memlekete sokup "kökleştirmek" 1ç1n gayret sarf ediliyordu. Bu konferans- larda konuşanların, Bakanın begen— mediği makaleleri yazanların da bir vardı: Demokrasıyı temel hakları, toplanma ve cemiyet kurma hürriyetlerini, basın hürriyetini. 1stemed1gı ve beğenmediği kimseleri iş başından uzaklaştırabilmek hürri- yetini memlekette, yerleştirmek... Çalışma Bakam da anlaşılan bun- ların memlekette yerleşmesini istiyor; fakat bu işi başkalarının yapmasına tahammül edemiyordu! ele muha- lefet partilerinin hürriyet taraftarı olmalarım, işçi hâmisi rolü almaları- nı, sendikalizm ve grev müdafiliği yapmalarını iktidara karşı bir hare- ketsayıyordu. O hakle, İktidar aslında bunlara muhalif değildi. Fakat İkti- dar varken neden muhalefet "üstüne vazife olmayan" bu meselelerle uğra- şıyordu. Doğrusu bu konuda Çalış- ma Bakam yerden göğe kadar hak- lıydı! Öyle ya, İktidar bu hakları ve hürriyetleri inkâr mı ediyordu? Ça- lışma Bakanının unuttuğu bir nokta vardı: Evet, İktidar bunları inkâr etmiyordu ama, gerçekleştirmiyordu da. Halbuki bu sahada "şampiyon- luk" hakikaten İktidarın hakkıydı ve KARŞILAŞTIĞI leri, grev yapabilmeleri muhafaza- kâr partilerin programlarında bile yer almış hususlardır. Hatta bazı hallerde vergi — sistemleri sosyaliz- min vergilendirme prensiplerine iti- bar etmektedir. Fazla gelirlerin yük- sek vergilere tabi tutulması bu prensiplerin tatbıkatını mektedir. — Yüksek len gaye sosyal adaletsızhgın mah- zurlarını kabul edip onları gıder— mek değil midir? Bunu bir asır ön- ce sosyalizm savunuyordu Şimdi ise bütün Batılı "muhafazakâr" par- tiler kabul ediyorlar. "Plânlı, ekonomi" fikri de sosya- lizmin ortaya attığı bir prensip ol- makla beraber bugün kapıtahst ve liberal sistemlerde de rağbet bul- makta ve bütün bunlar lıberal mem- leketlerin formel nizamını sarsma- maktadır.. Çünkü ferdi mülkiyet, -istihsal — vasıtaları — mülkiyetinin ferdiliği-devam etmekte, istihsal ile istihlâk sahalarında ferdi teşebbüse yer verilmektedir.. Batı dünyasının bu sosyal terak- kilerini ve elde ettiği kazançları milletimize mal etmek her vatanse- verin vazifesidir. Bu olda gayret sarfetmek, İktidarı — yıprandırmak şöyle dursun onu kuvvetlendirir. Tok, eğer, bunları İktidar kendısı yapmak istiyor ve — "şeref payı" nı Muhalefete ve fertlere kaptırmak is- temiyorsa bunları benimsemek ve derhal gerçekleştirmek en kısa yol- AKİS, 30 MART 1957 Prof. Şükrü Baban Gürültüye bırakılacak pabucu yok GÜÇLÜKLER... dur, Modern devlet, fertlerin geri- sinden değil, ilerisinden yürümek zorundadır. Yenilikleri ve her türlü "jileri" hareketleri fertlerden önce benimseyip yaymak Devletin başlı- ca vazifesidir. Çalışan sınıfların için- de bulundukları ekonomik güçlükle- ri yenmek veya hiç olmazsa bu hu- susta onlara yardım etmek vazifesi de devlete düşmektedir. Modern devletlerin en liberalleri dahi taraf tutmadan işverenlerle işçiler arasın- da "hakem" rolü oynamakta, fer- di mülkiyeti, istihsal — vasıtaları mülkiyetinin ferdiliği prensibini mu- hafaza beraber, İşçilerin mağduriyetini kabul etmekte ve bunları gidermek için diğer sınıfla- rı çeşitli yollarla fedakârlığa davet