ğumu ortaya koyduğum her seferinde başka suçlar icad edile maddelerin tatbiki ıstenerek tekrar olunacaktı: Teczjye edilmeliydim, tecziye edilmeliydim! Aynı perşembe günü savcınuı id- dianamesini müdahil vekili Apaydın- lardan birinin iddiaları takip ettı Savcının iddianamesinin sonunda "“a- fâki manada" -evet, tabir kendısının— dir ve aynen "afâki manada"dır- vacının itibarına, şöhretine, servetine zarar verildiği ileli sürülüyordu. Biz- zat davacının vekili bu işin nasıl ya- pıldığını kendisine mahsus, unutul- maz bir buluşla umumi efkâra açık- ladı: Demokratik küfürler vasıtasıy- la. Ben şahsen reis beyfendi, küfürün demokratiği, antidemokratiği bulun- duğunu ilk defa işitiyordum. Apaydın lardan o gün konuşanı, savcının suç saydığı cümlelere daha neler ekledi. Türk Sesi gazetesinin tirajının sevi- yetini ifade için "alçak" kelimesinin kullanılması kile müvekkillerine ha- karet idi. İddiaların sonunda hakkım- da tatbiki istenilen muameleye sıra geldi: Tecziye edilmeliydim! Hem de 6334 sayılı kanunun birinci maddesi- nin bu sefer bütün bendleri gereğin- ce!. Yüksek mahkemeniz müdafaamızı dinledi, sonra yazıları ehlivukufa havale etti. Üç mümtaz şahsiyetten -Hukuk Fakültesi dekanı Prof. Sulhi Dönmezer, Edebiyat Fa- Profesörü Sab Esad Siya- vuşgil, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cevad Fehmi Başkut- gelen rapor pek tabii olan neticeyi ihtiva edi- yordu' Bu yazılarda suç yoktu. Mahkemeniz 7 Nisan 1955 günü, hakkımda 6334 saydı kanunun birin- ci maddesinin ikinci bendini tatbik etmeyi uygun gördü. İtiraz ettik, Temyiz bozdu, dosya Umumi Heyete uğradı. Umumi Heyet bozma kararı- nı doğru buldu, tekrar huzurunuzda muhakeme edildim, yeni Basın Sav- cısı Firuz Çılıngıroglu ile avukat A- paydınlar "tecziyesini istiyoruz" sa- bitesine devam ettiler. Yalnız, o saf- hada bahis mevzuu olan bir tek ya- zıydı; hakkımdaki iddia da "muvazaa isnadı" idi. Müdahil vekilinin, huku- ken bu yazıdan başka bir yası üze- rinde hak iddia edemeyeceklerine dair olan sözlerinin akisleri henüz bu sa- lonun efkârından kaybolmuş bulun- masa gerektir. Biz o kanaattey- dik, yüksek mahkemenız de o kana- atte.. Dr.. Mükerrem Sarola muvazaa isnat etmediğimizi bildirdik İddia makamı ve müdahil vekili "ettiler" deyince sabık Devlet Bakanının as- lında suç olmayan ye yapanların şe- refini ihtimal ki zedelemeyen bu fiili islemiş bulunduğunu deliliyle ortaya koyduk. Yapacak bir tek şey vardı: Beraatımıza hükmetmek! Siz de onu yaptınız. iddiaları ve Bu sefer karşı taraflar kararı tem- yiz ettiler. Temyizin ilk kararı bozan Üçüncü Ceza Dairesi, reisinin emek- liye ayrılmış olması dolayısıyla yeni bir heyet hâlinde toplanarak beraat kararını da bozdu. Daire üç yazı ü- aik Ahmet Barutçu Gelemiyen — avukat zerinde duruyordu. Tekrar başlayan duruşmada müdahil vekilinin, bir tek yazı mevzuunda hak iddia edebilecek- leri yolundaki kanaatini terkedip "bütün yazılardan dolayı tecziyesini istiyoruz" dediğini hep birlikte, ku- laklarımızla işittik. Hapsedılmelıy— im de, nasıl hapsedilirsem edileyim Emektar dâvanın, iki sene içinde ge— çirdiği safhalar, işte kısaca budur. Reis beyfendi, eğer hukuki bir mü- dafaa yapmayı faydalı görseydim si- ze, geçen celsede avukatımın mükem- mel şekilde ve bütün — mesnetlerini zikrederek ifade ettiği gibi Temyiz eza Dairesinin içinde suç mütaleâ ettiği "Madem ki istifa etmiyor" ve "Kendi Aramızda" başlıklı yazıların aktık mahkemenizde bir tetkik mev- zuu olamayacağını