Nikelle süslenen bakırlar Hediyelik rabilirdi. Bir ev kadını bu sepetleri daha da hoş şekillerde kullanabilirdi. Müzik seven bir dost renkli "saz"ları Orta Anadolunun küçük "cura"larını ne kadar sevinçle karşılayabilirdi! Modern döşenmiş bir evde Türk El Sanatları Derneğinin küçük "sıpala- muhakkak ki çok sükse yapardı. Bu sıpalar demir çubuktan yapılmış- tı. Heybelerınde birer tabla, seramik- ten birer küçük çiçeklik taşıyorlardı. Fiatları ise 25,5 Aradan ibaretti. Hediye alacak hanımlar karar ver- mekte hiç zorluk çekmedıler En çok sükse yapan şey, "demir çubuk'la i- mal edilmiş bardak taşıyacaklardı. Paşahahçe Cam Fabrikasının güzel bardaklanyla doldu ulan bu zarif bardak tepsileri ile insan koşa koşa dahi servis yapabılırdı ve sofrayı top- larken bardakl içe koyup kır- mak tehlikesi artık ortadan kalkmış— tı. Az gayret sarf ederek çok iş yap- mak isteyen, zamanı az ve işi çok olan, yenilikleri seven bir ev kadını için bundan zevkli bir hediye tasav- vur edilemezdi. Hanımların en çok hoşuna giden bir başka şey de 280 kuruşa satılan savatlı gümüş yüksükler olmuştu. Bunlardan herkes kendisine bir tane 'aldı. Zaten âdetti; mağazaya hediye almak üzere gelenler kendilerine de bir hediye almadan çıkamazdılar. Yeni çalışmalar Dernek üyeleri sık sık Anadolu da seyahatlere çıkıyor, alâka çeki- ci el işlerini numune olarak topluyor, bazan bunları aynen, bazan da zama- nın ihtiyaçlarına uydurarak tekrar ettiriyorlardı. Böylece Türk El Sa- natları ihya ediliyor, muhite tanıtılı- AKİS, 30 MART 1957 KADIN Aşk Hakkında... Tanrının insanlara bahşettiği en üyük şey, lakkak ki sev mek kabiliyetidir. İnsanoğlu sev- mesini bilmeseydi bugünkü mede- niyeti kuramaz ve bir tahrip maki- nesi olmaktan ileri gidemezdi. Sevgi, bazan insanı en şiddetli şeklıle sarar O zaman buna aşk deriz. Aşk insana adeta ınsanlıgın fevkınde bır kudre bir nev ratma gücü kazandırır. Çocuk, bir aşk mahsulüdür. A- sırların kıymetten düşüremediği üyük sanat'eserleri aşkla yapılan eserlerdir. İcat edilen bir makine, keşfedilen bir ilaç, cemiyeti saade- te kavuşturmak maksadiyle kuru- lan yeni nizamlar, bu yolda gırışı- len bitip tüke nmek bilmez müca- deleler 'hep büyük aşkların mah- sulüdür. Kısacası aşk, hakikaten güzel şeydir. Ancak çeşit çeşit sevgı, çe- şit çeşit aşk vardır sinin za- manında hıssedılmesı, hepsının za- manında hükmünü sürmesi ferdin saadeti kadar, cemiyetin nizamı i- çin de şarttır. Çocuk beşiğinde, kendisin© doğ- ru uzanan şefkatli kimseye, annesi olduğuna idrak etmeden çok evvel aşkla baglanır, eline verilen renk- li oyuncağı da adeta aşkla sever. Bütün bunlar onun için birer ha- bolü B yat sembolüdür. edeni ve ruhi ınkışafını yapabılmesı için onun etrafındaki nisanları ve eşyaları sevmesı lazımdır. Fakat bir an ge- lecektir ki çocuk, etrafında sevme- yordu. Fakat Dernek bu arada çok daha mühi ir iş de başarmışt: Birçok sanatkarlar eski sanatlarımızı modernleştirmek, eskinin üzerinde yeni şeyler