DÜNYADA Süveyş Kahire'den New York'a eçen pazartesi sabahı Kahire hava meydanına inen iri yapılı diplomat ve yardımcıları neşeli gö- rünüyorlardı. Halinden — gerçek biz siyaset adamı olduğu anlaşılan bu iri yapılı diplomat, — meydanda etrafını çeviren gazetecilere, Kahire'de ticelere ulaşılacağından umıtlı oldu- ğunu söylemekten bile çekinmemişti. Dıplomatın adı. Robert Menzies idi ve asıl görevi Avustralya Başbakan- lğıydı. Kahireye Londra Konferan- sında onyedili bir anlaşmaya varan Batılıların — temsilciliğini — yapacak beşli komitesin başkanı olarak gel- mişti. İyi neticelere ulaşılacağından ümitli oldugun göre Nasır'ın beşli komiteyi iyi karşılayacağım, bu ko- mitenin kendisine yapacağı teklifleri iyi niyetle incelemeye yanaşacağını Umuyordu. Halbuki bu çocukça bir inançtı. Kahire'de Nâsır'a sunulacak onyedili teklif biliniyordu. Bu teklifte, Nasır- ın o kadar titizlikle karşıladığı kelı- me doğrudan ğruya kullanılm makla beraber, Süvevş'in mılletler- arası bir teşekkül tarafından idare e- dilmesi istenmekteydi. — Teklif, baş- langıçta, Amerikan Dış İşleri Baka- nı Foster Dulles tarafından ortaya atılmıştı. Süveyş Kanalı Kumpanya- sının Mısır tarafından devletleştiril- mesi üzerine uhranı barış yo- luyla halletmekten başka şey düşün- meyen Dulles, Mısır'ın bu kararı üze- rine en zıyade titizlenen ve askeri hazırlıklara girişen İngiltere ve Fran- sa'yı Silâhlı bir çatışma çıkarmaktan alakoymak için bu devletleri anlaş- maya yanaştıracak en müsait formü- lü aramış ve bunu Süveyş'in idaresi- ni milletlerarası bir organa bırak- makta bulmuştu. Hakikaten bu for- mül, İngiltere ve — Fransa'yı silâhlı bir çatışmadan alakoyacak cinsten- di. Bu iki devlet, buhranın başlan- gıcıinda, dünya efkârını kendi taraf- larına çekmek için, kumpanyanın devletleştirilmesi aleyhinde olmadık- larını, ancak beynelmilel bir su yolu olan kanalın idaresinin bundan böyle ve tek taraflı olarak sözüne ve dost- luğuna güven olmayan bir devletin elıne geçtıgı ıçın telâş ettiklerini i- ürmüşler. Dulles, buna kar- şılık kendılenne kanalın ıdaresını e- min ellere bırakacak bir plân sunu- yordu. Bu plân kabul edılmedıgı tak- dirde, Ingıltere ve Fransanın ilk id- dialarında samimi olmadığı anlaşıla- caktı. Bu bakımdan, ekonomilerinin en ehemmiyetli bölümlerini kanal- dan geçen gemilerin taşıdığı Orta Doğu petrollerine bağlamış bulunan bu iki Avrupa devleti, başlangıçtaki tutumlara nisbetle bir gerileme pa- hasına da olsa, Dulles plânını kabul etmek, hattâ daha da ileri giderek daha mütekâmil bir plânın hazırlan- masına fiilen katılmak zorunda kal- mışlardı. İngiltere ve Fransa, aslın- 12 Robert Menzies 'Ümitlerim hep kırıldı' da, eski durumu geri getirmeyi ter- cıh ederlerdı, fakat Amerika'nın ba- rışçı tutumu ve kendilerinin ilk iddia- ları karşısında yapılacak başka iş yoktu. Mısır'a gelince, kanal kumpanya- sını devletleştirirken de söylediği gibi, Miısır kanalın kendi toprak- ları içinde bulunduğunu, bu bakım- dan idaresinin de kendine düştüğü- nü ileri sürüyordu. Mısır'a göre, İngil- tere ve Fransanın kanalın idaresinin kötü ellere düştüğü yolundaki iddia- ları asılsızdı. Bu iki devlet 1888 İs- tanbul Andlaşmasının iki hükmünü irbiriyle