ÇA LI İşçiler Sendikalar # şçi Sendikaları tarafından kurul- I muş olan birilik ve federasyonlara karşı Çalışma Bakanlığının — açmış bulunduğu kapatma — kampanyasına mukavemet eden teşekküllerden bi- rincisi Kocaelı İşçi Sendikaları Bir- liği idi. Bu birliğin kapatılması ıçın ileri sürülen iddia — da iğer- lerinden pek farklı değildi. Yani bir- liği meydana getiren — sendikaların aynı iş kolundan olmadıkları ve ka- tılma kararlarının üçte iki çoğunluk- la alınmadığı ileri sürülüyordu. Ko- caeli işçileri ve sendikacıları ekono- mik ve sosyal mücadelelerinde sendi- kalar kadar birliklerin de faydalı ve zaruri olduğunu biliyorlardı. Bu sebeple birliklerinin kapatılması is- temlice hemen harekete geçtiler. İş- çi dâvalarına bağlı kimseleri buldu- lar ve davanın nasıl müdafaa edile- ceğini kararlaştırdılar. Daha ilk ruşmada işçiler kurulan birliğin Ay- nı iş kolundaki sendikalar tarafın- dan meydana getirildiğini ve katıl- maların hep üçte iki çoğunlukla ol- duğunu idda ettiler. Mahkeme, Ça- lışma Bakanlığının ihbarı üzerine hareket eden savcılığın iddiası ile is çilerin müdafaasını karşılaştırınca meseleyi derinliğine öğrenmedikçe birliği kapatmamağa karar vermişe benziyordu. Nitekim savcılığın iddi- asına mesnet teşkıl eden 5018 sayılı kanunun 8 inci maddesinin müp- ve karışık oldugunu ileri süre- rek Başbakanlık bir tezkere ile Mec- listen bu maddenin tefsirini istemek zorunda kalmıştı. Demek ki, sendika- ların kurdukları birliklerin kapatıl- ması için ortada açık bir kanun hük- mü yoktu ki, Başbakanlık bile, bu hükmün tefsirini Meclisten ıst_emek zorunda kalmıştı. Bu husus da İzmit Asliye Ceza Mahkemesinin gözünden kaçmamıştı. Fakat mahkemeyi asıl hayrete ve tereddüde sürükleyen ci- het şu olmuştu: Kocaeli İşçi Sendika- ları Bırlıgının kapatılmasını isteyen Çalışma' Bakanlığı bu Birliğin ku- ruluşunu kanuni bularak tasdık et- olduğu gibi, katılmaların dahi üçte iki çoğunluğa dayanan kanuni katılmalar olduğunu resmi yazılarla bildirmiş. bulunuyordu. Sendikacılar, Çalışma Bakanlığının bu yazılarım mahkemeye sununca, mahkeme ister istemez kongre Zzabıtlarım Çalışma Bakanlığından celbetmeğe karar ver- mişti. Fakat Bölge Çalışma Müdür- lüğü aylardanberi bu zabıt örnekle- rini bir türlü mahkemeye göndere- memişti. Anlaşılan zabıtlar buluna- mıyordu. Bu durum karşısında sen- dikacılar şimdi Bölge Çalışma Mü- dürlüğüne kongre zabıtlarım yeniden gönderecekler, Müdürlük te bunları Mahkemeye yollayacaktı. Bu suretle de, hakikatin meydana çıkacağı ve hakimlerin hak tarafını tutacağı an- laşılıyordu. 24 ŞMA İstanbul gazeteciler sendikası azı gazetecilere karşı resmi ma- mların reva gördükleri — şiddet hareketlerini protesto etmek maksadı- le yayınladığı beyanname yüzünden kapatılmış olan İstanbul Gazeteciler Sendikası hakkındaki evrakın aylar- danberi tamamlanamamış olması ba- zı ihtimallerin ortaya atılmasına se- bep olmuştur. Birinci ihtimal sendi- ka idarecilerinin hareketlerinde su teşkil edecek bir taraf bulunmadığı halde sendikanın fiili ve keyf“ olarak kapalı tutulmak suretile "cezalandı- rılması"dır. Ortaya atılan diğer ihti- mal de seçimlerin sona ermesine ka- ar bu nevi meseleleri askıda bırak- mak politikasıdır. Hele bir seçimle- rin sonucu alınsın ona göre bir karar verilir denilmektedir. Bununla beraber sendikanın ay- lardanberi kapalı kalması karşısın- da sendika idarecilerinin bilhassa bu son düşünce ile harekete geçmedik- leri ve harekete geçseler bile hükü- met istemedikçe sendikanın açılma- sının imkânsız bulunduğunu düşün- dükleri tahmin edilmektedir. Bir de bunlara seçim telâşı ve çalışma- ları katılınca gazeteciler sendikası- nın kapısındaki mühürün kolay ko- lay