METİN TOKER NİÇİN HAPİSTE?. Başbakan İstanbulda Basın Kanu- nunu ve onun maddelerini, üste- lik bu maddeleri hakımlerın anlayı- şını müdafaa etti. Vaktile aynı Baş- bakan, hakaret mefhumu hakkında- ki bazı hâkimlerin vicdani kanaat- larını şiddetle, hatta "tedbir alaca- ğını" söyliyerek tenkit ettiğine gö- re, yeni anlayışın kendisini bahtiyar kıldığı anlaşılıyor. Şimdi Başbakan- la afaki münakaşalara girişecek yerde Basın Kanununun. Basın Ka- nunu maddelerinin ve bu maddelerin yeni anlayış tarzının ne olduğu hu- susları son derece taze, son derece müşahhas misallerle göz önüne şe- nlenilir. Hapishanelerde, bu kanuna muhalefetten mahküm gazetecilerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu gazeteciler ne yapmışlardır da hapse layık orulmuşlerdır" Pek fazla de- rine ve inceye kaçmadan yapılacak sathi bir tetkik dahi gösterecektir ki sadece, ama sadece gazetecilik vazifesini yapan gazeteciler bile Basın Kanununun ağır hükümleri ve maddelerinin yeni anlayış tarzı karşısında hapishaneyi boylamak tehdidinden masun — kalamamışlar- ır. "Gazetecilik vazifesinin ne oldu- ğunu İsviçre Federal Mahkemesinin şu kararı butun açıklığı ile izah et- mektedir "Basının kendine has vazifeleri vardır: Umumu ilgilendirecek olay- ları okuyuculara bildirmek; siyasi, iktisadi, ilmi, edebi sahalarda ve sanatın öteki şubelerinde olup bi- tenlere dair okuyucuya istikamet vermek; umumu ilgilendiren mese- leler üzerinde fikir teatisini sağla- mak; ammeyi ilgilendiren bir mese- lenin pratik bir hal çaresine kavuş- ması için belli bir istikamette tesir icra etmek; devlet idaresi ve bilhas- sa mali kaynakların kullanılış tarzı hakkında ilgililerden izahat iste- mek; cemiyet ıçındekı muhtemel yolsuzlukları açığa vurmak; v.s. Cid- di bir fiziki, iktisadi ve ahlakı teh- likeye ammenin dikkatim çekmek, bahis mevzuu olunca, bu yüzden ka- çınılmaz bir surette zarar görebile- cek olan daha az ehemmiyetli husu- si menfaatlar_ dikkat nazarına alın- mamalıdır" (Isvıçre Federal Mah- kemesi, Kalbi ve Yaggi kararı, 13 Temmuz 1911). İsviçre Federal Mahkemesinin basının vazifelerinin neler olduğunu tam bir isabetle gösteren bu kara- rında ammenin menfaati bahis mev- zuu olunca, husust menfaatların göz önünde tutulmaması gerektiği nok- tası üzerinde ne kadar durulsa az- dır. Hele gazetecinin haber alma ve haber verme vazifesi o kadar ehem- miyetlidir ki misali Amerikadan a- alım- meselâ Amerikada devlet AKİS, 30 MART 1957 başkanına en "hususi" sayılabilecek hususlarda gazetecilerin sual sor- dukları -ve cevap aldıkları - görülür: Amerikan Radyo Yayınları Şirketini temsil eden gazeteci Edward P. Morgan, 1 Ağustos 1956 daki bir basın toplantısında Başkan Elsen- hower'e şunu sormuştur: "Ameliya- tınızdan sonra, dizanteriye benzer bir rahatsızlıktan muztarip olduğu- nuza dair ısrarlı rivayetler dolanı- Bu doğ; ur?". Gazeteci bunu sorar; çunku bir devlet adamı- nın "dizanteri"sl bile yalnız kendisi- ni ve ailesini ilgilendiren bir husus eğildir. Aynı toplantıda bir başka gazeteci daha da İleri giderek şunu sorabilmiştir: "Birçok kimseler, bir vre daha Başkan seçilecek olursa- nız, devre sonuna çıkamıyacağınız- dan, 4 yıl daha yaşıyamıyacagınız— dan korkuyorlar (New York Times, 2 Ağustos 1956, s. 10) Basının, polıtıka