Mahkemesinden hüküm alarak gaze- teyi toplattırmıştı. Ratip Tahir Bu- rak karara itiraz etmiş, itirazı red- dolunmuştu. Sonra da, dâva açılmış ve duruşma başlamıştı. Fakat mah- keme huzuruna çıktığında sanık, ken- disini muhakeme edecek hakimlerden birinin toplatmak kararına itirazını reddeden hakim olduğunu görmüştü. Bu Abdülkadir Topuzlu idi. Sanık ve avukatlarına gore ahis mevzuu ha- im "ihsası rey" etmişti. Kendisini reddettiler. Redleri reddedildi ve de- recattan geçti. Duruşma aynı ha- kimler heyeti ile devam edecekti. Iş— te bu sıradadır ki genç savcı muavi- ninin -ismi Gültekin Başak idi- gizli- lik talep ettiği görüldü. Savcı mua- vinine göre sanık müdafaasında mu- vafakat vermiş kimseleri yeniden kü- çük düşürmeye tevessül edebilirdi. Ratip Tahir Burakın — avukatları şiddetle itiraz ettiler. Alenilik. Türk mahkemelerinin prensipi degil miy- di? Şimdi bu prensip, bir evham yü- zünden niçin zedeleniyordu. Sanık kapalı kapılar arkasında verilecek bir mahkümiyet kararının — sadece kendisini mahküm etmeyeceğini ha- tırlattı. Işıktan kaçılmamalıydı. Fakat hakimler heyetinin gızlılık kararı yerdiği görüldü zam nığın — avukatları ayaga kalktılar. Kanaatlerince kendilerine lüzum kal- mamıştı. apalı — kapılar arkasında cereyan edecek bir basın dâvasında vazifelerini görmelerine imkân u. akımdan mazur sayılmalıydı- lar. Hepsı salonu terkettiler. Salon, gizlilik kararı üzerine dınleyıcılerın— den de boşaltıldı ve kapılar Ratip Ta- bir Burakın üzerine kapandı. Ayni mahkemenin kapıları, bun- dan bir müddet evvel de başka bir gazetecinin, Bedii Faik'in üzerine kapanmıştı. Zarif Bedit Faik Basın Kanunu değiştiğinden beri fıkra yaz- mamıştı. Savcılık, kanunun çıkma- sından bir ay kadar sonra Bedii Fa- ik'in daha evvel yazdığı bir fıkrada Cumhurbaşkanına hakaret edildiği iddiasıyla dâva açmıştı. İlk duruş- mada iddianame okunmuştu. İddia- namede Cumhurbaşkanına "Demok- rat Partinin avukatı" diyen Bedii Fa- ikin cezalandırılması istenmişti. Bu- nu takiben de savcılık gizlilik talep etmiş, talep heyet tarafından kabul olunmuştu. önümüzdeki hafta içinde zarif muharrir müdafaasını yapacak ve muhtemelen karar bu ayın sonuna kadar verilecekti. Alenileri ynı günler içinde Ankara Toplu Basın mahkemesınde Ulus gaze- tesinin sevimli "Dolmuş Şinasi Nahid Berker ıkı fıkrasından dolayı muhakeme ediliyordu. Şinas Nahid Berker hakkında dâva açmak için savcılık Başbakan Adnan Men- deresten muvafakat almıştı. Böylece Başbakan Adnan Menderes sadece son aylarda AKİS, Demokrat İzmir, Halk, Ulus mesulleri hakkında taki- bata gırışılmesı için muvafakat ver- miş oluyı Şinasi Nahid Berker 6334 sayılı Basın Kanununa göre muhakeme edılıyordu Suçu Başba- kana hakarett AKİS, 15 EYLÜL 1956 muharriri. YURTTA Muhalefet Canlanan Parti Bu haftanın başından itibaren İs- tanbulda, Sultanahmet civarında- ki bir evin yemden hayatiyet kazan- dığı görüldü. Doğrusu istenilirse ev pek parlak günler geçirmiş, hakika- ten ihtişam içinde yüzmüştü. Hele sahibinin Ankaradan geldiği zaman- lar, kapısında sıra sıra kırmızı plâ- kalı, siyah plâkalı — otomobiller hiç eksik olmazdı. Zira ev sahibinin adı Recep Pekerdi ve Recep Peker Tür- kiye Cumhuriyetinin — kudretli baş- bakanıydı. Bir başbakan ki topla, tü- fekte yıkılmaz hissini veriyordu. E- vin yeni sakinleri ise, Hür. P. men- suplarıydı. İşte, haftanın başında ha- yatiyet kazanan bina oydu. P, Fethi Kokuşan Çelikbaş