CEMİYET Pakıstan Cumhurıyetının kurulusu- nun birinci yıldönümü mtina- sebebiyle Pakistan Basın Ataşesi Arşaduzzaman ve eşi ataşelik bina- sında bir kokteyl parti verdiler. Dış politikamızın şark kalesini teşkil e- den yeni doğmuş cumhuriyetin bu se- vinçli gününe memleketimizin 'bütün vazifeşinas ve münevver ileri gelenle- rinin iştiraki gerekirdi; — lâkin kok- teyl partide böyle bol viskili toplan- tılarda görülmesi mutad olan sima- lardan başkasına pek tesadüf edilme- di. Sayın ataşenin sevimli Türk eşi de bu hısse tercüman olarak bir mu- habire, "Ömrümün en zor gününü ge- çırdım üçyüz elli davetli için hazır- landım, ama o kadar kimse gelmedi" di. Bazı gazetecilerin — Forrestal uçak gemisine davet edilmesine sinirle- nen bir istanbul gazetesi Amerikan Haberler Servisine şiddetle çatarak bu işleri idare edenler arasında, "Bir kınlasıca kafa”" bulunduğunu "Ken- disini beğenmiş ve takdiri kıt" Ame- rikalı memurların kendi memleketle- rine karşı nefret uyandırdıklarını, za- ten Amerikan lak kabilinden" olduğu v.s... gibi hu- 28 susları açıkladı. Lakin bütün bunlar doğruysa açığa vurulması için niye bir istiskal hadisesinin vukuunu bek- lemek icap ettiği meçhul kaldı. Nazarı olarak ihtilâfları uzlaştırmak mesleğine mensup bulunan İs- tanbul avukatları bir türlü araların- da anlaşamadılar. Baronun hadiseli kongresinden sonra yapılan ilk İdare Meclisi toplantısında başkan Orhan Arsal'a sinirlenen iki avukat önlerin- deki dosyaları fırlatınca Baro reisi o- dadan çıktı toplantı yarıda kaldı. ukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti- in bir toplantısında konuşan Başkan Özkan Tikveş verimin düşük- lüğünden şikâyet ederek 6 binden fazla mevcudu olan fakülteyi normal müddet içinde bitiren talebe sayısının yılda beş veya onu geçmediğini; bu- na mukabil sekiz senede mezunların bulunduğunu açıkladı. Bu hal can sı- kıcı olmakla beraber, teselli bulması ümidiyle genç başkana son senelerde futbolumuzun kaydettiği terakkiyi hatırlatırız. evimli dansöz Nana, şimdi sihirli danslarım sadece Adana Cezaevi- nin kadınlar koğuşundaki hayranları- na alkışlatabiliyor. Zira bu haftanın başında Adana'nın bir gazinosunda dans ederken göğüslerini açması “müstehcen" bulunmuş ve mahkeme- ye verilmiştir. Kadın hâkimin karşı- sına çıkarılan Nana, dansının müs- tehcen olmadığını ve müsaade eder- lerse numarasını mahkemenin önün- de de tekrarlamaya hazır olduğunu söylemiştir. Fakat sevimli dansözün tevkif edilmesinin sebebi bu değildir. Nananın, Adana ahlâk zabıtası ko- miser muavini Salih Körüklüye vazi- fe başında hakaret ettiği de iddia e- dilmektedir ve tevkif edilmesinin se- bebi budur eçen hafta Ankara Golf Klübün- de yapılan, tanınmış çocuk dok- toru,Sami Ulus'un kızı Fatuş Ulus ile Yüksek Mühendis Ateş Köknar'ın dü- ğününe davetli olanlar çok zevkli da- kikalar yaşadılar. Zira Mrs. Boyd a- dındaki bir amatör dansöz, nice “"dansözler kraliçesi "ne taş çıkarta- cak şark dansları yaptı. İ stanbul'da bir parti yoktur ki Re- şit Paşa mevcut olmasın. Bu sebeb- le kendisine "Kokteyl Paşası" derler. Arada sırada kendisi de bu davetlere mukabele eder. Ender olmakla bera- ber bu partiler sosyetenin en güzel ve şık hanımlarıyla dolup taşar. Ni- tekim geçen Cuma gecesi artık memleketine dönmeğe karar veren Itır Yahya şerefine verilen bir davet- te istanbulun en zarif ve şık ha- mmiarmdan Muazzez Dümer, Jale Egelı, Şükran Dümer, Muzaffer Men- teş vardı. Dansöz Nana Cezaevinde şenlik!. ilton'un bir müddettenberi Surıye— lilere bir nevi sığınak vazifesi gör- düğünü artık bilmeyen yok. Bu mül- tecilerin polis kordonlarından sıkıla- rak aşağıya inip çay içmelerinden is- tifade eden bir açıkgöz muhabir ida- ma mahküm Suriyelinin yanma yak- laşıp, "Efendini, idam kararını duyun- ca ne' hissetmiştiniz?" dedi. sındaki zat sapsarı kesildi, yorum ne dediğinizi" di. Muhabir hafifçe fendi, günlerce odanızın önünde do- laştık polisler sizinle görüştürmemek için ellerinden geleni yaptılar. Ancak bir gün sizi uzaktan gorebılırdık Şım— di bu fırsat elime geçmişgen sizi ka- çıramam. Lütfen idam kararınızı na- sıl karşıladığınızı söyler 1n1ş1nız"" de- di. Bu sefer "Suriyeli zat" hiddetten kıp kırmızı kesilerek, "Yeter! diye, bağırdı, yeter artık! Demindenberi kim olduğumu öğrenmeden beni kâ- fi derecede azaba soktunuz. Ne idam kararı! Ben erkek gömlekleri yapan İstanbullu bir fabrikatörüm..." AKİS, 30 MART 1957