ÇALI İşçiler indirilen resim G eçen hafta Eskişehirde, Sakarya İşçi Sendikaları Federasyonu bi- nasının bir odasının duvarına asılı, cilalı ağaçtan yapılmış bir çerçeve yerınden ındırıldı Çerçevenin içinde Çalış Bakanı Mümtaz Tarhan'ın mutebessım bir portresi vardı. Anla- şılan Eskişehirli işçiler, Çalışma Ba- kanının son sert ithamlarından son- ra, o mütebessim sima ile karşı karşı- ya bulunmayı istememişlerdi. Esa- sen geçen ay, sendika birlik ve fede- rasyonlarına cephe alan Çalışma Ba- kanı Eskişehire geldiğinde ışçıler karşıcı çıkmayı da — reddetmişlerdi. Çalışma Bakam Mümtaz — Tarhanın Eskışehırlı işçilerin gönüllerindeki ye- rini kaybettiği' muhakkaktı. İhtimal Eskişehirli işçiler Mümtaz Tarhanı Çalışma Bakam olarak görmeyi de is- temiyorlardı; ama bu mevzuda elle- rinden gelen hiç bir şey yoktu. Ba- kanın işçi — meseleleri karşısındakı ve bunu ancak karşıcı çıkmamak, duvardan indirmekle ifade edebılıyorlaı'd Çalışma — Bakanının — uyandırdığı son hoşnutsuzluğun sebebi; Ankara- da Vilâyet tarafından — yasak edilen konferans hakkında Anadolu Ajansı- na yaptığı beyanattı. Yasak edilen Konferansın gerek işçi muhitlerinde, gerek aydın çevrelerde, gerek ba- sında uyandırdığı üzüntülerin akisle- ri devam ettiği sırada yapılan bu be- yanat, toplantıyı men'eden Ankara Valisinin zikretmeye lüzum görme- diği "mucip sebebler" de ortaya koyuyordu: Konferansı verecek şahı: işçiydi; üstelik ilk tahsil diploması bile yoktu. Sonra bu konferansları ve- renler ve kalemlerini çalışm mevzu- unda ışletenler “maksatlı" hareket edıyorlar ve ideoloji- “kökü' dışardâ ler" yayıyorla rdı!. Çalış Bakanının mevzua çok fazla gerılıp atladığı, aştığı mesafe- den belliydi. Bakanın, İstanbul Ik- tisat Fakültesine bağlı İktisat ve Iç- timaiyat Enstitüsünün işçiler ve iş- verenler için 10 yıldan beri " al siyaset" konferansları tertiplediğini bilmemesi imkânsızdı. Çalışma Baka- nının ağır ithamlarına cevap veren İstanbul İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Şükrü Baban, konferansların programının çok önceden bir çok ilgi- li teşekküller meydanında Çalışma Bakanlığına da gönderilmiş bulundu- ğunu açıkladı. Bu konferanslar ma- hiyetlerine göre, basan profesörlere, azan Çalışma Bakanlığının selâhi- yetli yüksek memurlarına ve nadiren de işçilere verdiriliyordu. İşte Anka- ra Valisinin yasak ettiği konferans -onuncu serinin ikinci konferansı,- bir ışçı tarafından verilecekti. Doğrusu konferansa niçin izin ve- rılmedıgını Çalışma Bakanının beya- 20 ŞMA natından sonra da anlamak güçtü. Zi- ra , bu nevi konferans- ların tertıbıne sadece Çalışma Ba- kanlığının yetkili olduğu gibi garip bir iddia ile ortaya çıkıyordu. Çalışma — Bakanının bilmezlikten geldiği bir hakikat mevcuttu: D.P. iktidarı, liberal bir siyasi düzene sa- hip olmak iddiasındaydı. Bu iddianın bir neticesi olarak har vatandaşın tme hürriyeti vardı. Herkes dıledığınden dilediği bılgılerı önceden Çalışma Bakanının iznini al- madan edinmek hakkına ve hürriye- tine sahipti. Milletlerarası anlaşma- larda her memleketin önünde olmayı seven Türkiye, Birleşmiş