DEVLET ADAMININ G eçenlerde Amerikada Washington Milli Hava Meydanına bir uçak konuyordu. Uçaktan renkli bir baba-kız çıktılar. Kendilerini Amerika Birleşik Devletlerinin Başkan muavini Nixon karşıladı. Ora- dan, beraberce Beyaz Saraya gidildi. Eisenhower ve refikası kapıda bekliyorlardı. Ev sahıplerının ve mi- safirlerin karşılaşması,çok samimi oldu. Başkan "Si- ze, bu memlekete ve bu eve hoş geldiniz demek bü- uk bir mazhariyet ve şereftir" diyerek renkli adamı ıstıkbal etti. Ertesi gün Eisenhower'in çiftliğine, Get- tysburg'a gidildi. Şimdiye kadar Ike ve Mamie bu çiftliği devlet ziyaretçilerinin — misafir edildikleri bir yer haline getirmeyi şiddetle reddetmişlerdi. Renkli adam oraya ayale basan ilk yabancı resmi şahsiyetti. Başkan ona çiftliğini gezdirdi, hayvanlarını gösterdi. İki devlet adamı başbaşa, saatlarca konuştular, dün- ya meselelerini görüştüler. Müteakiben Washington'a. dönüldü. Orada renkli adam, kendi Büyük Elçiliğinde bir yemek verdi. Misafiri bizzat Başkan Eisenhower'- di. Ike Devlet Başkanı olduğundan beri belki de hiç- bır Büyük Elçiliği şereflendirmemişti. Görüşmeler ora- da da devam etti. Bu sırada Mamie, renkli adamın renkli kızı şerefine Beyaz Saraydatoplantılar tertip e- diyor ve onu başkent sosyetesinin en ileri gelen simala- rına tanıştırıyordu. Bir yabancı misafirin Amerikada böyle karşılanması, böyle ağırlanması görülmemişti. Washington'dan pek çok hükümet, pek çok devlet baş- kanı gelip geçmişti. Eisenhower kendilerine bir kaç sa- atini ya tahsis etmişti, ya etmemişti. Renkli adamla günlerce meşgul olduğu gibi hareketi bütün umumi efkâr ve basın tarafından tasvip gordu Adam renk- liydi ama, adı Jawaharlal Nehru i Herkes biliyordu ki Hindistan üstelik, Amerikanın müttefiki olmak bir yana, Amerikan politikasının en şiddetli tenkidçileri arasındaydı. Hatıra bir ihtimalin gelmesi mümkündü: Yoksa Amerika, müttefiki olma- yan, kendisini kayıtsız şartsız desteklemeyen memle- ketlere daha mı çok itibar ediyor? Bunun da aksinin delilleri vardı. böyle bir başka memleketin başkanı da yakında Amerikayı ziyaret edecekti. Ama onun gelişi bir kenara, geleceğinin duyulması Temsilciler Mecli- sinde gürültülere yol açmış, Amerikada o cins misa- fir istenmediği açıkça haykırılmıştı. Halbuki politika bakımından Yugoslav politikasının Hind politikasın- dan pek fazla farkı yoktu. O halde, neydi Jawaharlal Nehru'ya gösterilen emsalsiz İtibarın sebebi? Şimdi, bu ziyaretin vuku bulduğu günlerde meşhur Economist'in yayınladığı: "Pandit ve Başkan”" başlık- l1 yazının ilk satırlarını okuyunuz: ehru'nun zamanımızın büyük adamları ara- sındakı yeri şimdiden sağlanmıştır. Öyle bir sebebten dolayı ki bu sebeb, onun Batıdaki hayranları veya en şiddetli tenkidçilerinin hatırına pek nadiren gelmek- tedir. Her iki grup da adam hakkında, kendi peşin fi- kırlerıne gore yanlış zehaplar yaratmışlardır Bazısı- na göre dünyanın halaskar, hırlayan ayıyı sevgi ve barış kuvvetiyle ehlileştirmeye çalışan bir azizdir; ba- zısına göre dünya hakimiyeti kurmaya kararlı komü- nist zalimlerin cürüm ortağı veya oyuncağıdır. Yine de hadiseler meyanında işgal ettiği hakiki mevki va- ızlarıyla ne kadar az alâkalıysa, Kruçef ve Mao-Tse- Tung ile teati ettiği çiçeklerle de o kadar az alakalı- dır. Ahlâki zihniyetinin akisleri Batıda duyulmamış da olsaydı ve Komünist