DÜNYADA OLUP BİTENLER Eisenhower Nehru'ya çiftliğini gezdiriyor Bağıra basılan Yeni Yıl Sulhün geri dönüşü 1956 tebessümle başlamıştı. Cenev- re Konferansında — Eisenhower ve Bulganin sulh meleği Trolünü adeta paylaşamamışlardı. Konferanstan sonra her iki devlet başkanı, dosta- ne mektuplar teati ettiler. Silâhsız- lanma müzakereleri oklukça ümit ve- riciydi. Her iki blok askeri yarıştan vazgeçip tarafsız memleketlerin gön- lünü çelmek için siyasi ve iktisadi bir yarışa sportmence girişmeyi ka- bul etmiş gibi görünüyorlardı. Yu- goslavyaya, Hindistana, Mısıra dolar akıtma yarısı kızışmaya başlamıştı. NATO askeri, kuvvetlerinin azaltıl- masından ciddi olarak bahsediliyordu. Bu optimist tablonun bir sinema hayali 'gibi birdenbire — kaybolması için İngiliz ve Fransızların Kanalım işgal denemesi ve Macar ih- tilâlinin kanla bastırılmasi kâfi gel- di. Üçüncü "Dünyâ Harbinin kapıyı çaldığı düşünülüyordu. Gerek A gerek Avrupalı ev kadınları eski tec- rübelerini hatırlıyarak yiyecek mad- deleri stok etmeye koyuldular. Tebessüm devri kapanmıştı. Fakat Dünyayı daimi bir sulha kavuşturmayı seçmenlerine vaadeden EFisenhower, ey kadınları kadar pe- simist değildi. Beyaz Evdeki taras- sut kulesinden, sulhu kurtarmak i- çin gereken tedbirleri almakta te- reddüt etmedi. Bugün Mısırda bulu- nan Birleşmiş ' Milletler askerleri, sulhu temsil ediyorlardı. Macaristan meselesinin bir dünya harbi çıkarmı- yacağı artık anlaşılmıştı. Harp teh- AKİS,29 ARALIK 1956 itibarlı misafir likesi, aşağı yukarı, Şim- önlenmişti. di sulhü inşa etmek lâzımdı. İki sulh meleği merikada iki adam, 1956'nın son günlerini dünya sulhunu nasıl te- sis edeceklerini müzakere etmekle geçirdiler. Son hadiseler Nehru' yu, Amerika içki fikirlerine en çok ehem- miyet verilen adam haline getirmiş- ti. Hindistan Başbakanı — Amerikayı ay önce Zziyaret edecekti. Fakat Ike'ın hastalığı ziyareti geciktirmiş- ti. Bu görüşmeler eğer 6 ay evvel ya- pılmış olsaydı. müzakereler aşağı yu- karı sadece Hindistana yapılacak yardım mevzuuna inhisar edecekti. Asrın Trajedisi! A erika Senatosunun sabık ekseriyet lideri ve — halen Ike'ın NATO'daki şahsi temsil- cisi Senatör George, yılbaşı yak- laşırken Hintli falcılarla yarışa- bilecek — kabiliyette — olduğunu gösterdi. Senatör cenapları: "Dünya bir asır sulh içinde ya- şıyacaktır" buyuruyorlardı. İh- tiyar siyaset adamı bu kanaata, Churchill'le konuştuktan sonra vardığını ilâve ediyordu. Chur- chill de tıpkı onun gibi duşunu— ordu. Senatöre göre, Chu chill'in 10, 20, 80 sene gençleşıp Avrupayı tekrar idare etmesi- nin mümkün olmaması asrımı- zın en büyük trajedisiydi. Fakat sonbaharda olup biten hadise ler Nehru - Eisenhower mülâkatını dünya çapında bir ehemmiyet kazan andı. Vakıa İktisadi yardım baha unutulmuş değildi. 800 milyon dolar lık Amerikan yardımım muhtemeler 400 milyonluk yeni bir yardım takip edecekti. Daha Nehru Amerikaya a yak basar basmaz. Dünya Bankası çelik imal eden bir Hindli firmayı 20 milyonluk Ur kredi açtığım ilân etti. Maamafih Dünya sulhunu ilgi lendiren diğer konuşma mevzular yanında Hindistanın iktisadi mesele leri çok ehemmiyetsiz kalıyordu. Ko nuşma mevzuu daha ziyade Orta Do ğu, Avrupa ve Uzak Doğu meselele riydi. Son hadiseler Nehrunun ve EHisenhower'in — görüşlerini bir hay li yakınlaştırmıştı. Amerika Cenevre Konferansında! sonra tarafsız memleketlerin -blok- ların teşekkülüne aleyhtar bile olsa lar komünizme karşı Tayland, Güney Kore ve Pakistan gibi memleketler den daha kuvvetli bir cephe teşkil et tiğini farketti. Kore, Tayland v.s. am Amcanın dolarlarını alıyor, kar şılığında asker veriyorlardı. Faka' Amerikanın halen "piyadelerde pel ihtiyacı yoktu andung ve Brioni konuşmalar Nehru'nun başında kavak yelleri e sen bir idealist olmadığını göster misti. Javvaharlal ehru, dost gene memleketleri makul ve realist bir şekilde davranmaya sevketmeyi çok iyi bılıyordu O halde Amerika nıçın 'ya guvenmıyecektı" Ike'ın Nehru'ya: âsır'ın emellerini fren lemek ve Süveyş meselesine makul bir hal tarzı bulmak için bize yardım ediniz. Karşılık olarak biz de sizi ta- rafsız Asya memleketlerinin lideri o- larak tanıyacağız" dememesi için bu sebeb mevcut değildi. Orta Doğu ve Nehru uzaffer bir Napolyon rolünü oy namakta devam eden Nâsır'ı hi- zaya getirmeye muktedir tek adam hakikaten Nehru'ydu. Arap memle ketlerinde prestiji çok — yüksekti kimse onun müstemlekeci memleketi lerın bir aleti olmasından şüphe ede ezdi. Bundan başka Nasır, girişti ği mücadelede muvaffak olabilmek için Asya memleketlerinin yardımı na muhtaçtı . Diğer taraftan Amerika, İngiliz ve Fransızlara karşı sert davranarak Nehru'nun itimadım kazanmıştı. İk da kendisi gibi müstemlekecilik düş manıydı. Her ikisi de Süveyş mese lesinin hallini Birleşmiş Milletlere bı rakmışlardı. Her ikisi de sadece bu bölgenin sulha kavuşmasını istiyor lardı. Orta Doğu meselelerinde müş tereken hareket etmemeleri için hiç bir sebeb yoktu. Ama ehru'mu Bağdat Paktına duşmanlıgı da her kes tarafından biliniyordu. Amerika nın Bağdat Paktına katılması, kurul masına çalışılan binayı temelinden yı kabilirdi. Nehru ile işbirliği yapmak zarureti, Amerikanın Bağdat Paktı