DÜNYADA OLUP BİTENLER du: Tenkit, her türlü ihtirastan yı- kanmış olacaktı. Bilhassa yıkıcı ten- kitler yasaktı; ancak yapıcı tenkide müsaade edilebilirdi. Konulan tahdit- lerin, tenkidi Nasrettin Hocanın ku- şuna benzeteceği şüphesizdi. Bundan başka mevcut enstitüsyonları değiş- tirmek akla getirilmemeliydi. Hele eskiye dönüşe kafiyen müsaade edil- miyecekti. İspanya yeniden 15 siyasi partili hayatı tanımıyacaktı. Parla- mento sistemi hakkında, Franco, bü- tün dıktatorlerın dillerinden düşür- medikleri delilleri sıralıyordu. XIX. Asrın tanıdığı parlamento sistemi, İspanyada kotu neticeler vermişti. Ne diye bu eski zamanın ' müesseselerine bu kadar ehemmıyet atfedılıyordu" Bir memleketin siyasi rejimini o memleketin siyasi ve içtimat gelişme- si tâyin ederdi. Amerikada iyi netice veren bir siyasi müessesenin, başka bir yerde de aynı neticeleri vermesı beklenmemeliydi. — Siyasi bir Amerikan otomobılı değildi ki, ithal edilebilsin!. â Franco'nun İspanyol halkına ba- ğgışlıyacağı hürriyetin ne olduğunu anlamak çok güçtü. Enstitüsyonlar değişmiyecekti, herkese oy verme hakkı tanınmıyacaktı, hele tenkit ya- pıcı olacaktı! Yıkıcı tenkit Cadillo'- nun memleketine adımım atamazdı. Tenkidin yapıcı olup olmadığını tâyin de Franco'ya düşüyordu. Herhalde adrit ve Barselona Üniversiteleri talebelerinin yıllardır özledikleri, uğ- runda generalin ağır, siyah çizmesi- hürriyet bu değildi. hürriyet için bir müddet daha müca- dele edecekti. Franco, taviz vermeye mecbur kalmıştı. Çünkü 18 yıllık şah- si ve keyfi idareden sonra, Cadillo kendini zayıf hissediyordu. İspanyol gençleri, ergeç istediklerine kavuşa- cakla! A. B. D. 10 bin uçağa bir saray q merika Dış İşleri Bakanlığı geçen 1939 yılında!l kı Avrupa-A- merika munasebetlerı ' hakkındaki 910 sayfalık mahrem raporları açık- ladı. Rapor, 1939 harbinin ilk safha- sında, yani Fransız askerleri Magi- not'da dilber sinema yıldızlarıyla hoş vakitler geçirdikleri erde, zama- nın başbakanı Daladier'nin Amerika- dan 10 bin uçak alabilmek için nasıl çırpındığını gösteriyordu. Harbi ka- şanabilmek için havalara hâkim ol- mak lâzımdı. Aksi halde yapılacak hiç bir şey yoktu. Daladier, derhal is- tifa edecek; hükümet Almanlarla iş- birliğine taraftar kimselerin eline ge- çecekti. Kâfi miktarda altın ve dola- ra sahip olmayan Fransa, 10 bin uça- ma karşılık Versaille — sarayını. Ame- rikaya satmayı teklif ediyordu. Ame- rikalıların Avrupa saray ve şatoları- na çok düşkün oldukları, bunları sö- 18 Witness Brewster Sendika parasıyla yarış ahırı!. küp Amerikaya —götürdükleri bilini- yordu. Birçok milyoner, dünyanın en muhteşem sarayına sahip olmak is- tiyeceklerdi. Fakat ne çare ki o tarih- lerde Amerika sıkı bir tarafsızlık si- yaseti takip etmek kararındaydı. Ver- saille için bile olsa, tarafsızlıktan vazgeçmeyi düşünmüyordu. Bu sebeb- le Başbakan Daladier sarayı sata- madı ve bu muhteşem sarayda Al- manların dört sene müddetle keyif sürmelerini önliyemedi. Sendika ve gangsterler eçen hafta Kamyoncular Sendi- kası başkan — yardımcılarından James Riddle Hoffa'nın tevkifi, "Rıh- tımlar Üzerinde" filminin uydurma bir hikâye olmadığım ispat etti. Bir takım sendikalar gangsterlik faaliyet- lerine sahne oluyorlardı. Hâdiselerden endişeye düşen Senato, birkaç ay ev- vel MecCellan'ın başkanlığında bir tahkikat komisyonu