DÜNYADA OLUP BİTENLER Orta Doğu Yılan hikâyesi eçen haftanın başlarında Türki- yeden gazetesine bir makale yol- layan New York Times muhabiri Jo- seph Haff, seçimlerin arifesinde bazı gıda maddelerinde görülen darlıkla- ra 1şaret ettikten sonra, şöyle diyor- d u sırada bütün Türklerin zi- hinlerim Sovyet Rusya veya Suri- yenin tehditlerinden çok bol köpüklü bir fincan kahvenin meşgul ettiğine inanmak Amerikalılar için gerçekten güçtür.. Fakat unutulmamalıdır ki Türkiyede kahve,ancak bir seneden- beri yoktur. Rus 'tehdidi işe tarih bo- yunca Anadolu üzerinde Demoklesin Kılıcı gibi asılı durmaktadır ve Türk- ler artık bunu kanıksamışlardır." Doğrusu aranırsa, son gü de Türkiyede cereyan eden hadıseler de New York Times muhabirinin bu dü- şüncesinde haklı olduğunu bütün a- çıklığıyla gösteriyordu. Türk. vatan- daşlarının büyük çogunlugu geçen hafta içinde, bütün önemine rağmen Suriye meselesini bir tarafa bırak- mış, seçimlerle uğraşıyordu. Nitekim, geçen Cuma sabahı Suriye sınırları- na yakın bir bölgede birkaç el silâh sesi duyulduğu zaman hiç kimse bu- ürk ve Suriye sınır muhafızları arasında vuku bulan bir çarpışmaya yormamış, herkes bıraz ilerde iki par- tili arasında ateşli bir münakaşa ya- pıldığını sanmıştı. Oysa, — ajansların verdiği bilgiye inanmak gerekirse, bu silâh sesleri Türkiye - Suriye sınırın- da iki'taraf kuvvetleri arasında cere- yan eden kısa bir çarpışmadan gelen seslerdi. Suriye hükümeti, yayınladığı bir teblıgde tam teç- hizatlı otuz kadar Türk askerinin Cuma günü hududu geçtiklerini ve e- peyce ilerledikten sonra hududa ya- kın bir köye girdiklerini iddia edi- yordu. Gene tebliğde iddia edildiğine kerleri sivil bir Suriyeliyi de peşleri- ne katarak geri dönmüşlerdi. Suriye hükümetinin iddiaları bu kadarla da kalmıyordu. Şamda çı- kan gazeteler hükümetin hudut köy- lerini bu gibi hâdiselere karşı tem- kinli bulunmaya davet ettiğini yazı- yorlardı. Hatta Suriyeliler, Türklerin sık sık Suriye hududuna tecavüz et- tiklerini Birleşmiş Milletlere şikâyet edecek kadar ileri gitmişlerdi. Şam- h idareciler lâyık oldukları cevabı bu Pazartesi günü Birleşmiş Millet- ler Genel Kurulu önünde — konuşan Selim Sarperden alıyorlardı. — Selim Sarper, yaptığı konuşmada, Suriyeli- lerin Türklerin tecavüzleri hakkında- ki iddialarını şiddetle reddediyor ve 'bir devletin, kendi sınırları içinde, guvenlıgının gerektirdiği bütün as- keri tedbirleri almaya hakkı olduğu- nu söylüyordu. Nitekim, Türk kuv- vetleri şu sıralarda Surıye sınırları yakınlarında yeni bir askeri tatbika- AKİS, 2 KASIM 1957 Kral Suud "“Arabulucu" ta girişmek üzere — bulunuyorlardı. Hiçbir yabancı devletin bu konuda soylenecek bir sözü olmasa gerekti. "Red Epock" tatbikat B 111nd1gı gibi, NAT O kuvvetleri, zaman zaman müşterek bazı tat- bıkatlar yapıyorlardı Bu sayımısın okuyucularımızın eline geçtiği sıra- Cemal Abdülnasır Kaybolan liderlik ümitleri larda Türkiyenin güney . batı bölge- si ile komşu sularında cereyan edecek yeni bir tatbikata daha girişilmişti Bu yeni tatbikatın ismi "Re ock" tu ve kara, hava ve deniz kuvvetle— rinin bu arada İngiliz Hava Kuvvet- lerine mensup uçaklar ile Amerikan Altıncı Filosunun da iştirakiyle ya- pılıyordu. "Red Epock" tatbikatında da, tıpkı bundan evvelki tatbikatlar- da olduğu gibi, mefruz atom taarruz- ları yapılacak ve bu suretle hem a- tom harbi eğitiminin — geliştirilmesi sağlanacak, hem de askerli saha- sındaki son gelişmeler tatbik mevkii- ne konulacaktı. NA Güney Avrupa Kuvvetleri karargâhından böyle bir tatbikatla başlamak üzere olduğu — açıklandığı sıralarda, —Moskovadan da İka lardaki Rus kuvvetlerinin Türkiyı nin kuzey - doğusuna düşen bolgede bir atom taarruzu tatbikatı yapmaya hazırlandıkları bıldırılıyordu Bu iki tatbikatın — birbir aynı zamana ve her ikisinin de Orta Doğunun buh- ranlı bir devresine rastlaması herhal- de sadece tuhaf bir tesadüf eseri ol- masa gerekti. Nitekim, Kafkaslarda yapılacak tatbikatın haberi gelme- den biraz önce de Kafkasyadaki Rus kuvvetlerinin başına Mareşal Rokos- sovski'nin getirildiği açıklanıyordu i bu bile, tek başına, — Sovyetlerin Turkıye üzerine gittikçe artan aske- ri baskı yapmak istediklerinin en a- çık delili sayılabilirdi. Siyasi çarpışma u haftanın başlarında Orta Doğu buhranıyla — ilgili devletler — bir yandan askeri alanda — birbirlerine gozdagı vermeye çalışırlarken, di- ğer yandan bu buhranın gelişimi ba- n çok önemli birtakım siya- si faalıyetlerde bulunmaktan da geri kalmıyorlardı. Bilindiği gibi, Suriye - Türkiye anlaşmazlığının Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda görüşüleceği sıra- da Kral Suud bir arabuluculuk tek- lifi yapmış ve görüşmeler bu tekli- fin bir sonuca ulaşması dileğiyle ge- çen Cumaya bırakılmıştı. Kral — Su- -dun bu teklifi Türkiye tarafından gayet iyi karşılanmış Devlet Bakanı Katin Rüştü Zorlunun başkanlığın- da bir heyet Suudi Arabistana kadar giderek Suuda "... Türkiyenin, Suri- yenin istiklâli tamının tamam miyeti mülkiyesinin ve iradei — milliyesinin mahfuz tutulması zımnında besle- mekte olduğu iyi niyetleri ve aynı zamanda Türkiyenin herhangi — bir komşusuna karşı mütearızane bir po- litika takib etmekten uzak bulundu- ğu hususunu..." bildirmişti. — Ancak Suriye Suudi Arabıstan Melikinin teklifini kabule bir türlü — yanaşmı- yordu. Riyat'ta açıklandığına göre Suriye — Devlet Başkanı bu teklifi yapmadan önce kendisine danışan Su- uda başlangıçta, kendisiyle bırlıkte olduğunu bıldırmıştı Oysa Suudi 19