30 Mart 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

30 Mart 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Albay Nasır Hacının işi duman alırlarsa Rusyanın ekmeğine yağ sü- rülmüş olacaktı. Kısacası Amerikanın Bağdat Paktı safında yer alması, Rusyâya Orta Doğuda ele geçirdiği mevkileri bir müddet daha muhafaza edebilmek şansını — kazandırıyordu. Amerikanın kararının en tehlikeli ta- rafi' da burasıydı. Nasır meram anla- madıkça, Orta Doğuyu sulha kavuş- turmak imkânsızdı. Arap kitlelerini peşinde sürükleyen Nasır nasıl yola getirilebilirdi ? İktisadi — müeyyideler esasen sefalete alışık ve Rusyadan yardım gören Mısırı dize getiremez- di. Kahireli diktatörün Mısırı felâke- te götürdüğünü gören diğer liderle- rin, halkın sevgilisi Nâsırın yerini a- labilecek kuvvete sahip 'bulundukları şüpheliydi. Komünistlerin Orta Doğu- daki tek şansı, huzursuzluğun deva- mıydı ve Amerikanın Bağdat Paktı- nın, askeri komitesine katılmasının da bu huzursuzluğu ortadan silmeye kafi geleceğini söylemek çok zordu, Ingıltere ma konferansı CAL Geçenı hafta Birleşmiş Milletlerin da tali komisyonu Londra silah- sızlanma mevzuunu yeniden gözden geçirmeye başladı. Bu, komisyonun 88inci toplantısıydı. Muhtelif miltet- ler tarafındaki teklifi edilen silahsız- lanma projeleri tetkik edilecekti. AKİS, 30 MART 1957 Gromyko'nun yerini alan yeni Rus delegesi Valerian Zorine, beraberin- de bir yığın askeri ve teknik uzman getirmişti. Rusya herhalde sadece propagandayla iktifa etmeyip başa el- le tutulur neticeler elde etmek isti- yordu. Amerikan delegesi Stassen her zamanki gibi iyimserdi. Fransız - İngiliz, müşterek projesi merhale — merhale, akat tam bir silâhsızlanmayı hedefı tutuyordu. Silâhsızlanma, milletlerarası kont- rol altında ve her merhalede dünya siyasi durumunu göz önünde tutarak yapılacaktı. Rus plânı Avrupada sekizyüz met- re karelik sahalar içinde havadan kontrolün tesisini, atom silâhlarının yasak edilmesini, atom tecrübelerinin durdurulmasını derpış ediyordu. Bun- dan sonra klâsik kuvvetler azaltıla- caktı. Amerika her şeyden evveli müessir bir kontrol sisteminin tesisini istiyor- du. Silâhsızlanma ondan sonra düşü- nülebilirdi. Bundan, başka Kanada, Norveç, Yugoslav ve Hindistan pro- jeleri görüşülecekti. Delegelerin iyimserliğine - rağmen, dünya siyasetinin bugünkü durumu herhangi bir müsbet neticeye varma- ya müsait değildi. Bununla beraber, birçok memleketin samimi olarak si- lâhsızlanmaya — taraftar bulunduğu muhakkaktı. Askeri masraflara tah- sis ettikleri kaynaklarını başka saha- larda daha istifadeli bir şekilde kul- lanabileceklerini düşünüyorlardı. Fransa "İşkenceye karşı" Geçen hafta Fransız halk efkârı, Cezayirden henüz dönmüş bir yedek subayın neşrettiği makalelerle meşgul bulunuyordu. Cezayirden dö- nen yedek subay haftalık "L'Express" in sahibi, genç gazeteci Servan- Sch- reiber idi. Geçen sene Haziranda as- kere alınmış ve Şubat sonunda terhis edilmişti. Hava subayı gazeteci Ceza- rde ne görmüştü? Fransız ordusu, silâhlı-silâhsız ayırmadan karşısına çıkan Arapları öldürüyor, köyleri tahrip ediyor ve esirlere işkence edi- yordu. Naziler zamanında Alman. Or- dusunun kullandığı metodlar da bun- dan farklı değildi. Milli Savunma Bakanlığı, "L'Ek- pros"in haberlerinin yanhş ve çok mü- balâğalı olduğunu söylüyordu. Fakat gazeteci, tekzibin geleceğini evvelden biliyordu. Bakanın her vakayı teker teker tetkik etmesine imkân yoktu. Esasen her türlü vahşet alt kademe- lerde yapılayor, yukarıya aksetmıyor— du Bir subay şöyle diyordu: "Gene- raller ve. valiler bakana yalan söylü- yorlar. Zira belediye — başkanları ve yüzbaşılar, generallere, ve valilere ya- lan söylemektedir. Meselâ benim a- layda askerler kirli bir iş yapsalar, ben bunu ancak tesadüfen ogrenebıl— mekteyim". Diğer bir subay, "yağ- ma katil ve kolektif işkencede ra- DUNYADA OLUP BİTENLER kiplerinden kalmadıklarını" söylüyordu. "LExpress"da Servan-Schreiber'in makaleleri yayınlandığı sırada çıkan bir kitap, ışkenceye karşı isyan edi- yordu. Samimi bir, hristiyan olan Ptetre- Henri Simon, 126 sayfalık u- fak kitabında, Hitler Almanyasının işkencelerini nasıl takbih ettiyse, Ce- zayirde Fransızların kullandığı işken- ce usullerini de takbih ediyordu. Ceza- yirli milliyetçiler hertürlü vahşeti ya- pabilirlerdi. Fakat bir - hristiyan ve Fransız olarak Pıerre Henri Simon, hiç. bir şeyin vahşete vahşetle muka— bele etmeyi haklı gösteremiyeceğini söylüyordu. Cezayirdeki yüz kızartıcı hareket- lere rağmen, Fransanın buyuklugu— nü, adaleti vatanperverliğin bile üs- tünde tutan Schreiber, P. H. Simon gibi adamlar temsil ediyorlardı. Sch- reiber hakkında Milli Savunma Ba- kanlığı ordunun moralini bozmak suçuyla takibat açmış bulunuyorsa da Fransa gibi halkın hürriyetlere son derece kuvvetle bağlı olduğu bir memlekette, böyle dâvaların mahkü- asağı miyetle: neticelenmesini - beklemek doğru olmaz. Ispanya Bağışlanan hürriyet şahsi bir I spanyayı 18 yıldanberi mülkti gibi idare eden Generalissi- mo Franco geçen hafta New York Ti- mes'ın Madritteki muhabirine İspan- yol halkının kavuşacağı bazı hürri- yetler hakkında izahat verdi. İspan- yollar tenkit hakkına kavuşacaklar- ı. Fakat Cadillo hemen ilâve ediyor- Generalissimo Franco Âlicenap Cadillo!..

Bu sayıdan diğer sayfalar: