YURTTA OLUP BİTENLER zira menfaatlerimiz aynıdır. Ama, yarın — şartlar degiştiğinde?. O gün İngilterenin, A tamamına Self Determination Vererek çekip gitmesi en yakın ihtimaldir. Hele o sırada ik- tidarda bir İşçi hükümet bulunursa, bunun böyle olmaması için hıçbır sebeb yoktur. İngilterenin son sene- lere kadar Kıbrıstaki — ekalliyetimizi asla korumadığı, hattâ Vakıflara alt araziye el koyduğu, dalana Yunan ekseriyeti lehinde vasiyet aldıgı unu- tulmamalıdır. Bu bakımdan Radc- liffe plânı, Anayasa olarak bir kat aha — kifayetsiz hale — gelmektedir. Anayasanın bütün salahiyeti Genel Valinin elinde topladığını görmemek için Anayasa mevzuunda hiçbir bil- giye sahip olmamak dahi kâfi değil- dir. Yarın — şartlar degıştıgınde ya Genel Vali meselâ Sir Robert mi- tage zihniyetini taşıyan — veya daha fenası İşçi Partisinin fikirlerini be- nimsememiş bir Zat olursa?. O za- man Anayasa fiyle işler ki, Taksim Self Determination'un bir şekli ola- rak dahi hatıra gelmen ve Yunanis- tan muradına erer. Cumhuriyet Hükümeti bugün, ge- çici de olsa avantajlara maliktir. En kıymetli koz Büyük Müttefik Ame- rikanın bu bölgede sükün istemesi- dir. Amerika Türkiye — Üzerinde de, İngiltere üzerinde de, Yunanistan ü- zerinde de dostane nüfuz sahibidir. İkinci bir avantaj Orta Doğruya ar- tık sadece tırnaklarıyla tutunan İn- gilterenin Türk desteğine muhtaç ol- masıdır. Üçüncü koz, Taksimin dün- ya umumi efkârı nezdinde tutulan bir plân sayılmalıdır. Bizim bunun lehinde vaziyet almamın bizim le- himizde, Yunanistanın bunun aley- hinde —vaziyet alması onun aley- hindedir. En hararetli Yunan taraf- tarının dahi "Be, işte, Yunanlılarla meskün yerler Yunanıstana Tür lerle meskün yerler Turkıyeye Verıl— sin diyorlar.. Se Determination, Self Determinotion!. Hâlâ niçin ba- ğırıyorsunuz? Türklere ait kısmı da size verecek değiller ya.."” dememe- si imkânsızdır. Bunu Yunanlılar da bilmektedirler ve bugünkü şamatala- rı ilerdeki pazarlıkta büyük parçayı koparmak gayesine matuftur. Cumhuriyet Hükümetinin yok Kıb- rısın tamamı bize iade edilmelidir, yok Yunanistan ya Kıbrısı ya Türk dostluğunu tercih etmelidir, yok Tür- kiye asgari fart olarak İngiliz haki- miyetinin devamını koşmaktadır, yok Kasaba papazım tanımayız tar- zındaki bize boşuna vakit kaybetti- ren ve Üstelik Yunanistana karşı dünyada sempati uyandıran katı tav- rından ayrılmış bulunması iyi bir hareket tarzıdır. Başbakanın Taksi- mi elle tutulur hale getirmek için acele beyanatında buna ayrı ve husu- si yer vermiş olması takdire değer. Ancak müzakere için masanın başı- na oturmadan bir noktanın taraflarca kat'i olarak kabulüne — zaruret var- dır: Hedef Adanın taksimidir. Bu, ana prensip olarak kabul edilmeden, Cumhuriyet Hükümetinin herhangi 10 bir Anayasayı dilen Anayasayı, -hele bugun teklif e- hiç- görüşmeye ya- naşması caiz değildir. Ama hakika- ten kabul edilebilecek tek şart olan Taksim ana fikri etrafında toplanı- labilirse meselenin teferruatı ele alı- nabilir. O zaman dahi müzakerelerin çok, hem çok çetin geçeceği şimdi- den hatırda bulundurulmahdır Zira Taksim, hakikaten müşküldü İngiltere nin bugünkü teklıfı Cum- huriyet 'Hükümetince kabule şayan olamaz. Zaten İngilterenin, teklifini, kabul edilmesin diye yaptığı da ha- kikattir. Yoksa aklı başında tek in- san Anayasa tasarısının kabul edil- sin dıye hazırlandığım — düşünemez. Ama eğer teklif, Taksimi — politika sahasında bir