kurmuştu. Ko- misyonun faaliyeti, bilhassa Kamyon- cular Sendikasının canını sıkmaya başlamıştı. Genç yaşına rağmen sen- dikanın başkan yardımcılığına yükse- len Hoffa, bir avukata eğer komisyo- na üye olup raporları kendisine geti- rirse 18 bin dolar vereceğini söylemiş- ti. Bu cazip teklifi alan avukat Che- asty, soluğu McCellan'ın yanında al- dı. Kendisini komisyona tâyin ettirdi. Hoffa'ya arzu ettiği gizli vesikaları temin etti. Tahkikat sendika liderini bu mahrem vesikala- rı tetkik ederken suç üstü yakaladı. Diğer Kamyoncu şeflerinin durumla- rı da her türlü şüpheye yer veriyor- du. Western Kamyoncular Sendikası şefi, at meraklan Witness Brewster sendikanın parasını buyuk e bir ya- rış ahırı kurmak için sarf etmişti. Brewster, sendikaya borcunu ödedi- ğini iddia ediyordu. Fakat ne talihsiz- lik, sendikaya olan borcunun mikta- rını kendisi bile bilmiyordu. regon'da ndika, kendi adamı Wıllıam Langley'i idarı teşkilâtta mühim bir mevkiye seçtirmeye mu- vaffak olmuştu. Langley, sendikanın gangsterlik faaliyetlerini yürütmeye yardım ediyordu. Sendika şefi Dave Beck'in durumu da pek parlak değil- di. Yılbaşında Tahkikat Komisyonu- nun davetine icabet edeceği yerde bir Avrupa seyahatına çıkmayı tercih et- mişti. Geçenlerde Amerikaya dönen Beck, televizyonda konuşmayı uygun bulmuştu. Son 10 sene zarfında sen- ikadan faizsiz 3-4 in dolar ö- dünç almış fakat hepsini ödemiş- ti. Komisyon Beck'in mali durumu- nu incelemek istiyordu. Sendika şefi- nin şahsi serveti 1 milyon doları aşı- yordu. Scattleda 163 bin dolar kıy- metinde bir evi vardı. Washington'- daki sendika binaları 5 milyon dolar ediyordu. Beck, Avrupadan döner dönmez eski bir senatörü avukat tut- tu. Komisyon başkam, Beck'in hesap- larını bugünlerde inceliyecekti Sen- dikayı servet yapmak ıçın bir vasıta olarak kullanan eski işçi milyoner şefler bakalım komisyonun elinden nasıl kurtulacaklardı? Yugoslavya Universiteye hücum ugoslav Komünist Partisinin ya- yın organı Borba, geçen hafta hücumlarım Sırp ilim — Akademisine tevcih etti. Belgrad Teknik Üniversi- tesi dekanının 1955 yılında vermiş ol- duğu bir nutuk — mevzuubahis edili- yordu. Profesör Radivoe ashanın, Akademi üyesi bir kaç komüniste hi- taben: “Burada oturan komünist beyler, kendi sayılarının 600 bin, bi- zim ise 16 milyon olduğumuzu hatır- lamalıdırlar" demişti. Borba, aradan iki yıl geçtikten sonra bu sözü diline doluyordu. Bir doçentin memleketi- mizde birkaç ay önce yaptığı gibi, ü- nıversıtede yükselmek için dostluk ve abalık münasebetlerinin rol oyna- dıgım ileri sürüyordu..Üniversite mu- hafazakâr unsurların çiftliği haline gelmişti. Borba hücumlarında daha da ileri gidiyordu. Akademi, Yugos- lav hayatında kendini tamamiyle tec- rit etmişti. Fil dişi kulesinde yaşıyor- du. Yugoslavyanın modern sosyalizme en büyük iştiraki, işçilerin fabrikala- rı bizzat idare etmesi hakkında tek ciddi, ilmi eser bir Birmanyalı tara- fından yazılmıştı. Yugoslavyanın iki dünya harbi arasındaki İktisadi tari- ki Amerikada neşredilmişti. İsviçre- Hi bir âlim, 1948 Rus-Yugoslav ihtilâ- fının iktisadi sebeplerini inceliyordu. O halde bu muhterem zevat orada ne yapıyorlardı ? Borba'nın sert hücumları acaba Yu- goslav üniversitesinde girişilecek ge- niş bir tasfiye hareketinin habercisi miydi? İşte halledilmeyen mesele buydu. AKİS, 30 MART 1957