YURTTA OLUP BİTENLER mali Beyazıda C.H.P. iktidarını çok aradıklarını söylüyorlardı. İşin CH. P. lileri memnun eden tarafı bilhasaa köylülerin D.P. den şıkayetçı olma- larıydı. Zira hakikaten bir çok C.H. P.li "köylü D.P. yi tutuyor" ko mp— lekçi içinde memlekete çıkmıştı. Bu yüzden, gördükleri kendilerini şaşırt— D. Pyı tutan bu köylü müydü? Anlaşılıyordu ki anlatılan bir efsane- den başka şey değildi. Her yerde ol- dugu gibi koylerde de D.P yi tutan M rin kutle hal inde D yi tutması?. Heyetler buna rastlamadılar. C. . lilerin ekserisi doğu vilâyet- lerini tarıyorlardı O doğu vilâyetle ri ki D.P. liler artık kendi kaleleri sayıyorlardı Fakat bu vilâyetlerin D.P. için hiç de kaleye benzer taraf- ları yoktu. Bilhassa 1946 1950 arasında ekilen . düşmanlığı tohumları henüz tesirlerini kaybet- Zira bu tohumları o ta- yeni partinin de eski partiden başka türlü davranmadığını sezip anlıyor- du. C.H.P. liler bunun sebebini izah ettıler Her şey — murakabesizlikten Demokrasinin fazileti de a seçilmemek endişesiyle iyi davranıyordu. Fakat mutlaka seçilmek başka yollardan garanti edilmek istendi mi, seçmenin hal ve hukuku ikinci plânda ka- lıyordu Ona değil, bir şahsa sevimli mek gayretı her şeyin üstüne etler bu şekilde dolaşırlarken başka heyetler yolculuğa hazırlanı- yorlardı. Bunların başında Şemseddin Günaltay vardı. başbakan ses makınesıyle seyahat edecekti. Gidece- ği yerlerde emniyet kuvvetlerinin ken- disine karsı tavırları şüphesiz merak mevzuu olacaktı. Şemseddin Günal- tay devam etmekte olan C.H.P. kon- grelerinde konuşmak, fikirlerini söy- lemek niyetindeydi. Anlatacak çok şeyi vardı ve en ziyade 1964'ten bu yana cereyan eden hadiseler yüreğini bilenlerin başında son C.H.P. - metinin başkanı Şemseddin Günaltay geliyordu. . AA Inkilâplar Şiddetli reaksiyon ( :eçe n hafta içinde bir gün, Bey- oglunda iki adam karşılaştı. Bi- i Kı iğerininki Yakup Kadri Karaosmanoğlu idi. Yanların- dan geçenler bunlardan iri yap ola- nının -Ali Kılıç- ötekini adeta ku- cakladığını gorduler Tabii ne ko- nuş tukları duyulmuyordu: ama rinden anlaşılan, — birinin dıgerıne teşekkur yollu sözler sarfettiği idi. Teşekkur eden Ali Kılıçtı. Bunun se- a k da gazeteleri takip edenler ıçın 0 kadar zor değildi. Ali Kılıç, — kararlarının munakaşasına 10 Fakat köylüle- P. başlama teşebbüsleri görülen meş- hur İstiklâl Mahkemelerinin hayatta kalan tek azasıydı Yakup Kadri Ka- raosmanoğlu ise mahkemelerin lehinde kuvvetle vaziyet almıştı Za- ten böyle da akup Kadri Karaosmanoğlu — olmamıştı. Hemen bütün basın, ağzındaki tıka- ca rağmen elinden geldiği kadar, eni baştan göz- ll ikti seri halinde katliamları" — teranesi şarkta dahi tutmamıştı. B ne- nin bir takım haklı göstermek için tutulduğu der- hal belli olmuştu. Umumi efkâr münü vermişti ve reaksiyonu şıddetlı olmuştu. Partızan bir görüşle "27 se- tidarı"nın muhasebesi ği aşikârdı. Bu gibi metodlar Türki- ye de revaç bulamazdı. Hükmü tarih verecekti. 1946'dan evvelki devri ol- duğu gibi kabul etmekten başka ya- pacak bir şey yoktu. bu- günkü iktidarın ileri gelenlerı o tan- he kadar C.H. aflarının - bazan mesul, bazan gayrı mesul, fakat her zaman nüfuzlu şahsıyetlerıydı Şimdi onların idaresindeki bir partinin .H.P. ye yeni girmiş gençlerden kendi devirlerinin hesabını sormaya kalkışmaları sadece acı idi. Halk bunu gördüğü için de D.P. nin ileri gelen bazı şahs ıyetlerı ken- dilerinin yapılanları tasvip etmedik- leri rivayetlerini eşleri ve dostlarıy- la etrafa telkine çalışmaya başlamış- lardı. Muhtelif "beyfendi"lerin bu cereyan karşısında — yürekten