kanştırıyorlardı Bu hü- kümlerden biri kanalın Süveyş Kana- h Kumpanyasının idare edeceği idi. Mısır, son kararı ile, sadece bu hük- or ve hukukun kendine verdiği yetkiyi kullanarak kumpanya yı devletleştiriyordu. Bu hareketin, idareyi de Mısır'ın eline geçirmesin- den daha tabit ve hukuka uygun bir neticesi olamazdı. İstanbul Andlaş- masının ikinci hükmü işe kanaldan bütün devletlerin serbestçe istifade etmeleri hükmüydü. Mısır bu hükme dokunmuyordu. Esasen buna dokun- saydı, o zaman devletler hukukuna aykırı hareket etmiş olurdu. Mısır, kanalın ıdaresını 1888 Andlaşmasının uygun olarak sağlama- îı deruhte edıyordu Bu bakımdan ngiltere ve Fransa'nın telâş etmesi- ne, Mısır hakkında olur olmaz itham- larda bulunmasına lüzum yo Londra Konferansında onyedili bir anlaşmaya yaran Batılıların Men- zies'in başkanlığındaki — heyet vası- tasıyla Nâsıra sunacakları teklif, BİTENLER Dulles planının ufak değişiklikler taşıyan şekl a'da yapılan bu ufak degışıklıklerden sonra mil- Kapaktaki Diktatör ugün uzun boyu, atletik vücu- du ve sevimli gülüşü ile bütün dünyanın — tanıdığı Alba, Nasır, dört yıl evvel — Filistin harbinden mağlüp çıkmış bir ordunun meçhul bir subayı iktidara gelışı bütün dünyada — memnuniyet!i karşılan- : Amerika Bırleşık Devletle- rinden İsraile erikanın bütün endişeli Orta Doğuyu ne pa- hasına olursa olsun komünist teh- likesinden kurtarmaktı: Vakıa Fa- ruk zamanında da — demokrasinin başlıca muesseselerı şeklen mev- cuttu - çok partılı hayat seçımler saire.. - Fakat bu "paşalar de- mokrasisi" Amerikayı tatmin et- miyordu, onun komünizm için haz- mı kolay bir lokma olacağı sanılı- yordu. Sefil "fellâh'ın bir günlük- se ve rüşvete karşı kıyam edeceğin- den korkuluyordu. —Halkın hayat seviyesini samimi olarak yükselt- meye çalışan namuslu bir diktatör- lük, Amerikaya "toprak — ağaları demokrasisi"nden daha az kötü görünüyordu. Zira Mısırda çok par- tili hayat ve seçımler hurrıyet ge- tirmekten zıyade, ağa"ları - me resleri, köşkleri ve kumarlarıyla beraber - iş başına geçirmeye yarı- yordu. Dulles. 1953 te Kahireyi ziyareti sırasında memleketini kurtarmak arzusuyla yanan beş çocuk babası mütevazi ve din "Mıs rın derdi Fılıstınde degıl çindedir. Mıiısırda şimdiye kadar kötü idare edilmiş ve sömürülmüş 22,5 milyon insan yaşıyor. Bu in- sanlar toprağa, günde üç öğün ye- meğe Ve insanca muameleye muh- taçtır" şeklindeki gözlerinin sami- miyetine hemen inandı ve Dimyata pirince gitmektense — evde ur yetiştirmeyi düşünen bu genç as- kerin elinden tutmaya karar verdi. Amerika Orta Doğu politikasında "Nasır kartı"nı oynayacaktı. Ame- rikanın Mısır'a 1ktısadı yardımını. İngilizlerin -Amerikanın — ısrarıyla Kanal bölgesinden askerlerini çek- mesi takip etti. Nasır da böylece memleketten son İngiliz askerını kovan milli kurtarıcı oldu. İşte sırı, Nasır yapan da buydu. Son günlere kadar Batı basının- da - bilhassa Amerikada - Nasırı halk efkârına şirin göstermek için ne kadar mürekkep sarfedildiği he- nüz hatırlardaydı. Bütün zevki sat- ranç, tenis ye beş çocuklu evinden ibaret olan bu aile babasının mezi- yetleri, vatanperverliği ve feragat hisleri günlerce sütunları doldur- muş. Nasırın bir diktatör olduğunu AKİS, 15 EYLÜL 1956