sökülmesine imkân olmadığı an- laşılıyordu. FFakat ne de olsa işleri oluruna bırakmak gazeteciler sendi- kasına yaraşmazdı. Onlar diğer sen- dikacılara ve işçilere örnek olmalıy- dılar. Halbuki öyle görünüyor ki, iş- çiler sendika hürriyetinin müdafaa- sında İstanbul gazetecilerini — biraz geçmişlerdir. FHransa Grevler G az ve elektrik işçilerinin gre- vinden sonra ulaştırma işçileri Cumartesi sabahı sona eren 24 saat- lik bir grev yapmışlardı. Grev ulaş- tırma işçilerinin ücretlerine zam ya- pılması hakkındaki isteklerini des- teklemek maksadına dayanıyor ve sosyalistler hariç hristiyan ve ko- münist işçi teşekkülleri bu grevde müşterek hareket ediyorlardı. Saint - Nazaire'deki Atlantik tez- gâhlarında ise greve karşı işveren- lerin de lokavta başvurmaları üzeri- ne işçiler işyerlerinden çıkmamışlar ve davet edilen polisle işçiler arasın- da geçen mücadelede — gözyaşartıcı bombalar, kullanılmıştır. Bu ada bir işçi olmuş ve bir çok da yarala- nan olmuştur. Japonya Bir pirinç parası ransada bu grevlerin cereyan et- tiği aynı günlerde — Japonyada 45. 000 demzcı ücretlerine zam ya- pılmasını sağlamak maksadile 1şle— rini toplu olarak bırakıyorlardı. Bu suretle Japonyanın 16 limanında bir- çok gemi hareketsiz kalıyordu. Japon işçi hareketi 1 inci dünya harbinden sonra önem kazanmış fa- kat ayrı bir sendikalar kanununa ka- vuştuğu 1945 yılına kadar sendika- lizm yolunda ilerlememişti. 1929 yı- lında Japonyada 630 sendika vardı ve bunların üyesi sayısı 330.000 işçi- yi buluyordu. 1945 tarihli sendika- lar kanunu Japon işçi hareketine ge- lişme imkânları sağlamıştı. Nitekim 1946 yılında sendikaların 3,5 milyon olan üye sayısı 1954 de 5,5 milyona yükselmiş bulunuyordu. 1956 yılın- da ücretli işçilerin sayısı 42 milyon- dan fazla idi. Bunlardan başka ken- emokrat Partinin muhalefette iken, işçilere birtakım haklarla , grev hakkım da vâdettiğl herkesçe bilinmektedir. 1950 den evvel iktidarda olan C.H.P. ise gre- ve taraftar değildi. Bunu da "milli bünyemizin elverişsizliği", "işçinin seviyesi" vs. gibi mü sebep- lerle izah ediyordu. O tarihte, mu- halefette bulunan D.P. bu fikirlerin aksini savunarak, işçilerimizin grev yapabilecek seviyede — bulundukla- rım, grevsiz demokrasi olamayaca- ğını iddia ediyordu. Şimdi aradan 7 yıl geçtikten ve Demokrat Parti iktidara geçip grev yasağını kal- dırmak imkânına sahip olduktan sonra, partilerin rollerını degıştır— dikleri görülmektedir. C.H.P. işçi- lerin grev yapabılecek seviyede bu- lunduğunu, milli bünyemizin gre- ve dayanabileceğini, işçilerin grevi yurdseverlik hislerine — aykırı ola- rak kullanmayacaklarına — inandı- ğını ilâh etmektedir. Grevin eski müdafii D.P. ise, kanaatlerini de- ğiştirmiştir. Nit ekim, Tekel Baka- nı evvelki hafta Paşabahçede işçile- re karşı yaptığı bir konuşmada, iş- çilerin grev yapabilecek hale gel- mediklerini, grevi idare edebilecek paraya degıl yol parasına bile sa- hip olmadıklarını bildirmiştir. D.P. idarecilerinin bu kanaatlerinde ne dereceye kadar samimi olduklarım tayin etmek güç olmakla beraber, daha iktidarlarının ilk yıllarından- beri bu görüşe sahip oldukları an- laşılmış bulunuyordu. Yalnız D.P. idarecileri bu kanaat ve görüşlerini açıkça — söylemekten çekinerek, grev hakkım tanıdıklarını, için tasanlar hazırladıklarını, ya- bancı memleketlerin bu husustaki mevzuatım incelediklerini — bildiri- yorlardı. İlk yılların bu oyalama- sından sonra sosyal baskı karşısın- da işçilerin grev akkını prehsip olarak inkâr etmemekle be- raber, grev ve kollektif mukavele hususundaki isteklerinde israr e- den sendikalara ve sendika birlik- lerine karşı bir mücedele açtı. Bu mücadele D.P. nin grev anlayışı ile