YURTTA OLUP BİTENLER mektup gönderdiğinden bahsetmiş ve "Erim İktidara arzı teslimde bulun- mamızı istiyor" demişti. O günkü toplantıda Genel Başkanın İzmir nut- ku ve partilerarası bahar hakkında görüşmeler yapılmıştı. Parti Meclisi üyeleri içinde Genel Başkanın hareke- tini tasvip edenler de vardı, tasvip etmeyenler de.. Sadece tasvip etme- yenler mütecanis değildi; bir fikir et- rafında birleşmiş bulunmuyorlardı. Bir kısmı İktidarın iyi niyetinden şüphe ediyor, diğer bir kısmı da İz- mir nutkunun iktidarın iktisadi poli- tikasının tasvibi manasına geleceğin- den endişe ediyorlardı. Genel Başka- nın geniş ve tatmin edici izahatından sonra şüphe bulutları dağıldı ve Par- ti Meclisi oy birligiyle lider tarafın- dan ortaya atılan görüş etrafında toplandı. Akşamki toplantıda Nıhad Erımın mektubu niden şalara vesıle teşkıl ettı Şevket Adalanla Vedat Dicleli telefon mu- haverelerini — arkadaşlarına nak- lettiler ve bu mektubun Parti Mec- lisinde okunmasının faydalı ola- cağım ileri sürdüler. Böylece C. P. Meclisinde ilk fırtına, İktidar- Muhalefet münasebetleri karşısında C.H.P. nin durumunu tesbit mevzu- unda değil, üstad profesorun mektu- bu yüzünden koptu. eclisinin bazı üyeleri mektuptakı fikirlerden çok, üstad profesörün nasıl olup da apalı bir toplantıda konuşulanlar- dan süratle haberdar olduğuna kızı- yorlardı. Anlaşılan üstad profesörün bir vakitler Ulusun siyasi müdürlüğü- nü, Yeni Ulus ve Halkçının sahipli- ğim yaptığı, kısacası "gazetecilik" vasfı unutuluyordu. Hem üstad henüz C.H.P. li bütün dostlarını kaybetmiş değildi ki.. Münakaşaların yere uzadığım gören Faik Ahmet Barut- çunun da mektubun okunması ye me- selenin kapanması hususundaki rica- sından sonra Genel Başkan, Nihad Erimin mektubunu cüzdanından çı- kardı ve bizzat okudu. Mektup haki- katen alaka çekiciydi ve "Sayın Baş- bakan" ibaresi o kadar çok geçiyor- du ki Parti Meclisi üyelerinin yüzün- den mektubun okunması bitinceye kadar tebessüm eksik olmadı. Üstad profesörün mektubunda — başbakanla neler konuştuğundan başka dostane münasebetlerin temadisine — gayret gösterilmesi ve Kırşehir tasarısından Sonra yeni yeni şeyler istenmemesi tavsiye olunuyordu. Mektubun okunman bittikten son- ra Genel Başkan İnönü arkadaşları- : "Görüyorsunuz ya, bunda İktida- ra arzı teslimiyet talebinden başka ne var? Halbuki biz İktidarla Muhale- fet arasında medeni münasebetlerin teessüsünü istiyoruz" dedi. .P. Meclisinin son toplantısın- dakı tek fırtına mektubun okunma- sından sonra bile yatışmadı, İlhami Sancar, İsmail Rüştü Aksal, Cahit Zamangil, Cemil Sait Barlas ve Ra- tip Tahir Burak Ulusun eski s yasi müdürü ve "Gandhi politikası"nın 10 şampiyonu hakkında şey biliyorlardı. Hele ahir Burakın naklettiği bir hatıra, fırtı— nalı havaya rağmen, herkesi dü. Nihad Erim, Ulusun başyazarı iken bir resmi davete çağrılmış, fa- kat "Adnan Menderes benim dilimden anlamaz; ben de ona hitap edecek di- li bilmem. Bu sebeble gitmem lüzum- suzdur" diyerek yerine Ratip Tarihi göndermişti. Ratip Tahir Burak bir taraftan bu hıkayeyı anlatıyor, bir taraftan da hâdisenin şahidi Faik Ahmet Barutçuya dönerek: "Öyle de- ğil mi, Faik Ahmet Bey" diye sesle- nerek hikâyeyi teyid ettirmeye uğra- şıyordu. Bu hikâyenin nakli sırasında Vedat Diclelinin