K A D El Sanatları Hamiye Çolakoğlu Mutfağa giren zevk Hediye mağazası Kalabalık bir kadın grubu — Anka- rada, Lozan meydanı civarındaki Adil Hanın üç kat merdivenini tır- mandılar, "fer forje"den yapılmış şık bir kapıdan içeriye girdiler. Burası mağazadan ziyade sevimli şekilde dö- şenmiş bir ev odasını hatırlatıyordu. "Cicim"/e kaplanmış rahat bir kana- pe, demir ayaklı bir hasır sehpa, pencere içlerindeki tek tük bakır va- zolara, yerleştirilmiş yapma sonbahar yaprakları, duvarlardaki Türk motif- leriyle işlenmiş tabaklar, mavi bon- cuklu duvar şamdanları ve pırıl pırıl vitrinlere zevkle yerleştırılmış el iş- leri, biblolar, gümüşler derhal insanın gönlünü çalıyordu. Kapıdan içeriye giren hanımlar bu güzel şeylere bir an zevkle baktılar, sonra kasa vazife- si gören zarif bir masada oturan genç kadına: "Hediyelik birşeyler arıyo- ruz" , dediler. Genç kadın yerinden kalktı, vitrinlere doğru yürüdü. Adil Handaki bu şirin mağaza Türk Eliş- lerini Tanıttma Derneğinin satış ye- riydi. Bu dernekte gönüllü olarak ça- lışan hanımlar sıra ile hergün gelip satış yapıyorlardı. Mağazayı bir defa ziyaret eden bir daha kendisini onun cazibesinden kurtaramıyor ve sık sık Adil Hanın merdivenlerini tirmanma- yı göze alıyordu Bilhassa hediyelik Bir şey ariyan kimseler için Adil Handaki satış yeri bir can kurtaran olmuştu. Orada sanat ve zevk, pra- tik ve kullanışlı eşyaya tatbik edil- 24 I N mişti. Ne hediye alacağını bilemiyen- ler orada derhal karar verebiliyorlar- dı. Zira her zevke, her ihtiyaca ve her keseye Uuygun bir şeyler bulmak mümkün, oluyordu Yenilikler önüllü satıcı hanım vitrinlerden minimini tahta takunyalar çı- kardı. Bunlar telkari gümüşle işlen- mişti ye fiatı 17.25 J1iraydı. Leylâ Gencer seyahate çıkarken bunlardan bir çift satın almıştı. Zaten şöhretli sopranomuz sık sık Türk El Sanatları Derneğine uğrar ve gittiği uzak mem- leketlerde Türk sanatını bu cepheden de tanıtmağa çalışırdı. İşte bu küçük takunyalar, Türk motifleriyle işlenerek hazırlanmış şi- fon eşarplar, çok ucuz denilebilecek fiatlarla satılan gümüş kolyeler, ince zarif kokteyl peçeteleri, çevre ile ya- pılmış şık bir albüm, bir takvim, ma- vi boncuklu şamdanlar bir yabancı- ya verilebilecek en güzel hediyelerdi. 14 liraya satılan "gümüş taç "a ge- lince Anadolu kızlarının başından An- karaya gelen bu çok ince zarif ziynet eşyası modern saçlar 1ç1n bıçılmış kaftandı. "Bir gece başı"nda bu gü- müş taç, taşlı Avrupa taçlarından çok daha «lâka çekici olabiliyordu. Türk El Sanatlarını Tanıtma Der- neğinde, bir genç kızı tatmin edecek daha ne çok hediyeler vardı: 460 ku- ruşa satılan yün terlikler hakikaten sudan ucuzdu. Her desenin adı bu de- senin bir hususiyetini ifade ediyordu ve evde pantalon altına giymek ıçın hem pratik, hem çıktı. Çok cazip renklerle boyanarak hazırlanmış uzan tahta kolyeler muhakkak ki bu yaz herkeste görülmiyecekti. Çünkü el işi idi ve çok tekrarlanmamıştı. Mardi- nin ipek kaytanı üniversiteli genç kı- zın kolunda ne şık bir saat kayışı O- lurdu ve muhayyelesi zengin olan genç kız bu "i ü yerlerde garnitür olarak kullanabilir- di!. Mavi çizgili, kareli Rize keteni bu yaz gene moda olan şömizye elbi- se için biçilmiş kaftandı. Fakat asıl çok ucuza satılan kalın Rize keteni bu yaz çok alâka çekecek ve piyasa- da bulunmayan, en meşhur Avrupa ketenlerinin yerini kolayca tutacak- Ü. Çarşıya pazara çok giden fâal bir ev kadınına yapılabilecek en güzel hediye ucuz kolonlar ve domuz derisi ile yapılmış hakikaten şık ve pratik çantalardı. Bu çantaların fermuara küçük valiz şeklinde olanları ise se- yahate çıkanları hakikaten sevindire- bilir. Ramazan yaklaşıyordu. El tezgâh- larında yapılmış pamuk — seccadeler namaz kılan her büyüğü ne kadar mesut edilebilirdi. Bu renkli seccade- ler 9-12 1lira Aarasında satılıyordu. Yeni evliler için, yeni eve taşınan- lar, ev alanlar ve ev eşyasını seven- ler için mağaza bitmek tükenmek bil- mez bir hazineydi. Evvelâ orada Ana- dolulunun en güzel, en nadide kilimle- rini bulmak mümkündü. Sanat Se- venler Klübünün meşhur Kuşlu Kilimi- nin bir eşi de mağazada satılıyordu. Zaten bu Kuşlu Kilim, Kayserinin bir hususiyetiydi. Senelerdir hiç değişti- rilmeden aynı Ölçüde aynı desende çalışan tezgâhlar vardı. Kilimlerden sonra göz alan ucuz hediyelikler, An- takyanın dekoratif hasırlarıydı. Çıp- lak bir duvarı böyle renkli bir hasır ne güzel süsleyebilir, bir portmanto- nun altım ne cazip bir şekilde doldu- Ev içinde yenilik: Demir eşekler Saksı — da taşıyorlar, tabak — da.. AKİS, 30 MART 1957