lâzımdı. Böylece bir defa daha belli oluyordu. ki Yunanistan için bir tek hedef vardır: Adanın tamamını ele geçirmek! Bundan sonrası aşbakan Adnan Menderesi, beyanatının bir teklemek lazımdır. kümetinin Taksim vaziyet alması, işin başından beri takınılan tek realist ve müsbet vaziyettir. Var- sın Fatin Rüştü Zorlu "İngiltere gi- derse Kıbrıs bizimdir" desin, varsın Sinan Tekelioğlu taksimden bahse- den — milletvekillerinin — kelimelerine bombalar savursun. Realite şudur ki İngiltere giderse, Kıbrıs bizim olmaz. Türkiyenin Kıbrıs mevzuunda iki ana hedefi vardır. Bunların birincisi Adanın, emniyetimizi tehdit etmeme- sidir. İkincisi, oradaki Türk ekalli- yetin Batı Trakyadakı ekalliyetimi- zin durumuna düşmesine mani ol- maktır. Birinci hedef, Adanın Taksi- mi ve hele İngiliz üslerinin muhafa- Zzası suretiyle tamamiyle gerçekleşir. Türkiye bölgenin en kuvvetli devleti- dir ve Adada köprübaşı kurulması, isterse toprağın geri tarafım tutacak Yunanistan komünist idare altına girsin, emniyetimizi sağlar. acele noktasında des- Buna mukabil Turk ekalliyetin va- ziyetini arzu şekilde koru- mak kolay değildir. Kıbrısta Türk- ler ziraat, Rumlar ticaret yapar. Zi- raat yapanların muhtaç olduğu top- rak ile ticaret yapanların muhtaç ol- dukları toprak, miktarı aynı değildir. Nitekim bugün Kıbrıstaki - mümbit arazinin yüzde, elliye — yakın nisbeti Türklerin elindedir. Bundan başka Adada Türklerin tam manasıyla top- lanmış oldukları bir bölge yoktur. İ- ki cemaat birbirine karışmıştır. Bu bakımdan emniyetimiz için elzem olan Taksimin tatbikatının ekalliye- timizin haklarını korumasını temin, kolay olmıyacaktır. Evvelâ bir noktayı hatırdan, çıkar- mamak lâzımdır. Anayasa, bugu nkü şekliyle asla ve asla Türkiye tara- fından kabule sayan değildir. İkinci nokta Taksim plânının bir plân de- ğil, lâf olduğundan ibaret bulunma- sıdır. Teklif olunan Anayasada Tak- sim bahis mevzuu edilmemektedir. Sa dece Müstemlekeler Bakanı, Kamarasındaki müzakerelerde Determination'un bir şekli olarak Taksimin de düşünülebileceğini söy- lemiş, hemenarkadan bunun güçlük- lerini anlatmıştır. Böyle olunca İn- gilterenin kafasında Anayasa ile Taksim bir arada mevcut değildir. Evvelâ Anayasa tatbik olunsun, yü- rürse ilerde Self Determination ve- rilir, bu Self Determination'un bir şekli de Taksim olabilir! Bugün İn- gilterehin çıplak teklifi bundan iba- rettir. Buna Cumhuriyet Hükümeti- nin Vermesı lazım gelen cevap kat'i bir "Hayır" Zira lngılçereye güvenmemiz im- kânsızdır. İngiltere bugün Kıbrısa muhtaçtır, Adayı elinde tutma için de mucip sebep olarak Ada üze- rindeki Türk haklarını göstermekte- dir. Bu yolu beraberce yapabiliriz, AKİS,29 ARALIK 1956 Otorite, Disiplin ve Lider Fevzi Lütfi KARAOSMANOĞLU A ziz Metin Bey AKİS'in son sayısında Hürriyet Partisinden ve benden bahseden bir yazı okudum. Bu münasebetle bazı düşüncelerimi — yazmak lüzu- munu duydum Evvelâ şunu söyliyeyim: Tüzük rafta değil, elde, dilde, ruh- ta ve tatbiktedir. Böyle olduğunu da gördünüz, bunda beraberiz sa- nırım. Muradımız da bir... Siz Muhar- rir olarak, bizler de siyaset adam- ları ve Partı mümessilleri olarak Memleketin selâmetini ve iyiliğini istiyoruz. Partileri de, aynı fikir- er ve prensipler etrafında topla- nan insanların kazanılmasını emel edindikleri Memleket — dâvalarını en iyi bir neticeye vardırmaları için bir vasıta telâkki — ediyoruz. Yalnız bu emel ve ümit yolculuğu- nun seyrinde, tarzında ve revişin- de ayrılığımız var. Bu nokta, si- zinle birkaç buluşmamızda aramız- ohbet mevzuu da olmuştu. Ya- zıda size hitap edişimin sebebi bu- dur. Fakat anlıyorum ki ben mera— mımı izah edememişim. Son y bunu aşikâr olarak belli edıyor AKİS 1liderlikten, otoriteden, di- siplinden bahsediyor bizim Partide bunların bulunmadığını söylüyor ve biraz da benim