Milletlerin Öğrenme ve ögretme serbestliği hak- kındaki sözleşmesine de imzasını koymuştu. İlme gelince, kökü ne dı- şarda ne içerde olabilirdi. Türkiyede gerçekleştirilmesi arzulanan demok- rasinin ve onunla birlikte her türlü hürriyetlerin "kökü dışarda" idi. A- ma bunların kökü dışarıdadır. - diye de demokrasi, ve bütün hurrıyetler kötülenemezdi ya!. Aksine, "kök dışarda" — olan bu demokrasıyı mel hakları ve daha te - birçok şeyleri Mümtaz Tarhan Resmi indirilen bakan SENDİKACILIĞIN on haftalar içerisinde memleke- timizde cereyan eden bazı hâdise- ler Turkıyede sendikalizm mesele- sini yeniden ön plâna — getirmiştir. Şurasını hemen belirtmek lâzımdır ki, sendikalizm Batı medeniyetinin ve cemiyetinin belli başlı unsurla- rından birini teşkil eder. Onun için- dir ki, sendikalizmin Turkıyede yer- leşmesıne, gelişmesine sözleri ve yazıları ile yardım edenler bu mem- lekete Batılı anlamı iiç demokra- tik sistemin girmesi ıçın mücadele etmektedirler. Vakıa — "sendikaliz- min kökü dışarıdadır", ama ne ya- palım ki, kavuşmak istediğimiz de- mokrasi, insan hürriyetleri gibi me- deniyet nimetlerinin de kökleri dı- şarıdadır. Türkiyede yıllardanberi istisnasız olarak her muhalefet ister siyasi, ister ekoııomık, ister kültürel saha- da olsun, hemen komünistlikle it- ham edilegelmiştir. Şimdi akla bir sual geliyor. Ücret teorilerini işçile- re anlatmak, sendikalizmi — bütün tabii neticeleri ile memlekete mal etm haklarını ve temel hürriyetlerim işçilere tanıtmak ve onları haklarının müdafii olmağa teşvik, etmekle yabancı, ıdeololıler arasında ne münasebet vardır? Böyle bir münasebet kurmak için insanın bir asır önceki düşün- celere sahip olması gerekir. O za- man, insan hakları, her türlü hürri- yetler, işçi sınıfının talepleri, ve ce- miyet içerisindeki siyasi ve iktisadi rolünün tanınmasını istemesi "ileri" hareketler sayılabilirdi.. Ama, bu- ün, As yarısını geçtikten sonra, bunları gerçekleştirmeğe ve memlekette yerleştirmeğe çalışmak -bu uğurda çalışanlara şeref veri- ci olmakla beraber- hiç te “"ileri" hareketler sayılam Çünkü bir asır önce sosyalızmın bayraktarlıgı- nı yaptığı hak ve hürriyetler, bu- gün Batıda gerçekleşmiş, herkesçe tabif olarak kabul edilmiştir. Batı- da istihsal vasıtalarının millileştiril- mesini istemek olmaktan çıkalı bir asırdan fazla bir zaman geçmiştir. Konferans ve yazılarla işçilere öğretilmek istenen hakikatler, onla- rın cemiyet içindeki iktisadi ve ica- bında siyasi rolleri ile haklarının neden ibaret lunduğu ve bunları nasıl elde edebilecekleridir. Bunlar da dünyanın en geri memleketle- rindeki işçilerin dahi uğranda mü- cadele etmelerine müsaade edilen dâvalardır. Bir zamanlar sosyalizmin davala- rı olan birçok sosyal meseleler şim- di Batıda "muhafazakar" partilerin sahip çıkıp savundukları prensipler haline gelmiştir. İşçilerin de diğer sınıflar gibi mesleki ve siyasi te- şekküller meydana getirmeleri, sos- yal güvenliğe kavuşmaları, diledik- leri şekilde bilgi edinmeleri, sosyal terakkilerden nimetlerden — fay- dalanmaları, millileştirme hareket- AKİS, 30 MART 1957