üzül- dükleri böyle kanallardan piyasaya çıkarılıyordu. "Ah, bılmezsınız filân- nasıl müteessir" veya gorsenız falancanın yüreği kan ağlıyor" sözle- m hususi sohbetlerde sık ak bunlara kulak asmaları imkansızdı. dri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay gibi hakiki inkılâpçılar, yürekten Atatürkçüler ellerinde pek az imkân olduğu faalde derhal kale- me sarılmışlar ve iyi bildikleri, şere- fini paylaştıkları gibi mesuliyetleri- ni de sevinçle omuzladıkları bir dev- rin müdafaasına — girişmişlerdi. Ha- yır, Cumhuriyetin hiç bir anında u aşkanı ve bakanla bır çe te kurarak masum vatandaşları kat- letmemişlerdi. İnkılâbımızın tarıhın böyle ir leke sürülemezdi. u- riyeti kuranların birer katil, eşkiya olduklan ilk defa soylenmıyordu Ata- ürk de, Inonud e, Çakmak da Padişa- hın Diva!t harbi tarafından idama mahkıîm edilmışlerdı ve Divanı Har- bin reisi Nemrut Mustafa her sefeı'in- de onlara bu sıfatları yakıştırmıştı. Daha sonra, kürtlük dâvası güden bir takım serserıler de ayırıcı hareketle- rinde ma aynı taktiği kullanmış- lar, Turklerın katliam yaptıklar rini dünyaya telkine çalışmışlardı İşte hakiki Atatürkçüler -sahteleri değil- buna karşı yeniden bayrak aç- mışlardı. İnkılâpçılıkları, politikada kendilerine kolaylık sağlayacak bir hırkadan ibaret bulananlar ise siya- si hasımlarını hırpalayabilmek ümi- diyle hadiseleri teşvık ederken yü- reklerinin kan ağladığım gayret sarfediyorlardı. yüreği kan aglayanları bar eden bir kanun mevcut değildi. Hele yüreği kan ağlayanlar sözü ge- çen kimselerden olursa.. Zafer günleri Bu arada iyi bir tesadüf, seslerini yükseltmek ısteyenlere kolaylık sağladı. Serı halinde zaferler kazan- dığımız günlerin yıldönümündeydik. Gazeteler bu yıldönümüne ehemmiyet yermekte — birbirlerine yarış ettiler. Cumhuriyet Zaferi roportajlarla a- dım adım takip ediyor, Dünya o gün- lerin basınını karıştırıyor, hatırası bulunanlar hatıralarım anlatıyordu. 9 Eylül günü, her tarafta hususi bir heyecanla kutlandı. O gün, üç büyük kuman dandan hayatta kalan Ismet rı e danınm şahsmda eda edıyordu CH nel başkanlığı, siyasi mücade- le, muhalefet liderliği.. Bunların hiç biri n bahis mevzuu değildi. E- ğer Ataturk sağ olsaydı ve bu sıfat- ları o taşısaydı ona gidilecek, eli öpülecekti. Eğer Çakmak yaşasaydı ve muhalefette bulunsaydı gençler onun da nezdine koşacaklardı. Millet, gundelık polıtıkanın Inkılaplarımızın tarihine burn sokmasından haz etmemişti. O tarıhe yerleşmış şahsi- yetleri söküp atmanın, bunu temin için koca bir devri lekelemeye çalış- manın imkâns ızlığı ortaya çıkmıştı "Beyfendi"lerin üzgün vayetleri. işte bu reaksıyon karşısın- da seyrüsefere çıktı. Fakat kemen herkes notunu çoktan vermişti. baren ka tika sarraflarına ve bilerek bilmeye- rek onlara âlet olanlara kadar her- kesin sesi kesildi. İşlenmiş bir suç varsa onun tahkikinden tabii bir şey nasıl yoksa, topyekün İnkılâp tari- hini kanlı sayfalar halinde teşhire de imkân bulunmadığını millet anlat- mıştı. Bunda aydın sınıf, ekseriyeti- le kendisine düşeni yapmıştı. M partilerin içinde yalnız C.M.P. susmakla umumi efkâr ö- nünde çok şey kaybetmişti. CHP ve Hur P. şiddetle vaziyet almışlar- P. meseleleri deşmeye çalı— şanlardan biri, Mustafa Ekinci. ken- di mensubu oldugu kaide onu tasvıp etmediğini muhtelif ağızlardan açık- lamış ve İnkılâp bahsindeki titizliği ni tarih önünde şerefle tescıl ettir- mişti. Hür. P. nin tezi şuydu: d le— tin hesap sorması için çok geç. hin hesap sorması için çok erkendı Durumun en güzel tahlili de hakika- ten bundan ibaretti. AKİS, 15 EYLÜL 1956