İKTİDARLAR VE MEŞRUİYETLERİ Demokrasilerde iktidarlar seçim- iş başına gelirler. İktidarda ne kadar kalacaklarını Anayasa tayin eder. Bu müddetin sonunda yeniden seçime gidilir. İki secim a- rasındaki müddet, bir iktidar tara- fından gelişi güzel — uzatılamaz. Müddet değiştirilirse derhal — yeni seçimlere gitmek — gerekir. Seçim tarihi keyfe göre ileriye alınamaz. Milletvekilleri kaç sene için seçil- mişlerse azami o kadar zaman mil- letin iradesini temsil ederler. Bahis mevzuu zaman geçti mi, seçim de yapılmadı mı artık iktidar meşru Olmaktan çıkmıştır. Bunlar ilk bakışta, katlerden — sayılmaları — yüzünden münakaşası dahi caiz görülmeye- cek prensipler gnbı gelir. Hakikaten de öyledir. Ama insan, bazı muha- lif politikacıların, hem de en aklı başındalarının, ciddi ciddi D.P. ikti- darı tarafından 1958 seçimlerinin ge- ri bırakılacağı, hiç yapamayacağı ve ya hileli yapılacağı yolunda bizzat uydurdukları rıvayetlerı munakaşa ettiklerini görünce düşünüyor: A- caba, Demokrasinin prensıplerı de mi değişti diye.. Zira D.P. iktidarı- nın biç mi aklı yoktur ki bahis mevzuu seçimleri savsaklasın, ya- hut hiç secim yapmasın veya hile katıştırsın? Bunun, bir iktidar için intihardan farkı var mıdır? Kaldı ki böyle şayialar 1954 seçimlerinin arefesinde de çıkmıştı ve o zaman bunlara en güzel yalanlamayı gene bizzat iktidar vermişti. Seçim san- dıklarının, hileye teşebbüs edenle- a paralanacagını 1950'ye nlerde bağıran D.P., akıbetini bıldıgı boyle tehlike- li bir maceraya girişir mi? .P. ki Demokrasiyi -maalesef hatalı bir şekilde- dört seneden dört seneye yapılan serbest secimler olarak an- lamakta, ona göre davranmaktadır... Bu kozunu da elinden kaçırırsa, söy- ler misiniz D.P. 1958'den sonraki en masum iİcraatını nasıl izah edebi- lir? Hem, bir hakikati ifade etmek herkesin vazifesidir.. Sandık bahsin- de D.P. şimdiye kadar meşruiyete ciddi şekilde halel getirecek hare- ketlerden kaçınmıştır. Bundan son- ra başka yol — tutacağını, muhalif politikacılarımız »nereden çıkıyor- lar? 1958 seçimlerinin zamanında ve dürüst bir şekilde "yapılmaması, bir ihtimal olarak dahi hatırdan geçirilemez. Gayrı meşru bir ikti- 1 bu milletin başında tutmaya- cağını ve ondan her areye, ama her çareye başvurarak kurtulaca- ğını çocuklar bile kolaylıkla görüp anlayabilirler. aşikâr haki- z ira seçmen, D.P. millevekilleri- ne ve Öötekilere kendisini temsil selâhiyetini 1958 senesine kadar vermiştir. 1958'in son saati çaldı ve selâhiyet — yenilenmedi mi millet hakkını bızzat aramak durumuna gir Gerçi Anayasa, seçim imkân- sızlıgı halinde, Buyuk Millet Mec- lisine seçımlere gitmek için bir yıl mühlet tanımaktadır. Ama bu de- mek değildir ki bahis mevzuu bir yıl, mutlaka geçiştirilir. — Bilâkis. Seçim imkânsızlığının mantıki ve bedihi olması — şarttır. Aksi halde her iktidar, şartları kendısı için müsait görmezse "seçim imkânsız- lığı var" der ve mensuplarına bir yıl daha menfaat sağlar. Hattâ A- nayasanın hukuk dışı bir tefsiri ya- pılarak "seçim imkânsızlığı devam ediyor" diye her yıl, seçimleri bir yıl öteye bırakmak yoluna sapacak iktidarlar bir gün bu memlekette çıkabilir. Böyle — hareketlere Türk Milletinin müsaade edeceğini sana- bilmek için deli olmak dahi kâfi de- ğildir. Gayri meşru hale düşecek bır iktidar, göz korkutarak bile pek az kımseye sözünü geçirebilir. Dört sene için alınan — selâhiyetin bu müddetin sonunda sahibine iade e- dilmesinden daha tabii bir şey ola- maz. İktidarlar geldikleri gibi gider- ler. Seçimle — gelenlerin zorbalıkla veya muhaliflerinin