İKTİSADİ VE MALI SAHADA mümkündü; Amerika da iktisadi yar- dımı 1,1 milyar dolar fazlasıyla 1,5 milyara çıkarabilirdi. Yardımın tevziinde kullanılan ölçü- ler, memleketlerin ihtiyaç kapasitesi Ve tetkike sunulan projelerin verim- liliği olacaktı. Tatminkâr plânlarla ortaya çıkmanın zarureti bir defa da- ha bahis mevzuu oluyordu. Yardım gören memleketin Amerikaya karşı eslediği dostluk hisleri nazarı itiba- ra alınmıyacaktı. Zira hissi veya si- yasi değil, hakikaten iktisadi bir yar- amı bahis mevzuu idi. "Ben komüniz- me karşı düşmanım, plânsız da ha- reket etsem yardım benim hakkım- dır" zihniyetinde ısrar edenler, suku- tu hayale uğrıyacaklardı. Yardım, makul iktisadi programlarla ortaya çıkan tarafsız memleketlere, soğuk harpteki müttefiklere yapıldığından daha az cömertçe yapılmıyacaktı. Bundan başka yardımın uzun müddet devam etmesi öne sürülüyordu. Zira iktisadi kalkınma uzun vadeli bir işti. Sobanın yanmasıyla odanın ısınması arasında uzunca bir zaman geçecekti. Johnston raporu da, Fairless rapo- ru (Bak: AKİS, sayısı 148) ile aynı neticelere varıyordu. Hatta yeni ra- por daha da cömert hareket edilme- sini tavsiye ediyor, hükümet yardı- mına hususi sermayeden daha çok ehemmiyet veriyordu. Peyderpey neş- redilecek diğer raporların da bu neti- celeri teyid etmesini beklemek hata- l1 olmıyacaktı. Esasen Eisenhower, çoktan beri dış yardımın büyük ölçüde arttırıl- masına, iktisadi yardımın birinci plâ- na geçirilmesine ve tarafsız memle- ketlerle müttefikler, Aarasında siyasi bir tefrik yapılmamasına kanaat ge- tirmişti. Fakat Kongreye nasıl me- ram anlatabileceğini — kestiremiyor- du. 72 mılyarlık butçe senatörler ta- rafından karşılanmamıştı yapılsın, tasarrufa riayet edilsin diyordu. Hat- ta Ike'ıin Maliye Bakanı Humphrey artan bütçe masraflarının iktisadi buhrana sebeb olacağı gibi, iktisatçı- ları güldürecek bir iddiada bulunu- yordu. Eisenhower de bütçesini ener- jik şekilde müdafaaya pek fazla is- tekli görünmüyordu. Bazı bütçe in- dirmelerinin yapılabileceğini ihsas et- mişti. Dış yardımın arttırılmasını, da- ha doğrusu indirilmemesini temin için Cumhurbaşkanının müdahalesi zaru- riydi. Rusya ve Avrupa u sırada Sovyet Rusya, 6 Avrupa devletine Euratom ve Müşterek Pazar hakkındaki fikirlerini bildiren birer nota gonderıyordu Bu iki pI'O_]e Rusyaya göre Avrupa birliğini güç- leştirecekti. Atom birliği Almanyayı Atom — silâhlarına — kavuşturacaktı. Mağlübiyeti unutmayan birçok Al- man, intikam gününü bekliyordu. Euratom Almanların değirmenine su getiriyordu. Bundan Avrupayı Amerikaya tabi 14 olmaktan aşka Euratom,. kurtaramıyacaktı. Zira ham maddeyi ancak Amerika temin edebilirdi. tekelleri durumda Müşterek Müşterek Pazara gelince, genişletecekti. En kuvvetli bulunan Alman tekelleri, Pazarın hâkimi olacaklardı. Bu mah- zurları önlemek için Ruslar, yeni bir plân ortaya atıyorlardı: Herhangi bir Avrupa Birliği, sosyal rejimleri ne o- lursa olsun, bütün Avrupa memleket- lerini ihtiva etmeliydi. Rus notası ba- zı. muşahhas teklifler getiriyordu: 1) Avrupada büyük barajlar kur- mak 1ç1n işbirliği; ün Avrupa için, ikmal güç- lüklerinden doğan tansiyonları önle- mek gayesiyle bir akar-yakıt ve ener- ji birliği teşkili; 