meğe gayret etmişti. Bu zümrenin fikrince eski Milli Şef seçmene emni- yet telkin etmiyor, onu yeniden ikti- darda görmek endişesi bir çok kim- seyi C.H.P. ye rey vermekten ala- koyuyordu. İsmet İnönünü rafında dört yıllık D.P. feti sırasında yapılan pagandalar köylerde bütün kuvve- tile tesir — icrasında devam — edi- yordu. Genel Başkan fahri baş- kan haline getirilmeli ve C.H.P. ayrı bir hüviyet almalıydı. Fakat bil- hassa 1955 yılından bu y böyle düşünenlerin en ateşlisi bıle hatasını anlamıştı; zira İsmet İnönü tek başı- na büyü ir mücadele vermiş ve memleketin en kıymetli devlet adamı okluğunu, frenklerin tabirile devlet adamı kumaşından yapılmış bulun- duğunu herkese tasdik ettirmişti, İs- met İnönüsüz C.H.P. kolları ve ka- nadı kırılmış bir varlıktan başka şey olamayacaktı. En ücra köylerde dahi İsmet İnönünün iktidara gelmesini bir selah ümidi telâkki edenler gittik- çe çoğalıyordu. Istanbuldakı gayri müslimler de onu "emniyet âmili" sa- yıyorlardı. Şimdi sıra Hür. P. nde olmalıydı. P. de muhalefet saflarında dahi karşısında İsmet İnönüyü görüyordu. Hatta partinin gelişmesini onun faal politikadan ayrılmasıyla alâkalı bu- lanlar çoktu. Fakat İsmet İnönüyü D.P. ile mücadele boyunca kullan- mak da lâzımdı.. İşte, C.H.P. Genel Başkanını illâ Cumhurbaşkanı olmak istiyor gibi göstermek gayretinin al- tında yatan esrar buydu. Bunu söy- leyenler İsmet İnönünün böyle bir arzu beslemediğini de herkesten iyi biliyorlardı. Üstelik C.H.P. Genel Başkam gibi bir politikacı denizdeki balığı pazarlık edenlerden, o pazar- lıkta uyuşamayınca elle tutulur mev— zulardaki müzarekeyi sekteye tacaklardan — değildi. Sanki lşbırlıgı olmuştu, sanki seçimlerde müşterek listeler tanzim etmek imkânı sağlan- mıştı, sanki bu listeler kahir ekseri- yet kazanmıştı, sanki Meclis toplan- mıştı ve tek mesele olarak da Cum hurbaşkanının adı kalmıştı!. lsmet İnönü için böyle bir mesele mevcut dahi değildi. Seçimleri partisi tek ba- şına kazansa bile İsmet İnönünün re- jim meselesini derhal halledip ne ya- pacağını, kendisile temas edenler pek âlâ öğrenmişlerdi. İhtiras!. İsmet İ- nönü için bu çok söylenmişti. Ama senelerle ortaya çıkmıştı ki C.H.P. Genel Başkanının tek ihtirası rejimin teminat altına alınmasından ibaret- tir. Cumhurbaşkanı olmak veya ol- mamak!. İşte 72 yaşındaki düşündüğü en son şey buydu. A- bir siyasi şantaj yapar gi- bi ona, bir takım demagojilerle haysiyetşiken bir teklifte bulun- mak, sanki millet -D.P. nin iddia et- tiği şekilde- onun iktidara gelmesin- den endişe ediyormuş sabitesini tas- dik ettirtmek, sonra da teminat yollu "aman korkmayın, siz gene Muhale- fete reyinizi verin, ben Cumhurbaş- kanı olmam" dedirtmek sadece ama- AKİS, 20 EKİM 1956 İlhami Sancar Kenan öner gibi... tör politikacıların aklına gelebilirdi. u memlekette topyekün Muha- lefet bir kenaraydı, İsmet İnönü bir kenara ve amatör politikacılar bunu görmeyecek kadar safdil değillerdi. Üstelik en basit mantık şuydu: Di- yelim ki İsmet İnönü Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Böyle bir şart koştu mu? Hayır! Cumhurbaşkanlığım ağ- zına aldı mı? Hayır! İşbirliği üçlü ol- mayacak nin? Evet! Peki partnerler- den ikisi istemezse, Üçüncü