daima amatör poli- tikacı olduğumdan şikâyet ediyor. Lider, otorite, disiplin... kardeşim, şayet bunlar birer has- let ve vasıf ise ve bunlar bende ve bizim arkadaşların çoğunda noksan ise, hatta yoksa ne yapalım? Ce- vap olarak "O halde bu işlerden vaz geçiniz!" diyebilirsiniz. Fakat hayır, vazgeçmiyelim. Vatandaşlar ve dostlar bizleri bu — vazifelerde tuttukları müddetçe — vazgeçmiye- lim. Ama onlardan, bu işlerden ay- rılmamızı ister bir hal gördüğümüz gün elâlem gibi, başkaları gibi inad edip yerimizde de kalmıyalım. Iş— halis amatö- Devlet sa- çağının ucunu yakalıyarak her de- virde, her gün ve her eyyam orta- da gorunur ve döner adamların işi, istendiği ve istenmediği gün sah- neden veya sahne aralığından ayrıl— mayan aktörlerin lübiyatçdığı te- lâkki etmiyorum, Gelelim şimdi işin öbür tarafla- rına: Azizim, bu Memleketin eski de- virlerini, bilenlerden dinledik veya okuduk. Yetiştiğimiz zamanları da yaşayarak idrak ettik. Otoriteden mı ürkmedik, bâlâ mı bıkma- dık"... Siyasi otorıte Devlet otori- tesi, lider baskısı ve tahakkü- mü... Yıllardanberi Memleket ufuk- larını karartan — bunlar değil mi, bizleri bezdiren, Türk Milletini Hengâmeden hengâmeye sürükle- yen bunlar değil mi? En geniş yü- rekle, en iyi emellerle binbir ezi - yet ve hicran ortasından iş başına Bizde &ğ ÂAziz di. gelen İttihat ve Terakki, otorite yokluğundan değil, çokluğundan ve onun birkaç insanda ve bir noktada şuursuzca temerküzünden yıkıldı gitti. Memleketi de ayaklar altın- da bıraktı. En son günlerde okudu- umuz Takriri Sükün Kanunu ile kurulan Ankara "Dört Aliler" İs- tiklââ mahkemesinin zabıtları bu ittihatçıların bir çoklarının birkaç Otoritenin zebunu olarak yaşadıkla- rını bir kere daha göstermemiş ol- saydı — söylediklerinize hak verir- dim. Tecelliye "de bakın ki vaktiy- le "Ölen otorite sahipleri yerine, o mahkeme huzurunda, ancak otori- tesizler hesap vermeye mecbur bı- rakılmışlardır. Halk Partisine geliyorum. Ba- şından beri bu Parti içinde otorite- lerden şikâyet edilmiş, ve otoriteler yüzünden o Partide de, Memlekette de nefes alınamaz gunler yaşanmış- tır. Recep Peker Rahmetli bile artide mes'ul mevkide halde bu yüzden hem otoritenin ze- bunu ve hem otoriteye mütehassir günler geçirmiş olacak ki, dilinden üşürmediği disiplinli hürriyet âvâ- zeleri içinde yıllar sonra Başvekil olunca bu susuzluğunu bir hamlede gidermek için bu defa da Devlet otoritesi sözünü diline virdetti ve İzmirde vatandaş kütleleri Üüstüne otorite nâm ve hesabına telâşla ve şaşkınlıkla kurşunlar endaht ettir- - Demokrat Partiyi ise siz de bi- lirsiniz, ben de bilirim. Otorite ve dısıplın denen şeyler bu partide o hale geldi ki artık bu Partiyi dün- ya yüzünün hiçbir Parlamentosunda hiçbir devirde görülmemiş hareket- lerin içinde görüyoruz. Reisleri ve- ya sizin arzu ettiğiniz tâbirle li- derleri bir meselenin en sıkı müza- keresi sırasında belki bir zaruret- le Meclisten dışarıya çıkınca parti- li arkadaşları hemen kendisini ta- kibe — mecbur T. Gel, kardeşim! Şu otoriteyi, li- derlıgı filân, bırakalım da insan ol- mağa çalışalım bu memlekette Partilerde olsun, onun dışında olsun insanları sevelım insan yüzüne gü- ler yüzle bakalım muhabbet denen şeyi otoritenin yerine en güzel ve ulvi bir şuur halinde ruhlarımıza yerleştirelim. Vefa, muhabbet, diğergâmlık, be- raber çalışma ve iyi işler yapılsın da kim yaparsa yapsın emeli ve mertliği ruhlarımıza işlerse ve her yerde İktidar denen şeyi bir ikbal, ondan uzakta kalmağı bir idbar saymazsak ve nizamın hakimiyeti- ni en iyi bir otorite sayıp fikirleri lider haline getirmesini bilirsek en güzel ve şuurlu disiplini Memleket- te de, Partilerde de tesis etmiş olu- ruZ. İşte bir amatör politikacının es- kidenberi şiar edindiği telakkıler Kusurlu muyum, bilmiyor Muhabbetlerimi arz ederım.