Hürriyetçi nin İstanbul il merkezi rahmetli baş- akan Recep Pekerin evine yerleş- mişti ve ev kısa süren bir canlılık- tan sonra yeniden sükünete gömül- müştü. Zira Partinin il teşkilâtını ku- ran çok muteber zevat, anlaşılan in- zivadan hoşlanan kimselerdi. Haki- katen, kuruluşu takip eden ateşli ha- va dağılır dağılmaz Hür. P. nin İs- tanbulda ne adı kalmıştı, ne de sa- nı.. Merkezde canlılık pazartesi sabahı başlamıştı. Partinin Genel İdare Ku- rulu toplantısı vardı. Toplantıya biz— zat Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu kanlık edecekti. Genel Başkan bir za— manlar çok istikbal vaad eden, fakat sonradan Uuykuya dalan, ne var ki memleketin siyasi hayatında mutla- ka yerini almaşı gereken partisinin OLUP BİTENLER bir kıpırdanmaya ihtiyacı olduğunu anlamıştı ve kollarını sıvamak ka- rarını almıştı. Hakikaten görüşmeler başladığında Genel İdare Kurulu azalarının da bunu farketmiş oldukları ortaya çıktı. İyi çalışılamıyordu. Yapılan tenkidler haklıydı. İşin başında uya- nan ümidlerin henüz tamamile sön- mediğinde ittifak ediliyordu. Ama ateşi canlandırmak — lâzım Oklar bilhassa İstanbul teşkilâtına tevcih edildi. İstanbul Hür. P. nin en şans- l1 bulunduğu yerdi. Buna mukabil mevcut şanstan istifade olunamıyor- du. Bunun sebebi ise ataletti. Haki- katen toplantının ikinci günü görüş- melere il teşkilâtı ileri gelenleri de davet edildiler. Hür. Partililer mü- nevverlere - yaraşan bir — ciddiyette kendi dertleri üzerinde durmayı va- zife biliyorlardı. —Partinin gelişmesi için sadece iktidarın hatâlarına gü- venilemeyeceği — aşikârdı. Bizzat bir şeyler yapma lâzımdı. Yapılacak şeylerin başında ise, seçmene emni- yet vermek geliyordu. Toplantılarda partinin durumu ka- dar iktidarın vaziyeti de gözden ge- çirildi. Demokratik mücadelenin ya- pılması için şartların son derece mü- sait olmadığı ortadaydı.İktidarın nıyetlerı ise, kati olarak bilinmiyor- du. Hür. P. nin istihbaratına nazaran -D.P. 1çınde hâlâ "kuyruklar"ı vardı ve daima olacaktı- iktidar bir ara bü- yük seçimlere gitmeyi ciddi şekilde düşünmüştü. Meclisin yaz ortasında toplantıya çağırılması bu niyetle a- lâkalıydı. Fakat iktidar beklenen şartların gerçekleşmediğini görmüş- tü. Seçim için eylül ayı düşünülebi- lirdi. Eğer Milit PKorunma Kanunu bazı kimselerin Üümid ettiği müsbet neticeyi vermiş olsaydı ve kanunun aksaklıkları köylüye intikal etmeden şehirli memnun bırakılabilseydi -şim- di kanun hem şehirde, hem köylü kütlesinin hayatında kısmi memnun- suzluk uyandırıyordu - Hür. P. ne gö- re iktidar seçimleri yenileyebilirdi. Fakat ihtimaller — gerçekleşmemişti. Bu yuzden niyet terkedilmişti. Buna rağmen üç muhalif parti arasına ka- rakedi sokmakla D.P kendisini kuvvetlendirmeye çalıştığı seziliyor- du. Genel İdare Kurulu azaları o mevzudaki görüşlerini açıkladılar. Derhal ortaya çıkan hakikat şu oldu: millet işbirliğine taraftardı ve bu politikayı tutuyordu. Hür. P.nin bundan evvelki toplantılarında C. H.P. ile yakınlık kurmanın tehlikele- ri daima müzakere mevzuu olmuştu. Bu sefer böyle bir ihtimal ciddi şe- kilde ele alınmadı. Hür. li millet- vekilleri partilerini kurdukları Za- manki dar çerçevelerinden çıkmışlar ve daha kütlelerle temasa geçmişlerdi. O zaman — görmüşlerdi ki memlekette bulunduğunu sandık- ları "C.H.P. — düşmanlığı ilk basta kendilerine göründüğü yük ve yaygın değildir, susi çevrelerin malından tir. Ancak C.H.P. nin de tek ba- Z