İki cami arasında kalan beynamaz- lara dönmüşlerdi. Kısaca, Arap Dün- yası, Süveyş meselesi karşısında par- çalanmış durum Mısır'ın — Sovyet Rusyaya Arap devletlerine güvendiğinden fazla gü- vendiği söylenemezdi. Süveyş mese- lesiyle alâkalı bir harp çıktığı tak- irde, Rusyanın nereye kadar Mısırla beraber olacağı bilinmiyordu. Gerçi meselenin siyasi gelişmesi sırasında Sovyet usya Mısır'ı desteklemişti. Fakat askeri gelişmeleri Rusya bu kadar yakından takip etmemiş, işi harbe vardırmaya istekli görünme- mişti. Sovyet idarecılerının de belirt- tiği gibi, bir harp nda Mısır saflarında gonullulere rastlanacaktı ama sadece o kadar Mısır'ın güvendiği dağlar, bizzat Batılılardan — başkası değildi. Nasır'ın ısrarı karşısında tutulacak yol üzerinde Batılılar arasında görüş bırlıgı yoktu. Batılıların üzerinde te- sir yapacak tek şey Amerika Birle- şik Devletlerinin işi harbe götürmeme ye kararlı olmasıydı. Amerika böyle düşündükten sonra İngiltere — ve Fransa'nın i — başlarına askeri harekâta girişmeleri çok zor olacak- tı. İşte Mısır, Amerıka Birleşik Dev- letlerinin bu t una ve Amerikan dış pohtıkasıyla Avrupalı dostlarının dış politikaları arasında her zaman teessüs ettiğini, bu sefer de tecesüs e- deceğini bildiği — paralelliğe güveni- yordu Nitekim Mısırın bu —güveni boşa da çıkmamıştı. Kahire görüşmeleri- nin neticesiz kalmasına ve halk efkâ- rının bir harp 1ç1n hiç de hazırlıksız olmamasına Trağmen. İngiltere ve Fransa, bu görüşmelerin ertesinde, meseleyi Birleşmiş Milletlere sunmak zorunda kalacaklarını Meselenin Birleşmiş — Milletler tara- fından — halledilmesi daha —önce de teklif edilmiş ve bu teklif, o zaman meselenin uzamaya tahammulu olma- dıgı Birleşmiş Milletlere giden işle- rin ise daima sürüncemede kaldığı bahanesiyle İngiltere ve Fransa ta- rafından — reddedilmişti. Kahire gö- rüşmelerini müteakip Amerika Bir- leşik Devletlerinin Süveyş dâvası- nı Birleşmiş Milletlere sunmak ka- rarında olduğunu ihsas etmesi üze- rine, lngıltere ve Fransa bundan bir ay kadar önce reddettikleri teklıfı kabul zorunda kalacaklardı. Başlangıçta Amerika Birleşik Dev- letleri de meseleyi Birleşmiş Milletle- re götürmek niyetinde değildi. Süveyş Kanalının ilerde Panama Kanalı için bır emsal teşkil etmesinden korkulu- ordu. Bundan başka, Güney Amerika devletlerının de oylarım kimin için kullanacaklarından emin değildi. An- k bu gidişle meseleyi Bırleşmış Mılletlere sunmuş olmak, kozu Ruslara — kaptıracağından korkan Birleşik Amerika Güney Amerika devletlerinden bu meselede - kendini destekleyecekleri yolunda teminat da aldıktan sonra, Süveyş anlaşmaz- lığını biran önce Bırleşmış Milletlere getirmek yolunu seçmiş ve bu seçimi- ni Batılı dostlarına da duyurmuştu. AKİS, 15 EYLÜL 1956 aslında anlamışlardı.. A.B.D. "Bitmeyen kavga" Texas eyaletinin kuzeydoğusunda- ki Port Worth şehri hakimlerin- den Joe Estes, Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesinin 17 Mayıs 1954 tarihli kararına olarak, artık Port Worth şehri larında da siyah-beyaz ayrılığını kal- dırmak zamanının geldiğini — söyler- ken, hiç şüphesiz, bu