seçimlere ka— tılmalarını,; maddeten imkan kılarak kalmaya teşebbüs etmeleri devri dünyanın her tarafında yok olmamışsa da, bunun Türkiyede sökmeyeceğini, bizlere, bizzat D.P. liderleri muhalefet yıllarında öğret- mişlerdi. C.H.P. 1950'de seçim -hem de dürüst seçim- yapmamazlık ede- mezdi. D.P. 1954'de seçim -hem de dürüst seçim- — yapmamazlık ede- mezdi. Nitekim 1958'de de, 1954'de davrandığından başka türlü dav- ranmayacaktır. Zira davranılamaz. İnşallah — memleketimiz bir harp badiresinden ımkansızlıgı sızın bahis mevzuu olmak- miz — sandıklasın başına gider, 1958 den 1962'ye kadar bizi temsil — selâhiyetini kime — verece- ğimizi güzel, güzel, tatlı tatlı, kar- deş kardeş kararlaştırırız. Tıpkı 1950'de yaptığımız gibi.. oğrusu istenilirse D.P. den de, degışık arzu izhar olunduğunu mu- haliflerden başka iddia eden yok- ur. * Hal böyle iken vazife — gezisine çıkmış bazı muhalif politikacı- lar, niçin orada burada D.P. nin 1958 seçimlerini geri bırakabilece- ğini söylerler, o zaman nasıl kah- ramanca davranacaklarını anlatır- lar, kendi kendilerine şatolar ku- rarlar? Bu adamların maksadları nedir? Gönül çok isterdi ki Zafer, işte asıl bunlara cevap versin ve uzak kalır ve seçim i Yusuf Ziya ADEMHAN desin ki: "Beyler, D.P. meşru yol- dan İktidara gelmiştir; iktidarı meşru yoldan muhafaza edecektir, gayri — meşruluğa — düşmeyecektir. Seçimler 1958 yılında yapılacaktır Hem de, şiarımıza uygu olarak, tamamile dürüst şekilde". Zıra cer- re çıkmış bulunan — muhalifler bu mukabeleyi hak etmişlerdir. Seçim- leri yapmamak veya geri bırakmak ne demektir? Ustadları yalnız iktidar sözcüsü- değil, kendi partileri de hizaya ça- ğırmalıdır. Diyelim ki bu zevat, D. P. içinde seçimleri yapmamak, ya- hut geri bırakmak — veya muhalif- lerin katılmacım maddeten imkân- sız kılmak yolunda bir temalüyün mevcudiyetinden endişe ediyor. Mil- lete söylenecek olan, bu ihtimalin tahakkuku takdirinde kendilerinin nasıl davranacakları mıdır? Elbet- te ki hayır. Şimdiden kütlenin ru- huna sindirilmelidir ki aldığı selâ- hiyeti zamanında sahibine iade et- meyen bir iktidar gayrı meşru o- lur. Gayrı meşruluğa düşmeden se- çimleri sebepsiz savsaklamanın im- kân ve ihtimali yoktur. Bunu ne C. H.P. yapabilmiştir, ne D.P. yapa- bilecektir, ne de onu takip edecek iktidarlar.. Yarıp öbür gün bir hü- kümetin şu Türkiye de iki jandarma neferıyle milli bir partiyi -meselâ kapatabılecegı veya Ana- yasa emrettıgı halde seçimleri se- bepsiz geri bırakabileceği düşünü- lebilir. mi? Ama bakarsınız beş sene sonra, on sene sonra bir mecnun çıkar ve ıstedı ği her şeyi yapabileceği hülyası için. de buna da teşebbüs eder. Teşebbüsü muvaffak olmayacaktır, cüretini kendisi ve arkadaşları çok pahalıya odeyeceklerdır Bundan şüphe yok. Ancak, niçin tecrübeye — müsaade etmeli? Niçin kütlenin reaksiyo- nunun ne olacağını şimdiden belirt- memen' ve kütleyi o reaksıyona ha- zırlamamalı, onu e terbiye et- memeli? Partilerin bir vazifesi de vatandaşlara — haklarını ve selâhi- yetlerini Vazıfelerıyle birlikte öğ- retmek değil midir Hem, cerre çıkmış muhalif poli- tikacılar iktidara böyle bir niyeti neye dayanarak atfedıyorlar söylerler mi? Şimdilik görülen D. P. ni ananesine Triayet ederek 1958'de seçimlere yumuşak bir ha- Va içinde gideceğidir. Bu parti için- pek çok kimse aksi halde neler olabılecegını bilmektedir. Nasıl bil- ezler ki halka böyle bir ihtimal karşısında ne şekilde davranacağı- nı 1950'nin arefesinde bizzat kendi- leri öğretmişlerdir. Dersin iyi Öğ- renildiğinden tamamile emin olabi- Ku