Onbes gün sonra "New - look'un temeli atılmıştı. Hiçbir tersi moda tarihinde Dior'un yaptığı ihtilâli ya- pamamıştır ve hiçbir terzi de bir gün- de onun kazandığı zaferi kazanama- mıştır. "Dior'u görmeden elbise satın alan tüccar terzilerin allah yardım- cısı olsun!" diyen "Harpers Bazaar" ın tabii idi. Bir başka moda yazarı "bu her şeyi altüst etti" diye hay- kırıyordu Hakikaten New-look" bir içinde Amerikada milyonlarım el- bıselere bağlamış olan ticarethanele- ri mahvetmişti. İtalyan terzileri de derhal yeni modeller çizmeğe başla- dılar. Fransız modası kurtulmuştu. Fabrikalar uzayan etekler için ku- maş yetiştiremiyorlardı. İşçinin yü- zü güldü. Dior, Marne muharebesin- de taksi — şoförlerinin yaptıgı şeyi 1946 da Paris modası için yapmıştı.. İlk koleksiyonunu teshir ettiği gün yaptığına o da inanamıyordu. Şaş- kın, mesut, afallamış bir hali vardı. Birden ağlamaya başladı. Bir iş adamı Fabrıkator "Baussac"ın milyonla- rına sırtını dayıyan Dior bundan sonra çok çabuk ılerledı 1948 sene- sinde "New-York" ta açtığı müesse- seye senede iki defa Fransız şıklığı- na, fakat Amerikan zevkine sadık modeller gönderiyordu. Londra ve Carascas'ta da moda evleri vardı. O aynı zamanda aksesuar imal ediyor- du. Bir lavanta kumpanyası kurmuş- tu. Çamaşır, eldiven erkek kravatı üzerinde de çalışıyordu. Kaliforniya için deniz mayosu ve Skotland tez- gâhları için kaşmir takımlar çiziyor- du. Yirmidört memlekette senede 15 milyon dolarlık 1ş çevırıyordu Fakat onun en mü mek isteyen işi Parıste Avenue Montaigne" dekı ter- zihanesi idi. Bu terzihanede her se- ne hazırlanan 12.000 elbiseden 1 mıl— yon dolarlık satışı Dior yabancı memleketlere yapıyordu ve bu bütün Paris terzilerinin yaptıkları satışın yarısından fazlasını tutuyordu. mukabil hep el isine dayanan bu ti- caret, ümit edildiği kadar karlı de- ğildi ve kopye edilen her modelin satışından muazzam — komisyonlar almasına rağmen masraflar çıkınca, 400 dolarlık bir satış ancak 30 dolar kâr bırakıyordu ior bu isin zor, tehlikeli bir iş olduğunu çok iyi bili- yordu. İkinci dünya harbinden sonra birçok meşhur terziler kânı ka- pamak zorunda kalmışlardı Bir sanatkâr ikiş çok nazik bir işti. "Büyük bir terzinin elinden çıkan şık el- biseyi bir maskeli balo elbisesi ol- maktan kurtaran şey yalnızca sağ- lam bir yapı, ölçülü bir kup ve kali- teli emektir" derdi. ior'a göre, makine devrinde "mo- da" insanın dinlenebileceği son sığı- naklardan birisi idi ve bizimki gibi sıkıcı, karanlık ve herşeyin basite doğru gittiği bir devirde "luks" de- diğimin şey karış karış müdafaa e- dılmelıydı O, dikişi güzel sanatların bir şubesi haline getirmeğe çalışıyor- du ve asıl işi de galiba bu idi. 30 CEMİ YET Beyruttan bildirildiğine göre Kral Suud yakında Lübnan Başbaka- nının yeğeniyle — evlenecektir.. Arap başkentlerinde hüküm süren "Türk kızı almak" modasına Kral Suud Haz retlerinin uymak istememiş olması memleketimiz yüksek — sosyetesinde hayal sukutuna sebebiyet vermiş ve son yıllarda takip ettiğimiz dış poli- tika muvacehesinde çok üzücü bir keyfiyet addolunmuştur. Maamafih uud Hazretlerının muhtelıf katego- rilere dahil — zevcelerinin — adedinin hiçbir suretle tahdit edilmemiş oldu- gu bilindiğinden bütün ümitlere su- üşmüş nazarıyla bakılamıyaca- gı belirtilmektedir. 958 Brüksel Enternasyonal Fuarı Başkanı Kont Carton de Wiart İs- tanbul . Brüksel arasında Sabena Ha- kaldı... bin d Bugün ziyan olan balık 180 olar değerindedir. Binlerce ba- açlık tehlikesiyle karsı karşı- yadır. Ayrıca ne Ziraat Bankasına olan borçlarımızı önliyebileceğiz, as de mazot ve kumanya borçlarını!" New York Times gazetesinin İkin- i Dünya Harbi sırasında Ankara muhabirliğini yapan ve memleketine döndükten sonra Atatürkün (hayatı- na dair bir kitap yazan Ray Brock tekrar Türkiyeye geldi. — Eserinin memleketimize sokulmasının mene- dilişine temas eden Mr. Brock bunun tamamen bir anlaşmazlık eserı oldu- ğunu, kendisinin Atatürkü asrımızın en büyük adamı saydığını söyledi. Lübnanın yeni Türkiye Büyükelçi- si Halil Tacettin uçakla Beyrut- Denize dökülen balıklar Geldikleri vayolları seferlerinin başlaması mü- nasebetiyle İstanbula geldi Başka memleketlerin pavyonlar lanmak üzere bul undugu fuarda Türk pavyonunun halihazırdaki durumunu soranlara Kont şu cevabı verdi: "He- nüz yenı başlanıyor Çok acele et- meniz eçen hafta yalnız bir günde İs- tanbul civarında 1000 ton torik ve palamut tutuldu; fakat şehir bu- nun ancak yarısını istihlâk edebildi- ği için geri kalan 500 ton denize dö- unun üzerine 'balıkçılar a- dına muhabirlerle görüşen' Kemal Reis söyle dedi: "Tuttuğumuz balık- ları sadece İstanbulda satabiliyoruz. Artanı gördüğünüz gibi elimizde kal- maktadır. Buzhaneye — koyamıyaca- ğız, çünkü yıkılan buzhanelerden sonra bir tek Beşiktaştaki buzhane yere — gittiler tan istanbula geldi. Turk hukumetı— meti belli oluncaya" kadar birşey söylemek 1stemeyen büyükelçi gaze- tecilerle görüşmedi. eçimlerin Arifesinde Bursada U- lucamide okutulan ve telsiz veri- cılerıne telefonla nakledilen mevli- in yayınlanması sırasında telefon hatlarında karışıklık olunca radyo dınleyıcılerı neye gradıklarını şaşır- dılal vlide "Naylonları yükledin rim gibi laflar karıştı Bu yayının arihimizin en samimi mevlidi olarak hatırlanaeağı muhakkaktır. AKİS, 2 KASIM 1957