feveranı da gözden kaçmadı. Genç ve civanmert eski ba- kan, kendisini müdafaa imkânına ha- zır bulunmadığı için sahip olmayan arkadaşının bu şekilde itham edilme- sıne protesto elti. Protesto etti ve he- mukabelesini de İsmail Rüştü Aksaldan gordu. Sert ve tamamen lü- zumsuz bir çat cak Genel Başkanın mudahalesıyle onlenebıldı Hür.P. Patlak veren dert Bu haftanın başında, bilhassa Hür. P. liler, AKİS ile Hür. P. Genel Merkezi arasında kımın daha doğru söylediğini anladılar. Muzaffer Timur istifa etti. AKİS evvelce Hür.P. de huzursuzluklar olduğunu Hür. P. Genel Merkezinin* öfkesini üzerine çekmişti. Urfa milletvekili- nin istifa ettikten sonra Hür.P. için söyledikleri doğruydu. Doğru olma- yan, bu hususların Müuzaffer Timur soylıyecek çok Ratip T Muzaffer Timur İntiharın SİyYASİSİ tarafından açıklanmasıydı. Zira bir partinin kurucusuna takip edilen po- Titikanın tenkidi yakışırdı ama, par- ti içinde olup bitenleri ifşa yakışmaz- dı. Asabına hakim olamıyan ve bir takım tahriklere maruz kaldıgı anla- şılan Muzaffer Timurun bu tutumu şaşkınlık içinde yapılmış bir "siyasi intittar"'dan başka bir şey değildi. Muzaffer Timur duşunerek hareket etseydi, böyle bir tutum takınmıya- cak, böyle çocukluklar yapmıyacak- tı. Şahsiyeti buna müsait değildi. Hatta öfkesini yenmesi, çeşitli tah- rikleri boşa çıkarması bile mümkün- dü. Ama tahammülsüzlük gösterdi ve bazı aksülâmellere hak azandı. Nitekim eski parti arkadaşlarından Ragıp Karaosmanoğlu, Muzaffer Ti- murun bu tutumunda - son zaman- larda pek revaç bulan bir tâbirle “şahsi endişeler'"in saik olduğunu açıkladı ve Urfadaki tapusuz arazi meselesini ortaya attı. Anlaşıldığına göre Muzaffer Timurun istifası. Hür. P. içindeki huzursuzluğu ortaya çı- karmakla kalmıyacak, — bizzat Urfa milletvekilini de bazı huzursuzlukla- ra sürükliyecekti. Kıbrıs "Papaz kaçtı" u haftanın başında Londra'da, Downing Street No. 10'da büyük bir faaliyet görülüyordu. Başkanı Bermuda'da bulunan — Majestelerinin hükümeti, Butler'ın riyasetinde ola- ğanüstü bir toplantı yaptı. Bu ani top- lantının sebebi, Kıbrıs meselesiydi. Majestelerinin hükümeti, EOKA'nın mütareke teklifini ciddiye — almıştı. Gerçi terörist teşkilât henüz kayıt- sız şartsız teslime razı olmamıştı a- silâhları terke hazır olduğu- için istediği papaz Makarios'- un geri getirilmesiydi. İngiltere, bu "siyasi papaz"ı Hint adalarında daha fazla bekletmeyi kabul edebilirdi. Fa- kat Ingıltere de bir ücret istiyordu. Bu ücret, "Siyasi papaz"ın tedhişçili- ği takbih etmesiydi. Bu arada üç üyesi arasındaki ihtilâ- fa bir son vermeyi isteyen NATO. geçen sonbaharda genişletilen selâ- hiyetlerine güvenerek, Kıbrıs mese- lesinde arabuluculuk rolüne talip ol- du. İngiltere ve Türkiye NATO'nun müdahalesini — anlayışla — karşıladı- lar. Aynı anlayışın Yunanistan tara- fından da gösterilmesi boş yere bek- lendi. Yunan hükümeti, şimdi meselenin ancak İngiltere ile Kıbrıslılar arasın- da halledilebileceği tezini benimsemiş- lerdi ve bütün güçleriyle bu tezi sa- vunuyorlardı. Yani Türk hükümetinin tâvizlerde bulunmayı resmen ilân et- mesine rağm Yunanistan müfrit tezinden vazgeçemıyordu Ne Radelif- fe Anayasasını, ne Taksim fikrini, ne de NATO'nun arabuluculuğunu kabu- le yanaşmıyordu. Bununla beraber şu AKİS, 30 MART 1957