partnerin Genel Başkanı Cumhurbaşkanı seçilir mi? Elbette ki seçilemez.. O halde? O halde mesele bazı Hür. Partili po- litikacıların istikbali emniyete almak gayreti bir diğer takımının da "iktidar bizi İnönüyü iktidara getirmeye ça- lışmakla suçlandırıyor, İnönüye bu- nun aksini soyletelım isnattan kendi- mizi kurtaralım" kompleksi içinde bulunmalarının neticesiydi. Cumhur- başkanlığı İsmet İnönünün halen dü- şündüğü ciddi işlerin öylesine uzağın- daydı ki, ihtimal Taksim — gazinosu nutkunda bu çocukça sözlere temas dahi etmeyecekti. AKİS okumadan yapamıyorsa- nız, mecmuanızı bayilere gelir gelmez derhal alınız. Aklı selim konuşunca.. yle anlaşılıyordu ki, İsmet İnönü İstanbul ü kongresinde partilile- rine ve onlar vasıtasıyla vatandaşlara hitap ederken partizan mülâhazaların üstünde kalacak, aklı selımı konuş— turmaya çalışacaktı C.H.P. nin Hür. P. nin garip cevabından sonra ışbırlıA ği meselesini bir kenara bırakmak kararındaolduğu biliniyordu. Genel Başkan elbette ki kapıları kapama- yacaktı. Fakat devam etmiş temas- lar mevzuunda hususi açıklamalar yapmasım beklemek, kendisini tanı- mamak olurdu. Hele Öteki Muhalefet partileri, Muhalefet liderleri hakkın- da İsmet İnönünün ağzından iyiden başka bir lâf, bir hücum, hatta bir i- ma bekleyenler sabaha kadar bekli- yebilirlerdi. Vaziyet neydi, kurtulma- nın çareleri nasıl bulunabilirdi, P. lilere hangı vazife duşuyor bil- hassa ve bilhassa C.H.P. nin rejimi teminat altına alma mevzuundaki el- le tutulur düşünce ve tedbirleri neler- di? Parti nasıl çalışacaktı? Taksim gazinosu nutku hiç şüphe yok eski partinin kampanyasında çok, ama çok mühim bir dönüm nok- tası teşkil edecekti. C.H.P. lilerin ar- tık paçaları sıvamaları lâzımdı. Zaten bir çoğu sıvamışlardı da.. Şemseddin Günaltaydan sonra meşhur İsmail Ruştu Aksal bile harekete gelebilmiş- İsmail Rüştü Aksal güç hare- kete geliyordu ama; bilerek konuş- tuğu sözlerin akıslerı büyük olu- yordu. Nitekim güney sahillerin- de, Başbakanın Ege sahillerinde yaptığı konuşmayı mantıkla ce- vaplandırdı. Adnan Menderes, "işte, devlet iflâs etmedi" demişti. C.H.P. nin son Maliye Bakanı devletin iflâs etmek üzere olduğu iddiasının sadece D.P. muhalefeti tarafından yapılmış bulunduğunu belirttikten sonra para basmak imkânı kalkmadıkça ve bey- nelmilel bir icra iflâs kanunu yürür- lüğe konmadıkça devletlerin elbette ki iflâs etmeyeceklerını ifade etti, sonra da böylece iflâs etmiş sa- yılamayacak devletlerin nasıl müşkül mevkide kalabileceklerini — misallerle anlattı Bu misallerin bizim durumu- muza pek benzediğini Aksalın en ba- sit dinleyicileri bile hissetmekten geri kalmadılar İl başkanlığı aksim gazinosu kongresini C.H.P. nin İstanbul teşkilâtı da merakla bekliyordu. Onlar için işin bir başka mühim tarafı, kongrenin seçeceği il başkam idi. Kulislerde bu haftanın başlarında üç isimden bahsediliyordu: Ekrem Özden, Fehmi Atanç ve bil- hassa İlhami Sancar. Seçimlerin yak- laştığı şu sırada ideale en yakın olan şüphesiz İlhami Sancardı Dinam sayılacak oydu. a İlhami Sanca— rın bu işe vaktını hasredebilmesi im- kânı sağlanabilecek miydi? Ortaya bir hakikat çıkmıştı: İyi il başkam, işi il başkanlığı olan adamdır 17