yapmak yolunda yürüyor- lardı. Bu imkânı bulmuşl. ar, teşvik gormuşlerdı. Derneğin ress Hamiye Çolakoğlu asırdide Turk ba- kırcılıgı üzerinde çok enteresan çalış— malar yapmış ve bakırı yepyeni bir şekilde işlemişti. Böylece bakır üzeri- ne nikelle çalışmış, tepsiler, masalar, dekoratif, nette renkli duvar tabak- ları yapmıştı. Mesai arkadaşı Anado- ludan gelmiş olan çok eski bir bakır- cıydı ve böylece Anadolunun elsana- tı ile modem sanat birleşmiş oluyor- du. Çolakoğlu: "—Bakırı çok yerde kullanabılırız, dıyordu. Nikelle bera- ber çalışılınca onun kullanış yeri de çok tartar. Onu günlük ihtiyaç eşya- larımızın imalâtında — kılınabilecek kadar harcıyabiliriz Meselâ piyasa- da bulunmayan çay tabagı yapabi- lir, bir ıhtıyacı karşılarız' Hamiye Çolakoğlu, dur sanatkârın dalma bir şeyler yaratmak mecburi- Jale CANDAN ye alıştığı şeylerden başka şeyler ıiyacak, başka şeyler sevecektir ve yeni aşklar eskilerinin yerini a- lacaktır. Meselâ yetişine çağınday- ken makabil cinse karşı alaka du- yacak ve büyük aşkı buluncaya ka- dar hissi sahada birçok buhranlar geçinecektir. Bu hissi buhranların izdivaçtan evvel geçirilmesi ve isa- betli bır izdivaçla nihayet bulması elbette şayan arzudur. İz dıvaç hayalında aşk normal bir sevgiye inkılap edince, erkeğin de kadının da hayatlarım yepyeni aşklarla doldurmaları lazımdır: Çocuk aşkı, ev sevgisi, müşterek gayeler aile saadetının devamı ve gene ferdin 1 inkişafı için Şşarttır. Yoksa erkek olsun, kadın olsun ızdıvaç hayatında yalnızca devat flört acıyacak olurlarsa sukutu hayal muhakkaktır. Birçok bed- bahtlıkların, tatminsizliklerin ve yanlış hareketlerin meşgalesızlık- ten doğduğu bir hakikatt Hayatta öyle bir devir vardır ki insan artık saadeti almaktan ziya- de vermekte aramalıdır. u ol- gunluk çağını elde etmek zannedil- diği gibi yaşın ilerlemesi ile değil, ancak her yaşın icap ettirdiği şey- leri zamanında ak, her sev- giyi zamanında yaşamakla kabil- dir. Böylece bencil ihtiyaçlarını tatmin etmiş oolan, bir kimse artık kendisini başka bir büyük aşka, cemiyet aşkına kolayca terkedebi- lecektir ve cemiyet için çalışmağa, faydalı olmağa gayret ederken en çok kendi kendini tatmin edecektir. yetinde olduğunu, eskiyi kopye ve taklitte iktifa edemıyecegını yordu. Eskiyi tanımak, ek, ondan ilham almak, onu kıymetlendırmek fakat daima ona bir şey ilâve etmek lâzımdı.. Madem ki sanat bir devrin hissiyatını ifade etmekle mükellefti, eski devrin sanatkârından çok başka tesırler altında olan bu devrin sanat- kârı eskiyi aynen kopya edemezdi. İşte Çolakoglunun satış mağazasın- daki tepsi ve tabaklar -bu bakımdan da alâka çekiciydi. Çünkü eski bakır, yeni bir ruh taşıyordu. Meslekler İlk kadın subay Teğmen Ülkü Sema Aran kaputu- nu ve kasketim çıkardı, sivil ar- kadaşlarına gülümsiyerek baktı- ve : et, dedi. onbeş gündür su- bayım Hem subay, hem doktorum; çok da mesudum Sivil arkadaşlan çünkü artık kürk yıllık subaylar gibi arkadaşlarım at- 25