3) Avrupada ticari münasebetleri geliştirmek için bir anlaşma imzalan- ması; 4) Avrupa memleketlerinin gelişme- sini temin için müşterek iktisadi ve mali yardım; 5) Atom enerjisinin Avrupa çapın- da sulh yolunda kullanılması... Teklif, Avrupalı NATO memleket- lerinin iktisaden birleşmelerinin Rus- yayı ne derece korkuttuğunu göste- riyordu. Rusya başlangıçtan beri Av- rupa Birliği fikrinin amansız bir düş- manıydı. Fakat Rus çizmesi peykler- den çekilmedikçe. Doğu ve Batı ara- sında iktisadi işbirliği sadece bir ha- yal olmaktan ileri gidemezdi. Almanya Erhard ve Müşterek Pazar lmanyanın mucizevi — kalkınması- nın mimarı, İktisat Bakanı Prof. Erhard, geçen haftanın ortasında, Prof. Erhard "Ah, şu Fransa" Amerikaya hareket etmezden az ön- ce, bir basın toplantısında Müşterek Pazar hakkındaki fikirlerini açıkla- dı. Prof. Erhard da, tıpki Şansölye Adenauer gibi, Avrupanın birleştiril- mesine — taraftardı. Eğer Müşterek Pazar hakkında oy kullanmak zorun- da kalsaydı, o da müsbet oy verecek.- i. Ama ne var ki Prof. Erhard, bir ıktısatçı olarak projenin kusurlarını görmezlikten gelemiyordu: 1) Müşterek Pazar, bütün hür memleketlerle karşılıklı ticareti geliş- tirmeyi gaye edineceğine, dış dünyâ- ya karşı aşılmaz bir gümrük duvarı tesis ediyordu. 2) Proje para ayarlamaları mese- lesine dokunmuyordu. Fransa, para- sını devalue edeceği yerde, ihracatı- na prim vermeyi, Alman mallarını â- ğır şekilde vergilendirmeyi tercih e- diyordu. Ancak bir devalüasyondur ki Fransanın normal ticari münase- betlere dönmesini temin edebilirdi. Aksi halde bir çok aralık kapıya sa- hip bulunan Müşterek Pazar andlaş- ması, kâğıt üzerinde kalabilirdi. 3) Fransa serbest ticareti geliştir- mekten ziyade, kendi ekonomisini ko- rumayı düşünüyordu. Bilindiği gibi, Müşterek Pazar fik- ri, Avru payla ciddi —şekilde flört et- mesine rağmen, Ingılterçnin de hoşu- na gitmemişti. Alman İktisat Baka- nının fikirleri de pek hayra alâmet sayılamazdı. Acaba Müşterek Pazar da, Avrupaya müteallik bir çok proje gibi, ölü doğmak tehlikesiyle karşı karşıya mıydı? İspanya Sam Amcaya hücum Sıkı kontrol altında bulunan İspan- yol basını, geçen hafta, Amerikan yardımına karşı ateş püsküren eski iktisadi İşbirliği direktörü Sinyor Gi- menez Arnau'nun mektubunu neşret- ti. Mektubun yayınlanmasından önce Franco'nun tasvibi alındığında zerre kadar şüphe yoktu. Gimenez Arnau'nun — mektubunda meselâ şöyle bir cümle vardı: "Ame- rikanın zirai istihsal fazlalarını, yar- dım cetveline dahil etmek, bir hazır elbise tüccarına, size elbise satmak lütfunda bulunduğu 1çın teşekkür et- meye benzemektedir Gelecek yıla kadar, İspanyada 1 milyar dolar harcıyacak olan Sam Amcayı hazır elbiseciye benzetmek doğrusu affı zor bir nankörlüktü. Bir türlü kıtlıktan kurtulamayan Franco'- nun memleketine, bedeli Peçeta ile ö- denmek üÜüzere, 178 milyon dolarlık zirat madde satılmıştı. İspanyol para- sıyla ödemek, ödememekten farksız- dı. Zira bu para İspanyanın dışında hiç bir işe yaramıyordu. Fakat mağ- rur Sinyor Arnau, "paramla satın al- dığım şeye teşekkür etmem" diyor- m Amcanın kendisine temenna çakmasını istiyordu. İspanyanın kızgınlığı arzu ettiği kadar dolar temin edememesinden i- AKİS, 30 MART 1957