hayatına atıl- mış kimselerin, hususi hayatlarının en mahrem koşelerıne kadar "bur- nunu sokabilmesi" fikri, bizde de yeni değildir. "Arkadaşlar' Stavis- ki'yi zabıta, devlet teşkılatı degıl basın ortaya çıkarmıştır" diye yük Meclisin duvarlarını çınlatan 1950 zihniyetinin temsilcileri, bu- gün hâlâ aynı sıralarda oturmak- adır Ama ne çare bu zihniyet yerı- , basından ispat hakkını bile esir- geyen bugünkü zihniyete bırakmış- tır. Metin Toker'e de tatbik edilen 6334 sayılı kanun ve suçları bir kat daha genışletıp cezalan şıddetlendı- n 6732 s kanun ürkiy basın hurrıyetını çok tehlikeli şekil- de kısmıştır. Tek pari deki kanunlara kıyasla para cezalan, es- kisinin hazan 100, bazan bin misli ağırdır. Tek parti devrinde bile ce- zası 6 av veya daha az habis Olan -yani tecil müessesesi hudutları i- çinde kalan - suçlar için 1 seneden başlayan hapis cezaları derpiş edil- miştir. Suçlar, kât'iyetten uzak müphem tâbirlerle tarif edilmiştir. * Başbakan İstanbul daki basın top- lantısında, hukuk — mefhum ve HERKES tabirlerinin metre ve santimetre ile olçulemıyecegını ister istemez kat- iyetten uzak, müphem tabirler kul- lanılacağını soylemıştır Kât'iyetten uzak tâbirler kullanmanın bir zaru- ret olduğunu ispat üzere Başbakanın New York Ceza Kanunundan misal vermesi, Türkiyedeki durumla A- merikadakl durumun karşılaştırıl- masına, haklı olarak, yol açtı. karşılaştırmayı yapan bir hukukçu A.B.D. Yüksek Mahkemesinin hiç de bugünkü Adnan Menderes gibi düşünmediğini — gösterdi. Yükse Mahkeme tıpkı C.H.P. Genel Başka- nı İnönü ve muhalefet milletvekili Adnan Menderes gibi düşünüyordu: "Suç İhdas eden kanunların sarih olması gerekti, nerede başlayıp ne- rede bittiği anlaşılmayan, seyyal tabırlerle ifade edilen suçların ih- ilmesi Anay sama temel prensıplerıne aykırı" idi. Amerika da mahkemeler Anayasaya aykırı lgoı;guklerı bir kanunu tatbik etmez- S imdi, son basın toplantısında mi- salini Amerikadan alan Başbaka- na kemali hürmetle soralım: Mese- lâ Time mecmuasını okuyorlar mı? Time mecmuasının McCarthy hak- kında açmış olduğu kampanyada kullanılmış olduğu tabirlerin, yaptı- ğı ithamların, ileri sürdüğü iddiala- ru yüzde bırını AKİS Dr. Sarol mevzuundaki — kampanyasında kul- lansaydı Metin Toker 7 aya değil 7 a n_ıahkum mu edılecektı" kada da vardır, bunlar niçin Time'a tatbık edilmemiştir? Time, Tru- man'ın ehliyetsizliğini öylesine şid- detli kelimelerle ifade etmiştir ki, bizde Yusuf Ziya Ademhanın mut- laka asılması gerekirdi. Başbakandı söylemeyi unuttuğu bir husus var: Bahsettiği maddeler polıtıka hayatına atılmış şahsıyetle- ri tenkitlerden korumak için değ dlr İddialar ispat edilip gazeteler beraat karart lnca Amerika Temyiz bu kararları "muvazaa iddi- asının bir isnat teşkil etmediği sonradan ibraz olunan mukavele münderecatından — anlaşıldığından bahisle ve bir takım mütalâalar ser- diyle beraat kararı verilmesi yol- suzdur" diye bozmuyor. Politikacı- ların ehliyetsizliği ileri sürüldüğün- de gazeteciler hapse atılmıyor, Ni- hayet Time koca bir devletin, dört bir mekanizmasıyla dört bir taraf- tan takip edilmiyor. Sadece ona ta- hammül ediliyor. Doğruyu yazabilelim. O kadar. Küçük düşmek istemeyen de, küçük düşürücü iş yapmasın. Bunun zara- rı nerede lütfen söylenir mi?