zaruret olarak saydır- mak için prelüd mahiyetindeyse bu zaruretin müşahhas hâle getirilmesi halinde Cumhuriyet Hükümeti Tak- simi ma olarak zikredecek bir anlaşmaya varmaya hazır bulundu- ğunu bildirmelidir. Kıbrıs meselesinin son gelişmesi karşısında bu mecmuanın fikri bu- ur. D. P. Hep aynı isimler Bu haftanın içinde Türkiyede ga- zete okuyucuları, hep eski plâk- ları işiten radyo dinleyicilerine dün- düler. Sütunları dolduran isimler, a- şina isimlerdi. Sanki eski bir moda- ya tekrar avdet edilmişti. "Maliye Bakanlıgına Hasan Polatkan getiril- di". Dr. Namık Gedik İç İşleri Ba- kam oldu", "D.P. Meclis Grubu baş- kanlığına Hayreddın Erkmen seçil- di', "Fatın Rüştü Zorlunun Dış Işlerı Dr. Namık Gedik Eski — şarkı Bakanlığına tâyini bekleniyor", "Sıt- kı Yırcalı bir bakanlık alacak". Bun- ları okuduktan sonra insanın gozlerı başka havadisler arıyordu: "Dr kerrem Sarol basın işlerini tedvir e- decek", "Kemal Zeytinoğlu Bayındır- lık Bakanlığına geliyor" veya "Os- man Şevki Çiçekdağın Adalet Ba- kanlığına tâyini yüksek tasdike ik- tiran etti". Ama bunların içinde im- kânsız bulunan, — Muhalefeti sevince garkedecek olmasına rağmen, sadece sonuncu ihtimaldi. Zira Osman Şevki Çiçekdağ Tanrının rahmetine kavuş- muştu. Anlaşılan D.P. içinde gözden düşenlerin tekrar — yükselmelerinin tek manii ölümdü. Tabii, Genel Baş- kandan uzak geçirilen günlerde onun hakkında eşe veya dosta yapılan “vefasızlık" — şikâyetinden başka bir harekete tevessül etmemiş olmak şartıyla.. Genel Başkan aleyhinde vaziyet almamış bulunmak kaydıyla.. Maamafih son hafta zarfında gazete sütunlarını dolduran isimlerin sahip- erinin, — mevkilerinden — arzularıyla ayrılmadıkları, ayrılmağa — mecbur bırakıldıkları doğruydu. Madalyonun iki tarafı Parti içinde —böyle hareket et- menin, iki neticesi vardı. Grubun ismi tanınmış simalarından olup "Ge- nel Başkancı" bilinenler, sağlam safta oldukları kanaatine varıyorlardı. İş- te, arkadaşlara vefa — gösterilmişti. Bir takım maceralara atılmakta fay- da yoktu. Üstelik Genel Başkan ta- lerin sevk ve idaresinde, görülüyor- du ki becerikli ve mutemed adam bulmakta güçlük çekmektedir. Böy- lece Genel Başkanın Parti içinde ide- al arkadaşı olarak bilinenler, Adnan Menderesin etrafında bir çekirdek teşkil ediyorlardı. Bunun, partinin sevk ve idaresi zaviyesinden yeni bir safha teşkil ettiği muhakkaktı. Mü- him işler onlara havale ediliyor, mü- him vazifelere onlar getiriliyordu. D. P. iktidarı 1958 seçimleriyle de devam ederse, bir nasıl "Dahılıye Vekılı" Kaya" hatıra geliyorsa, "İç Işlerı Bakanı" deyince gözlerin önünde "Dr. Namık Gedik" belirecekti. Bu, Parti- nin, Liderden ziyade Şefle, ama işle- ri daima kendi mutemed arkadaşla- rıyla gören Ur Şefle idaresi yolunda atılmış bir adamdı. Buna mukabil D. P. Grubu içinde "sırama bir gün kendilerine gelme- si"ni bekleyenler son hafta boyunca asık bir surat muhafaza ediyorlardı. Demek ki Partide bir nevi "hiyerar- şi" kurulmuştu. Genel Başkan etra- fında dalma çaynı simaları bulundu- racaktı. Bu "mesut azınlık"a dahil olmayanların, — vaziyetlerinden pek fazla şikayete hakları yoktu; ama 1- çinde yükselmek, kendim göstermek, parlak hizmetler başarmak ihtirası taşıyanlar şanslarım ihtimal ki gene D.P. içinde, ancak başka meleklerin hımayesınde aramak yolunu tutacak- lardı. Bu ise, şüphe yok ki Kurucu Profesörün etrafım hayli kalabalık- laştıracaktı. AKİS,29 ARALIK 1956