musikisi Chopin'i hazırlayan bır İr- landalı bestekâra, nocturne'ün "mu- cidi" John Field'e aitti. Programın ikinci eseri, "Fancy Fre masıyla boş kalan e Kid" idi. İlk olarak 1938 yılında let Caravan tarafından oynanmış, 1941'de ise Ballet Theatre'in repertu- arına girmişti. Yerli bir konuyu işle- yen ilk Amerikan balesi olarak tanın- mıştı ve repertuardaki yerinin sağ- lamlığı hususunda parlak ümitler besleniyordu. Bununla beraber, aynı çeşit bir eser olan "Rodeo"yla kıyas— landığında, koregrafı Eugene Loring- in Agnes de Mille yanında iyi bir not alamıyacağı görülüyordu. Her iki e- ser de aninde sonunda folklora da— lıyor, buna mukabil "Billy The Kid"in tarihi bir tip oluşu Loring'in balesini daha da mahallileştiriyordu. Bundan başka Loring, bir haydudun bütün ömrünü yirmi dakika içinde ve hem de bale sahnesinde anlatmak gibi güç bir işe girişmişti. Mutlu bitiş Bıllyyı "Fındıkkıran" pas de de- sü takip, etti. Nora Kaye bura- da, kaabiliyetleri ve seviyesi hakkın- da daha iyi bir hesap verdi. Belliydi ki Miss Kaye için ifade, teknikten önce geliyordu. Hareketlerınde virtüozite- yi saklayan, tefsire ve şahsı anlatışa önem veren bir musikişinasın davra- nışı vardı. - Hareketleri tefsir ediyor, onlar hakkındaki görüşünü belirtiyor gibiydi. Dansı rahat, yumuşak ve ay- dınlıktı. Partneri Scott Douglas, mü- kemmel tekniği olan, sanatkâr şah- siyeti kazanmağa başlamış, zarif, ku- sursuz dansıyla temayüz eden, 'belki biraz sert bir "danseur noble" idi. Orkestra bu parçada -tuhaftır- mo- dern eserlerin aksine çok aksadı. "Şe- kerleme Perisinin Dansı" adıyla ta- nınan varyasyonda celesta yerine pi- yano kullanılması, büyüyü bozuyor- du. Temsil, neşe saçan bir oyunla, Da- vid Liohine'in "Gradution Ball" uyla sona erdi. Eski Viyanada bir kus o- kulunun mezuniyet balosu temsil edi- liyordu. Musikiyi, Johann Strauss'un parçalarından, Antal Dorati düzen- lemişti. Ruth Ann Koesun, bu defa gençliğinin, — sevimliliğinin ve geliş- miş tekniğinin daha iyi bir örneğini verdi. Marlene Rizzo'nun güldürücü "Danse Impromptu" su seyitle takip edildi. Pas de deux'de Elisabeth Car- roll ve Michael Lland, hafiflik, zera- fet ve teknik tıtızlıgını bırleştırmış— lerdi. Birinci Asker alebe rolünde Harold Lang'ın daha uygun bır rolde başka vasıflarını da ortaya seziliyordu. Temsilin belki en zevkli tarafı, Müdireyi temsil eden Fernand Nâult ile Generali oynayan Charles Bennet'in yarattıkları iyi işlenmiş, mce nükteli, komik tiplerdi; onlardan azurka Coquetteı seyretmek, az bulunur bir zevkti. Joseph Levine 'ida- resinde orkestra, sahnedeki neşeyi ve canlılığını destekledi ve adeta bir virtüöz topluluğu gibi çaldı. 30 C EM e stanbul gazetelerinin Beyoğlu mu- habirleri mühim bir misafir bulmak ümidiyle otellerı dolaşırlarken Parko- telin önünde Menderesin oto- mobiliyle karşılaşınca sevindiler. Belki İstanbulun beledi işlerine dair bir be- yanat koparabilirlerdi. Fakat araba- dan çok uzun boylu bir ecnebiyle ha- riciyemize mensup bir memur indi. Eberhard adında bir Alman gazeteci- si ve iktisadcısı olduğu ogrenılebılen misafir, ısrarla- n başbakanın hususi da- vetiyle burada bulunduğundan başka bir şey söylemedi. * arşamba günleri İstanbul Toplu Basın Mahkemesinin koridoru ga- yet enteresan bir yer oluyor. Akibetle- rini bekleyen gazeteciler müstehcen fa aliyet maznunlarıyla görüşerek biraz avunuyorlar. Geçen hafta Ratip Ta- bir Burak, Necip Fazık Kısakürek, Falih Rıfkı Atay gibi eşhas açık sa- çık fotoğraf çektirdiği — iddi mahkemeye verilen ÖOzcan Tekgül'ü seyrederek vakit geçirdiler. Bilhassa Ratip Tahirin genç dansözle resim- ler çektirerek gülüşmesini seyreden dostları on üç dâvanın ağırlığını bir- kaç dakika için olsun unutmasına se- vın iler. * stanbul Radyosunun Pazar sabah- ları yayınladığı "Melodi Kervanı" yırmı iki buçuk İiralık ucuz maliyeti- e rağmen en sevilen programlar a- rasındaydı Nedense kazaya uğrayıp Perşembe akşamları — 18.30'a alındı. Programı hazırlayan Hulki Saner bu saat kendi işine uymadığı için üzüle rek radyodan ayrılıyor. * Cevdet Çağla, Mesud Cemil'den İm- renip Bağdada gitmeği kararlaş- Ratip Tahir, Özcan Acı saatların İYET tırdı ve hazırlıklarını tamamladı. Ama son anda döviz işi için delâleti rica edilen başbakanın “şimdi çok meşgulüm" demesi üzerine Türkiye- deki ikameti mecburen uzadı. Dovız dıldı olmayan Basın - Yayın ve m Umum üdürü Mu- ammer Baykan nışanlandıktan bir hafta sonra Milletlerarası Turizm Kongresinde bulunmak üzere Viya- naya giderek vazife aşkının şahane bir misalini verdi. eçen haftanın sonunda Amerikan balesinin Ankara Operasındaki temsilinde orkestra İstiklâl Marşımı- za başlayınca en ön sırada oturan Yüksel Menderes - Başbakanm bü- yük oğlu - protokol bilen bir harici- yeci olarak yüzünü Cumhurbaşkanlı- ğı locasına çevirdi. Fakat loca boştu; Cumhurbaşkanı Amerika Büyük el- çisinin davetine icabet edememişti. Nitekim Amerika Büyük elçisi de İzmir Fuarının açılışı günlerinde Dev let Başkanının civardaki Kalkınma eserlerini birlikte dolaşma davetine üzülerek icabet edememişti. merikan balesi — şerefine Amrika Büyük elçiliğinde temsilin ilk ge- cesinden sonra verilen supede bale- rinlerin içinde sadece bir tanesi - kı- zıl saçlı olan en güzeli Türk erkek- lerinden umumi alâka gördü. Bu alâ- kayı gösterenlerin başında Kasım Gü- lek geliyordu. . Genel Sekrete- ri dilber balerini "bâr Türk spesiyali- tesi olan meşhur çiğ köfte" den ye- mek üzere evine davet etti ama, an- laşılan dansöz ya çiğ köfteye merak- lı değildi; ya da bu neviden davetleri biliyordu. —i Tekgül'le Adliye koridorlunda tatlı dakikaları AKİS, 20 EKİM 1956