etmektedir. bunu yaparken diğer sınıfların yaşamasının ancak bu fedakârlık sayesinde mümkün olacağım halita Aanlatmağa çalış- maktadır. O halde biz de işçilerimi- zin Batılı işçiler derecesinde hak ve menfaatlara sahip olmalarına yar- dım etmeliyiz: Aksi halde milli, kal- kınmanın ve refahın endüstrileşme sayesinde mümkün olabileceğini an- ladıktan ye bunun da ancak çalışan- ların haklarını tanımakla başarıla- bileceğini bildikten sonra hâlâ sen- dikalizme karşı direnmemiz Türki- yeyi bir adını ileri götürmiyecektir. İşçileri korumak, onlara yol gös- termek, sendlkalizmi, grev hakkını savunmak yabancı ideolojilere yar- dım etmek değil, fakat memleketin ÇALIŞMA bunun için de büyük fedakârlıklara lüzum yoktu. Yasakları kaldırmak ve hakları tanımak onun elinde idi. Muhalefet ne kadar da istese bunla- rı yapamazdı; yapmak için elinde im- kânları yoktu. O halde mesele basit- ti. Ortada halli gereken meseleler vardı ve İktidar bunların başkaları tarafından çözülmesini istemiyor, in- hisar ve şeref payını kendisi almak istiyordu. Fakat, bütün bu gayelere erişmek için İktidar elindeki imkân- ları kullanmıyorsa kabahatli değil iniydi? Muhalefetin tenkitlerine hak ve hürriyet müdafıligi yapmasına en- gel olmak için hükümetin grev yasa- ğım kaldırmasından, sendikalara da- ha geniş hareket serbestisi tanıma- sından, işçilerin sağlığını, geleceğini ve çalışmalarım güvenlik altına al- masından daha kolay ne vardı? Meselâ Hükümet İspat hakkını ta- nısaydı "Hürriyet Partisi"nin doğma- sını önlemiş olmaz mıydı? Bunun gi- bi kendisi de haklı bulduğu konular- da muhalefetin daha ileri gitmesini önlemek için grev yasağım — kaldırı- verse, sendikalizmin gelişmesini kös- tekleyen engelleri ortadan kaldırıver- se bu yolda hem Muhalefeti sus- turmuş hem de "şampiyonluk"u elde tutmuş olmaz mıydı? Adil AŞÇIOĞLU hayrına çalışmaktır. Çünkü, bugün herkes bilir ki, işçisi ezilen, sendika kuramayan ve grev yapamayan bir memleket tam manasıyla demok- rat bir memleket sayılamaz. Onun için, şahsi düşüncelerden bir- az sıyrılıp insanlık tarihinin nereden gelip nereye doğru gıttıgını biraz olsun düşünmemiz ve ona göre ha- reket etmemiz doğru olur. Hakikat- leri ilelebet gizlemeğe imkân yok— tur. Milletlerarası haberleşme im- kânlarının artması nisbetinde haki- katler bir yerden diğerine bir insan- dan ötekine nasıl olsa yayılacaktır. İyisi mi, onları benımseyıp yaşa- yışımızı ona — göre düzenlemeliyiz. Fikirler ve düşünceler kendi, baş- larına büyük bir değer taşıya- mazlar. Hâdiselerin — öğreticiliğini inkâr etmeğe imkân lim her sahadaki hâdiseleri da- ha çabuk, kolay ve doğru olarak öğrenmemize yardım eder. Hadi- selere ve tarihe karşı gelemeyiz. İnsan toplulukları hergün ileri- ye doğru — gitmek — zorundadır. Türk işçisini her türlü terakki ni- metlerinden ve elde edilmiş ilmi ne- ticelerden mahrum edemeyiz. Ma- haret, tarihin ve ilmin ortaya çıkar- dığı meselelere çareler bulmaktır. İşçi birliklerinin — kapatılması, Se- miner ve konferansların yasak edil- mesi, ekonomik ve sosyal dâvaları- mızı halledemez ve ücretlerin dü- üklüğü, sosyal haksızlıkların var- lığı hakikatini gizleyemez. 21