hatırlatırdım. Hat ta şahid diye Apaydın kardeşler- den birini gösterirdim. Zira kendile- rinin hukuk bilgiletil tıpkı sanık a- vukatlarının hukuk bilgileri gibi U- mumi Heyet hükmünden bir tek neticeyi çıkarmıştır Temyiz Umumi Heyeti müteaddit — yazıda suç gör- memiştir. Hakikaten reis beyfendi, cereyan eden hadiseye Ur göz ata- lım: * Yüksek mahkemenin 7 Nisan 1955 tarihinde üç yazıda suç görerek beni mahküm edıyor Yazılardan biri "Ve- kilin gazetesı , diğeri "Bu vekıl 1st1— fa etmelidir”, Üçüncüsü de t üzerinde devir"dir. Bu yazıların neş- ri 6384 sayılı kanuna muhalif adde- diliyor, bana altı ay hapis cezası ve- riliyor, kararda "kanunun aynı hük- münün defaatle ihlal edildiği" belirti- lerek Türk Ceza Kanununun 80. mad- desi de tatbik olunuyor ve ceza altı- da bir nisbetinde arttırılıyor. Uçuncu Ceza Dairesi "Vekilin gazetesi" — ve "Bu vekil istifa etmelidir" başlıklı BASIN yazılarda suç görmüyor, dolayısıyla 80. maddenin tatbikini usulsüz bulu- ihlal olunmuştur, maddenin tatbiki doğrudur, Heyete gidiyor; U- 1 Heyet 80. maddenın tatbi- kini uygun görmüyor. Demek ki kanun müteaddit defa ihlal edil- memiştir, demek ki bir çok ya- zıda suç yoktur. Ceza Dairesinin i- ma yoluyla suç ihtiva edıyor gördü- ğü "Kâğıt üzerinde devir" başlıklı ya- Zzı itiraza uğramadığından Umumi Heyetin takikine sunulmuyor. Şimdi, en basit aklı selim neyi icap ettiriri 80. maddenin tatbikine mahal olma- dığına göre, muteaddıt yazıda maddenin tatbik edilemeyeceğini bil- dirdiği halde farzı mahal siz Ceza Dairesinin yeni görüşüne uyu er üç yazıda da suç olduğunu bıldırır— seniz, 80. maddeyi tatbik etmeye mecbur kalmayacak misiniz? Kala- caksınız. Ama Umumi Heyet 80. madde tatbik edilemez diyor. İşin i- çinden nasıl çıkılacak? Aklı selime avdetle. Umumi Heyet, üzerinde hü- küm tesis etmediği bir tek yazı ha- riç, diğerlerinin hiç birinde suç bu- lunmadığını resmen kabul etmiştir, Nıtekım bu hakikati, tecziye edilme- o kadar arzulayan müdahil veki- li dahı teslim etmek zorunda kalmış- tır. Zira akıl ve mantık başka açık yol bırakmamaktadır. Umumi Heyet 80. maddenin tatbikine mahal olma- dığı kararını verdikten sonra mahke- me nasıl aksı istikamette hüküm te sis edebilir İşte, kendimi hukukun inceliklerile müdafaa zaruretini hissetseydim, si- ze bunları söylerdim. Ama, hiç bin endişem yoktur. İstediğiniz yazıyı ele alınız. Her birinde suçsuzluğumu ri- yazi delıllerıyle ispata — muktedirim. Onun için değil midir ki size, Temyiz Başsavcılığının anlayamadıgım kani ketini zikretmeye lüzum görmeyece- ğim. Mahkemeniz beni mahkum edin- ce, Başsavcı dosyayı üncü Daireline hükmün tasdiki sevkediyor. Daire hükmü tasdik et- miyor, Başsavcı derhal Umumi Heye- te itiraz ediyor. İkinci defasında Baş- savcı beraat kararının da tasdikin: Ceza Dairesinden istiyor. Ceza Daire- si onu da tasdik etmiyor. Şimdi ge- rekmez miydi ki Başsavcı ona da U- mumi Heyet nezdinde itiraz etsin ? Ama hayır! Böyle bir teşebbüs mev- cut değildir. Bunun da ziyam yoktur reis beyfendi. Şimdi vereceğim izaha- tın sonunda herkes görüp anlaya- caktır ki ben Dr. Sarola her hang bir husus isnad edip, onun şerefi, iti- barı veya serveti ile oynamış değilim -Size evvelâ, hareket noktamı te kil eden ve inkârı gayrıkabil prensi- bi açıklayayım Bir makale, eyaz üzerine siyah (harflerle yazılır. Her bir harf bir sese, müteaddit harfler kelimeye, kelimeler cümleye tekabü eder. Bunlar manası birdir ve ifa- de ettikleri meram değişmez. Kendi-