TİYA Devlet Tiyatrosu Kuyruğa bağlanan kabak Devlet Tiyatrosu sanatkârlarından bazılarının provalar için ogleden sonraları da tiyatroya gelmeye baş- ladığı şu günlerde Eskışehırde Şeker Fabrikası sahnesinde, Konyada da eski Halkevi sahnesınde testere ve çekiç sesleri yükselmeye başlamıştı. Bölge tiyatroları meselesini bir türlü gerçekleştiremiyen Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü yerinde bir kararla bu hayalden vazgeçmiş ve pratik bir hal tarzı bulmuştu. Ankara tiyatro- larının sanatkârları haftanın muay- yen günlerinde civarlarındaki büyük şehirlerde temsiller verecek, bu şe- hirlerin tiyatro ihtiyacını karşılıya- caktı. Bu plânın ilk Konya'dan Tiyatroya Konya ve Eskişehir seçilmişti. Eski- şehir ve Konyadaki sahneler temsil vermeye elverişli bir hale getirilirken, Ankarada da çalışmalara hız veril- mişti. Devlet Tiyatrosunda sabahla- rı Ankarada oynanacak eserlerin provaları, öğleden sonra da "Seyyar Tiyatro"nun provaları yapılıyordu. Kısacası Devlet Tiyatrosunda se- ferberlik ilân edilmişti. Sabah prova, öğleden sonra prova ve akşamları temsil.. Sanatkârlar — bütün haftayı sahnede geçireceklerdi. Tatil günle- ri kaldırılmıştı. Zaman zaman oto- büslere dolup kâh Konyanın, kâh Eskişehirin yolu tutulacaktı. Bu kadar külfetin bir nimeti olması gerekirdi. Fakat, sanatkârlara,bu fazla mesai yuzunden bir ek maaş verilip veril- miyeceği henüz belli değildi. Ama Genel Müdürün cömert kalbinin bu 30 tatbikatı için T R O maddi yorgunluğu maddi şekilde mü- kafatlandıracagından kimsenin şüp- esi yoktu. Bu sebeple Konya ve Es- kişehirde tiyatro teşebbüsü sanatkâr- lar bakımından birer "Harçlık tiyat- rosu" olarak telâkki edilebilirdi. Fa- kat" herşeye rağmen üzerindeki ağır vazifeye yenilerini eklemekten çekin- miyerek bir cesaret örneği veren Devlet Tiyatrosunun yerinde bir ka- rar aldığı muhakkaktı. Masraflarının çoğu bütçeden karşılanan bir teşek- külün, nimetlerini sadece Ankaraya hasretmesi cidden adaletsizlikti ve büyük şehirlerin tiyatro ihtiyacı Devlet Tiyatrosu — tarafından düşü- nülmezse kimin tarafından düşünüle- Devlet Tiyatrosu idarecileri teşeb- büsün ilk anda hayal kırıcı bir neti- ce vermesini arzu etmedikleri için bir görünüş kavuşuyor. başlangıçta halk tarafından tutulup sevilmiş eserleri ele almayı tercih etmişlerdi. Bu eserler "Dünkü Çocuk" ve "Harputta Bir Amerikalı" idi. İki eser de Ankaralılar tarafından beğe- nildiğine göre Konyalıların ve Es- kişehirlilerin de alâkasını çekecekti. alnız anlaşılamayan bir nokta vardı- Devlet Tiyatrosunun mahdut bir kadroyla bu kadar geniş bir işe girişmesine rağmen oynanacak bir sürü eserden hiç birinde yer bulma- mış, rol almamış sanatkârlar vardı. Acaba Devlet Tiyatrosu bu sanatkâr- ları beşinci, altıncı, belki de onuncu tiyatrolar için ihtimamla salamura mı ediyordu? we e Programda değişiklik Devlet Tiyatrosu — Genel Müdürü son dakikada Küçük Tiyatroda ve Üçüncü Tiyatroda oynanacak e serleri — değiştirmişti. Sanatkarlar şimdi "Yaz Bekârı" ve "Bu ece Başka Gece yerine Dr. Orhan Ase- na'nın “Korku'"suna ve Tenessee Williams'ın Can Yücel tarafından Türkçeleştirilen "Cam Biblolar - The Glass Managerıe ına çalışıyorlardı. "Korku" sahneye Ragıp aykır tarafından konulacaktı. "Cam Biblo- lar"da ise bu vazife Saim Alpago ta- rafından yüklenilmişti. Bu s Sa- im için mühim bir imtihan olacaktı Alacağı netice şimdiden merak uyan- dırıyordu. Piyesin en mühim geçen sene Çocuk"takı Billie kompozısyonu 1le alâkayı çekmiş ve bir ilerleme kay- dettiğini ortaya - koymuştu. Laura, Billie'ye taban tabana zıt bir karak- ter rolüydü. Havai Billie'nin yerini hakikatlardan kaçarak hayal âlemi- ne sığınmış, kendine güveni olmıyan bedbaht. fakat masum bir gene kız almalıydı. Talih, Gökçen Hıdır'ın ka- nısını çalmıştı. Konya ve Eskişehir- de feleğin çemberinden geçmiş Billie temsil etmeyı hakkı olan şöhrete kavuşması işten bile degıldı Boylelıkle Gokçen Hıdır bu sonbaharda bir nevi "iki ruhlu kadın" olacak enel Müdürün yeni sevdası "Oda Tiyatrosu" na gelince, orada bir deği- şiklik yapılmamıştı. Cüne eyt Gökçer harıl harıl "Bir Yastıkta"yı hazırlı- yordu. Eserin iki kişiden ibaret olan eşhasım — sahnede bizzat Cüneyt Gökçer ile eşi Medina Gökçer can- landıracaklardı. Cüneyt'in dublörü olarak Asuman Korad Vazıfelendırıl— mişti. Anlaşıldığına göre "Dördüncü Hanri" tecrübesi bile Cüneyt Gök- çer'i rejisörlükle aktörlüğü bir a- rada yürütmek sevdasından vazgeçi- rememişti. Şehir Tiyatrosu Bir "Per Günt" aranıyor P iyesin temsili için herşey hazır- lanmıştı. Dekorlar, — kostümler çizilmiş, en ufak roller dahi, san'at - kârlar arasında taksim edilmiş, pro- valara başlanmış, bale hazırlıklarını tamamlamış, Grieg'in nefis müziği bandlara alınmıştı Kısacası İbsen'in 50 nci ölüm yıldönümü münasebe- tiyle — Şehir Tıyatrosunda sahneye konacak olan "Per Günt" ün herşe- yi hazırlanmıştı.Fakat Per Günt ro- lünü kimin oynayacağı henüz belli degıldı Filhakika Per Günt, genç san'atkârlardan Muzaffer — Arslan'a verilmişti ama Muzaffer, Per Günt'- ün sade gençliğini oynayacaktı. Yaş- lılığını oynayacak — aktör bir türlü bulunamıyordu. Bu rol tevziatının hikmetini anla- mak cidden güçtü. Şimdiye — kadar "Per Günt" memleketimizde iki defa sahneye konmuştu. İlkinde Şehir Ti- yatrosunda u rolü — -gençliğini ve ihtiyarlığını- Talat Artemel — oyna- mıştı. Devlet Tiyatrosundaki ikinci temsilde ise Cüneyt Gökçer tek ba- şına rolün hakkından gelmişti. Peki AKİS, 15 EYLÜL 1956