imparatorluklar mevcut bu- lunmasaydı o gene bir büyük adam olacaktı. Zira İTİBARLISI Nehru Dünyanın en büyük demokrasısını istiklâlinin ilk on yılında sevkü İdare etmişti Batı dünyasında itibar görmenin, başka yolu yok- tur. E conomist'in teşhisi, lâalettayin yapılmış bir teşhis değildir. Teşhisin sebebleri ortadadır. Gazete Neh- ru'nun Demokrasi aşığı zihniyetini, o yoldaki temayül- lerini delil gibi gösteriyor. Gandhi'nin ve onun harp içinde ölen öteki fakirdi Subhas — Bose'un yürekten Parlamenter sistem taraftarı olmadıklarım hatırlatı- yor. Sonra Nehru'nun niçin başka Doğulu devlet adamları seviyesinde olmadığını izah ediyor. Çan- Kay- Şek, Mao ve Nasırhür müesseseleri bir kenara atmış- lardır; Endonezya Başkam Sukarno aynı yoldadır; r. Syngman Rhee bunları hazmedememiştir. Müs- takil Hindistanda da aynı zihniyeti taşıyan kuvvetli gruplar çıkmıştır; orada da emokrasinin Hindistan için olmadığı, cahil halk kütlelerinin demokratik bir sis temle idare edilemiyeceği, iş yapmak isteyenin mut- laka kendi başına buyruk olması gerektiği söylenmiş- tir. Ama Nehru memleketin mukadderatım öyle dü- şunenlerle değil, öyle duşunmeyenlerle işbirliği yapa- rak tâyin etmiştir. Buna rağmen indistanda, meselâ Nâsır'ın Mısırda olduğundan çok daha kuvvet- li vaziyettedir. Nâsır yarın devrilebilir Nasır yarın memleketinden kaçabilir. Ama Nehru'ya güvenmek kabildir. Zira Batı bilir ki hakıkı 1st1krar ancak de- mokratik rejimlerin lüksüdür. Hindistanda zaman za- man antidemokratik cereyanlar baş kaldırmamış mıdır? Kald mıştır. Ama onlar, demokratik yollardan mağlup edilmiş, kızgınlıklar veya hiddetler tedhiş ve zulüm halini almamıştır. Bunun bir başka sebebi daha olduğu muhakkaktır. Demokrasi, güç bir rejimdir. Liderden kabılıyet bılgı ve ehliyet ister. Bunlar olmayınca insan, isters yüks ek makam- ların sahibi" sıfatım taşısın, sırıtır Bu üzdendir ki bilhassa Doğuda, başında bulundukları memleketleri Demokrasiyle idare etmeye girişenler hakikaten de- ğerli devlet adamlarıdır. Bir İngiliz mecmuası olan Economist şöyle demek- ten kendisini alamıyor: "Sir Winston Churchill Büyük Avrupalı olduğu gibi, Mr. Nehru da Büyük Asyalı- dır." Bir İngilizin agzından çıkan bu sözün ifade et- tiği manâ, hiç duşunuluyor mu? şte Batik Jawaharlal Nehru'yu böyle görüyor. İti- barı, sözünün kıymati, kendisine verilen ehemmiyet böyle olmasının neticesidir. Eisenhower Nehru'yu Demokrasinin "uygun nebat" olmadığı sanılan Doğu- da bir Demokrasinin başında olduğu için kendi çiftli- ğinde ağırlıyor, Hindistan Büyük Elçiliğine giderek orada yemek yiyor, hatta Hindistanı ziyareti bahis mevzuu oluyor. Buna mukabil rolü, bilhassa Doğu Avrupada Nehru'nun Uzak Güney Doğudaki rolü ka- ar mühim bulunan Mareşal Tito'nun Amerikaya ge- leceği duyulur duyulmaz aleyhınde nümayiş hazırlık- ları başlıyor Aradaki fark budu a Amerika, sadece Nehru ıle mi temas ediyor? Elbette ki hayır Sadece onunla ani işbirliği yapmak istiyor? Ne münasebet. Politikası gerektirirse Was- hington hükümeti Tito ile de. Nasır ile de, Nuri Said ile de. Kuvvetli ile de anlaşma yapar, onlara yardım- da bulunur. Ama Amerika nezdinde Nehru öyle mu- amele görür, ötekiler böyle.. Washington, zaruret icabı. Magloire ile bile ittifak akteder. Magloire! Kim olduğunu öğrenmek için, yan- daki sayfaya bir göz atınız. AKİS,29 ARALIK 1956