sözlerinin bü- yük karışıklıklara yol açacağını bil- miyor değildi. Bir Amerikan kaza veya idare organı ne zaman zenci- lehinde bir karara varsa, be yazlar hemen tepki gosterırler ve bu kararı tanımaya yanaşmaksızın, zencilere karşı gösterilere gırışırler— di. Bu gösterilerin şiddeti, umumi- yetle kuzeyden güneye doğru inildik- artar, zencilerle beyazlar arasın- daki ayrılığın derinliği güneye doğ- DÜNYADA OLUP BİTENLER silcisi Estes'ten — Amerikan Yüksek Mahkemesinin okullardaki sıyah be- yaz ayrılığını kaldıran 17 Mayıs 1954 tarihli kararını tanımasını iste- miş ve o da bu talebe uymak zorun- da kalmıştı. Esasen Yükse Mah- keme bir karar verdikten sonra eya- let hakımlerıne sadece bu karara uy- mak düşe Kararının 1lan1ndan sonra, Estes, korktuğuna —uğradığını anlamakta gecikmedi. Fort Worth'ta yayılan bir habere göre, zencilerle beyazlar ara- sında ilk karışıklık Mansfield'de çık- mıştı. Mansfield Fort Worth'un otuz kilometre uzağında 1450 nüfuslu u- fak bir kasabaydı. Bu kasabadaki zencilerin sayısı birkaç yüzü geçmi- yordu ve şimdiye kadar da bu birkaç yüz zenci ile beyazlar arasında hiç- bir geçimsizlik olmamıştı. Şimdi bü- tün gürültü sayısı bir düzineyi aşma- yan zenci çocuğunun Joe Estes'in al- dığı karara dayanarak Mansfield'de- AClinton'da bir zenci okula ğidiyof Polis himayesinde ru inildikçe daha fazla kendini göste- irdi. Geleneklerine ve topraklarına bagh olan güneyliler, zencileri hâlâ Amerika Birleşik Devletlerının kuru- luş sıralarında Afrik taşınan köleler olarak gormeye devam edi- yorlar ve bu köleleri kendileri ile aynı hizaya getirecek sosyal tedbir- lere karşı cephe alıyorlardı. Gerçi, Texas, zencilerle beyazlar arasında- ki ayrılıgı daima korumaya çalışan "Deep South - en güney" eyaletleri, Alabama, Georgia, Güney Carolina ve Mississippi kadar — geleneklerine bağlı ve tepkici sayılmazdı ama, ço- cuklarını zenci çocuklarla aynı sıra- lara oturtmak istemeyen ailelerin sa- yısı burada da az değildi. Bu bakım- dan, Joe Estes'in aldığı karar Texas- ta karışıklıklar çıkarabilecek cins- ndi. .Tecrübeli hakim, kendisine kalsa, şehrın düzenini bozmaktan çe- kinerek böyle bir karata varmazdı. Ne yapsın ki Fort Worth'daki siyah halkı geliştirme — birliğinin bir tem- ki okula yazılmak istemelerinden çı- kıyordu. O güne kadar zencilerle iyi geçi- nen beyazlar çocuklarının zenci ço- çocuklarla aynı sıralarda oturacağı- nı Öğrenince çileden çıkmışlar, oku- lun etrafını çevirmişlerdi Aynı anda diğer bir kasabanın a- na caddesındekı ağaçlarda iki zen- ci mankeni sallandırıyordu. Manken- lerin üstünde şunlar yazılıydı: "Okul- larımıza yazılmak isteyen zencilerin sonu Mansüeldde vuku bulan karışık- lıkta dikkati çeken nokta beyazların şıddetlı tepkisi değil, mahalli otorite- erin bu karışıklık karşısında göster- dıklerı ilgisizlikti. Mahalli otoriteler, kanun karşısında, — hakimin Verdiği kararı yerine getirmekten sorumlu bulunuyorlardı. Halbuki bu sefer, Mansfield idarecileri okul idaresini zencileri kaydetm zorlayacakla- rına uzağa çekılıp olup bitenleri sey- retmeyi tercih etmişlerdi. Bunun ü- 15