahammül edemiyor daha ana rahminde iken onun hayatına İ Eğer doğumun ilk ay- larında kızamıkcık geçiren bir ana, doğuracağı çocuğun sakat olmasın- dan korkuyor ve bu yüzden ruhi den- gesi bozuluyorsa o zaman tabiatın yaptığını yapmaktan yani gebeliği durdurarak, tıbbi yollarla çocuğu al- maktan başka çare yoktur. Ama bu- rada da karşımıza kanun çıkacak- tır. Ana, kızamıkçık geçirirse doğu- mu durdurmak ve çocuğun hayatına kıymak meşrudur diye elimizde bir kanun yoktur. Ama ne olursa olsun Çocuğun sakat doğması muhtemelse ananın moralini bozan bu duruma bir son vermek için hekim yine me- suliyeti üzerine alarak hele kadının yaşı müsaitse, başka doğum yapma şansı varsa veya daha önceden başka çocukları doğmuşsa, kısır da değil- se avortmana karar verebilir. Bütün bunları bir tarafa bırakalım: He- kimlik öbür intan — hastalıklarında olduğu gibi muhakkak birgün cemi- yete kusursuz bir çocuk kazandır- mak için, gebeliğin ilk aylarında kızamıkcığa yakalanan bir — anayı tedavi etme imkânlarını bulacak ve- ya gebe kalmadan önce kızamıkçı- ğa karşı koruyucu bir aşı hazırlı- yacaktır , Di E. E- JİNEKOLOG . OPERATÖR DR. NİHAL HAYKIR DOĞUM VE KADIN HASTALIKLARI MÜTEHASSISI Muayenehane: Samanpazarı Billur Han No. 33 Tel. 19031 Ev: Cebeci Tellikaya Sok. Çataloğlu Ap. 17-11 AKİS, 2 KASIM 1957 K A D I N Ankara Mrıs. Fletcher Warren Ev sahibi Kültür derneği G eçen Çarşamba günü Tunah Hilmi caddesine, bırbırı ardınca sapan arabalarda göze çar- pan en mühim şey, renk renk güzel şapkalardı. Arabalar Amerikan Sefiri “Fletcher Warren" in evinin önünde durdu. O gün, Ankarada geniş bir fa- aliyet gösteren "Türk - Amerikan Kadınları Kültür Derneği"nin açılış günü idi ve her sene olduğu gibi bu sene de Amerikan sefiresi açılış gü- nünü verdiği bir çayla tesit ediyordu. etcher Warren herzaman- ki nazik tebessümü ile kapıda ev sa- hibeliği vazifesini yapıyordu. İçerde bir uğultudan başka şey duyulmu- yordu. Tatil müddetince bırbırlerını görememiş birçok ahbap kavuşmanın sevinci içinde hararetli hararetli ko- nuşuyorlardı. Sesini duyurabilmek is- teyen daha çok bagırıyordu Bir ka- dın, arkadaşına dert yan "— İçimizde bırkaç bu gürültü kesilirdi... saat ü erkek olsa Şıklık yarısı Kadın toplantılarının en büyük hu- susiyeti hakikaten bu devamlı u- ğultu idi. Fakat böyle bir toplulukta meydana çıkan ikinci bir hakikat ta "kadınların kadınlar için giyindik- leri" idi. Herkes hakikaten o kadar şıktı ki insan kendisini bir renkli filmde zannediyordu. Yeni üye olduğu her halinden belli olan ince zarif ha- nım etrafına usun usun baktı sonra yanındakilere: " Eyvah" dedi "herkes herzaman bu kadar şıksa ben ne yapacağım?" Kendisinin de herkes kadar şık oldu- ğu muhakkaktı. Güzel bir siyah elbi- se giyinmiş yakasına taşlı bir iğne ılıştırmıştı Yanındakiler: — Sen bugüne bakma" dediler. "Biz ayda bir kere yemeklerde şıkla- şırız; o da, emin ol, gösteriş için de- ğil! Hani şu dolaplarda asılı duran elbıselerımızı gıyınelım neşeli mesut olalım nra bazan moda ders- lerımızde yaptıgımız bir şapkayı, bir eldıvenı giyinmek te hoşumuza gi- der Herkese bir iş Bu sırada faal üyeler kışlık prog- ramları dağıtıyorlardı. Onbir ta- ne çalışma kolu vardı. Üyeler iştirak edecekleri grupları işaretliyerek ku- tuya attılar. Kimi sosyal yardım grubunu seçmişti, kimi lisanı, kimi sanatı, kimi halk danslarını kimi de modayı! - Yemek de - oldukça il- gi —topluyordu. Seçme g kitaplar, müzik, gönüllü yardımcılar bu sene yeni ilâve edilmiş branşlardı. Buna mukabil çocuk psikolojisi saati kal- dırılmıştı. Acaba anneler bu husus- ta herşeyı öğrenmişler miydi? Doğ- rusu her üye aynı fikirde değildi ve idare heyetinde yeni bir teşebbüste bulunulacaktı. Artık şıklık - ikinci planda kalmıştı, güzel şapkalı hanım- lar çalışma kolları üçerinde — ciddi. ciddi tartışıyorlardı. Yeni mevsime girerken herkes azimliydi ve herkes yeni birşeyler yapmak istiyordu. Bu sırada salona gri tayyörlü siyah to- puzlu hoş bir hanım girdi, programı alarak ciddiyetle tetkik etti, İşaret- ledi, kutuya attı. Bu, geçen senenin Nusret Sezel "Mühür odur” 21 kimdeyse — Süleyman