C H. P. Meclisi çalışıyor Evvela kurultayı, sonra seçimleri kazanmak için mi? kalıntıları veya en küçük tehdit kar- şısında bayrağı indirmiş olanlar Ku- rultayı basamak yapmaya hazırlanı- yorlardı. Halbuki C.H.P. Kuru urultayı bıı sefer son derece yüksek bir sevi- e içinde cereyan etmeli, küçük me- seleler değil büyük dâvalar ele alın- malı, memleketin karşısına emniyet veren bir teşekkül olarak çıkılmalıy- dı. Şahıs mücadelesinin yeri kulisler- dı ama Kurultayın susi hesaplaşmalara açık tutulma- a dikkat olunmalıydı. Gelecek delegelerin büyük bir kısmı C.H.P. ye muhalefet yıllarında iltihak etmiş, onun uğrunda idealist olarak çalış- mış kimselerdi. Mihnet yıllarının sı- kıntısını çeken bu gençlerin yerini tekrar “"malum eskiler" almasına müsaade edilmemeli, part i yeniden bir "menfaat ortaklıgı haline geti- C. H. P. eclisine rilmemeliydi. C. H. P. denilince hatıra gelen ve sadece iyi hatıralar uyandıran dev- let adamlığı vasfı kadar davaya bağlılığını da göstermiş olan şahsi- yetler seçilmeliydi. Kı muha- lefetin işbirliği meselesinde de şüphe- siz bir a daha atacak ve ortaya Parti Meclisinden de daha müsbet esaslar koyacaktı. Dış Politika Askerlikten iktisada Bu — haftanın başında Tahranda bir pakt, kalıp değiştiriyordu. Bu pakt Bagdat Paktıydı. Bağdat Pak- tı evvela, askeri olarak düşünülmüş- tü, kültürel ve iktisadi cepheleri da- ha ziyade gölgedeydi. Fakat şu an- da askeri tarafları, tıpkı Balkan Paktında olduğu gıbı törpülenmiş, buna mukabil kültürel ve bilhassa ik- AKİS, 21 NİSAN 1956 tısadı tarafları ön plâna geçırılmıştır enderes ve Köprülü haf- tanın sonunda Tahrana muteveccı- hen Yeşilköyden ayrılırlarken, kendi- lerinden evvel İran Başkentine giden heyetimizin iktisadi sahadaki çalış- malarından haberdardılar. İlk heyeti- miz orada iktisadi bir konferansa katılmıştı. Bağdat Paktı devletleri müşterek kararlara varıyorlardı. Bun smı ilim sahasını alâ- kadar edıyor, diğerleri iktisadi cep- hede kalıyordu. Üye memleketler be- raberce bir takım meseleleri hallede- bilecek vaziyetteydiler. Bazı nehirle- rin tanzimi ve bir araştırma merke- lması gibi çalışmalar bil- hassa İngilizlerin desteği ile alâka, uyandırıcı mahiyet alıyordu. Bakanlar seviyesindeki konsey de toplandığında paktın bu kültürel ve iktisadi cephesinin ehnemmiyet kazan- dığı mukabil askeri vasfının nısbeten duştugu görüldü. bebi basitti: Bagdat Paktı, ancak A- merikanın iltihakiyle bir kıymet ifa- de edebilirdi. Amerika ise girmek is- temiyordu. Pakta karşı alâka besle- diğini fiilen ispat ediyor, delege gön- denyo , yardım teklifinde bulunuyor- Ama pakta dahil olmak" Hayır. Amerıkalıların kanaatınce bunun za- manı gelmemişti. Washington hükü- meti bu pakta katılmakla ham Mısır- hları, hem Fransızları, hem de İsra- illileri darıltmak istemiyordu. Bulu- nan formül, iste en çok bu çekingen- liğin neticesiydi. Zaman hiç de gel- miyeeektir. Bizim garip durumumuz Fakat toplantının ikinci günü Tür- kiye başbakanı söz alınca bizim garip bir durum takındığımız görül- dü. Herkes ne Oluyor diye birbirine YURTTA OLUP BİTENLER bakıyordu Adnan Menderes sözleri- nin yarısına geldiğinde öteki delege- lerin hayretlerini — yüzlerinden oku- mak kabildi. Başbakanın bundan on gün kadar evvel Seyhanda veya Ga- ziantepte verdiği nutukların — hava- sından kendisini kurtaramadığı zeha bı uyandı. Zira Adnan Menderes ay- nen şöyle diyordu.: "— Filhakika bi- zi hiç değilse aciz duruma düşürme- ğe matuf açık veya gızlı bir sürü faaliyetlerle karşı bulun: aktayız. Bugüne kadar bu faalıyet— leri sarfedenlere karşı sistemli Ve müttehid bir siyaset takip edilme- miştir. Kimseyi darılttmamak, sırf güzel misallerin tesiri ile sakim dü- şünceleri düzeltebilmek kaygusu ile bizlere karşı menfi vaziyet alanlara olduğu gibi şiddetle hasmane hare- ketlere geçenlere karşı dahi adeta kendimizi müdafaa etmekten vazgeç- mek derecesine varan bir müsamaha gösterdik. Bu tarzı hareketımızın ye gane mükafatı olarak menfi v cı unsurların mııtenebbıh olacak ve insafa gelecek yerde daima daha müteaddi bir hareket hattı takip et- tiklerine şahid ol u mütecavi- zane hareketlenn bazılarının arka- sında gizlenin maksadlar başka baş- ka olmakla beraber hepsi bir nokta- da birleşmektedir.. O da bizi yık- mak!", Elbette ki başbakanın bahsettiği D. P. İktidarı değil Bağdat Paktıy- dı ama neredeyse Türk dele gasyonu- mensup azalar Başbakanın "Din sin artık bu fitne!" diye bağırmasını beklediler. Menderes bunu soyleme— di, ancak tıpkı yurt içindeki miting- lerde sarfettiği bu cümlelerin sonu- na gene aynı mitinglerde kullandığı bir ihtarı ekledi: “— Bu hakikatin ve şimdiye ka- dar yapılan tecrübelerin verdiği ders lerin ışığı altında siyasetlerimizi müştereken tekrar gözden geçirmek ve müşterek bir hattı hareket tes- bit edip onu sistemli bir şekılde tat- bik etmek mecburiyetindeyiz". Ertesi gün ajanslar bu nutku dün- yaya Türkiye başb çol ve ağır kelımelerle Bağdat Paktı a- relerde son derece garip karşılanmış tı. Zira Menderes o sözleri T söylerken Sovyet Rusya Bırleşmış Milletler çerçevesi dahilinde yeni bir sulh taarruzuna geçiyor ve Orta Do- ğu meselelerinin halli hususunda ba- tılılara destek olacağım bıldırıyord Dulles - Amerikanın Bağdat Pak— tına katılmasını istemeyen adam - teklifi mul ayim karşılıyordu. Türki, bu vaziyeti alması Tahranda yadırganmıştı Dış politi- lerine riayet etmek mecburi* yetı ıç politika usullerine riayetten çok daha mühimdi. Bağdat Paktı Konseyinde Adnan Menderesten baş- ka bir temsilci böyle ağır kelimeler, hatta tehditler kullanarak konuş- amıştı. Zira ne Tahrandaki ve ne de dünyadaki hava bu şekilde, sözler 9