Bandaranaike Sabır tükenince.. hların en sadık dostu olarak tanını- yordu. Asya'dan yavaş yavaş çekil- mek zorunda kalan İngiltere Kotela- wala hükümeti ile anlaşarak Seylan adasında hava ve deniz üsleri tesis etmişlerdi. Seylan'ın bir İngiliz üssü olarak kullanılması Hindistanın ken- disine mil mesafede bulunan bu ada üzerindeki emellerini açıklama- sını önlüyordu. a Kotelawala bütün iç me- seleleri bir yana bırakarak hasım te- lakki ettıgı Hindistan ile uğraşmak tan geri kalmıyordu. Seylan'da ikti- sadi güçlükler yüzünden hayat paha- hlığı alabıldıgıne yükselirken, suisti- aller nüfuz ticareti söylentileri de gün geçtıkçe artıyordu. Bu hal şüphesiz ekserıyetı aydınlar ve gay- memnunlardan mürekkep olan Halkçı Cephe nin kuvvetlenmesine yol açıyordu. Nitekim seçimlerde Oxford'da E- den ile beraber okumuş olan Banda- ranaike'nin — liderliğindeki — Halkçı Cephe 25 seneden beri Seylanın mu- kadderatına hakim olan Kotelawa- la'yı alaşağı etmekte hiç güçlük çek- medi. Yeni Başbakan Bandaranaike'nin Fikirleri Batılılardan çok Nehru'nun ortaya attığı "birlikte yaşama" pren- sibine yakındır. Bu sebeple Seylan'ın Batılılarla olan yakın bağlılığının devam —edeceği şüphelidir. Hatta İn- gılterenın Uzak Doğudaki son üsle- ni muhafaza etmeleri de bir haylı zorlaşmıştır Batılıların himayesini kaybettiği - takdirde Seylanın ıstıkla lini muhafaza edip edemiyeceği de münakaşa edilebilir. Fakat Seylan halkı bütün bu tehlike ve zorlukları hayat pahalılığına çare bulamıyan hükümeti iş başından uzaklaştırmayı tercih etmiştir 24 KİTAPLAR KİRALIK ODA George Simenon'un romanı, ren: Ataç, Kapak resmi: Güngör Kabakçıoğlu, Seçilmiş hikayeler Dergisi Kitapları, Herkesin Kitapları: 6, 174 Sayfa, 1,5 lira). Simenon, — memleketimizde epeyce tanınmış bir muharrirdir. Günlük gazetelerde bir çok romanları, resim li tefrikaları çıkmıştır. Simeno-'un bir edebi hüviyeti var mıdır? — Yok- sa herhangi bir polis romancısı mı- dır? Bu nokta üzerinde durulmuş ol- madığı için, kaliteli kitap okumağa meraklı olanların, Simenon üzerinde tereddüd etmelerinde, biraz hakları da vardır. Aslına bakılırsa, Simenon onaltı yaşından beri yazan, 53 yaşın- da ikiyüzden fazla eser sahibi olan bir muharrirdir. Verdiği eser sayısı- nın yüksekliği, her eserinin pek de- ğerli olmadığım göstermeğe yetebi- lir. Hakikat da bu merkezdedir. Si- menon'un biitün eserleri, üzerinde du rulmağa değer cinsden değildir. Yal- nız, yazdıklarının içinden bir seçme yapılırsa, elde kalacak eserlerin de sayısı epeyce fazladır ve ona edebi bir hüviyet verecek mahıyettedır Fransanın en titiz, en usta kalem lerinden biri olan Gide'in begendıgı, methettıgı bir romancı olabilmek i- çin, bir hayli meziyet sahibi olmak gerekir. Gerçi Simenon'un bu nevi kitaplarında da, bir takım cinayetle- re yer verilmiştir ama, bunlar o şe- kilde işlenmiştir ki, okuyan, elindeki kitabın alelade bir polis romanı ol- madığım, daha başka, daha özlü bir tarafı bulunduğunu farketmekte ge- ez. Çevi- S. D. Yayınlarının Herkes Kıtapları Serısınden çıkan "Kıralık & kuyucunun dikkatini, alâ- kasını devamlı şekilde, kıtap üzerin- de toplayabilen Simenon'un en mu- vaffak eserlerinden biridir. Eli Negar, İstanbullu bir yahudi- dir. Bir halı ticareti için Belçika'ya gitmek üzere yola çıkmıştır. Vapur- da Silvi adında bir bar artistiyle ta- nışır. Bir otelde beraber yaşamaya başlarlar. Elinin işleri kötü gider.. Bir kaç yüzbin lira kazanması muh- temel olan hah isi bir çıkmaza gir- miş, kazanma ihtimali hiç kalmamış- tır. Parası da yoktur. Eli'nin odasının yanında Vander Kruyssen adında mil yoner bir adam kalır. Kruyssen o ak- şam Paris'e dönecektir. Kruyssen'in çantasına yerleştirdiği yuzbın lirayı, Eli, anahtar deliğinden görür. Silvi, Eli'nin cebindeki son paranın mühim bir kısmını almış ve gitmiştir. Kruys- sen'le ilgilendiğinin de farkındadır. Fli, çarşıya çıkar, bir müddet isti kametsiz dolaşır, sonra bir İngiliz a- nahtarı alır, cebine koyar, istasyona gider, Paris'e bir bilet alır. Kruys- sen'le aynı kompartmana düşerler adam uy Eli cebinde tuttuğu ingi- liz anahtarının sıcaklıgım duymakta- dır. Sonra birden Kruyssen'in kafa- sına ingiliz anahtarını vurur, öldü- rür. Paraları alır, iner. Kitabın daha ılk satırlarında cinayetin nasıl, min tarafından, ne şekilde ışlendığı- ni öğreniriz, öbür polis romanların- da olduğu gibi, cinayetin faili meç- hul değildir. Faili bulmak için bir ta- kım polis takipleri, şüpheleri ile oku- yucunun merakı çekilmek yoluna gi- dilmemiştir. Eli, tekrar döner, Silvi ile buluşur. Paranın yarısını ona ve- rir. Saklanması 1lâzımdır. Silvi'nin annesinin evindeki kiralık odalardan birim tutmaya karar verirler. Oyle yapıhr. Baron'ların evindeki pansi- yonların hepsi ayrı ayrı hususiyeti olan kimselerdir. Evın hayatı son de- rece enteresandır ve güzel anlatılmış tır. Kitabın bundan sonrası, Eli ya- kalanıp bir adadaki hapishaneye gönderilinceye kadar olup bitenlerin hikayesidir. Fakat bu hikâye, o ka- dar ustaca tertiplerle düzenlenmiştir ki, kitabı bitirmeden elinizden bıra- kamıyorsunu ir takım psi- kolojik meselelere temas edilmekte, hem de vakanın artan bir merakla devamı temin edilmektedir. KAATİL George Simenon'un romanı, Çevi- ren: Tahsin Yücel, Varlık Yayınları, Cep Kitaptan: 158, 111 Sayfa, — 190 Kuruş). Simenondan başlamışken, — gene bu ay Varlık Yayınevi tarafından yayınlanan bir başka eserinden de bahsetmek yerinde olur. "Kaatil" de, "Kiralık Oda" gibi meraklı ve kalıtelı bir kitap. Bura- da bir kasaba doktorunun hikâyesini okuyoruz. Dr. Kuperus, günün bırınde bir ihbar mektubu ahr. Bu ktupta, "Pek sayın doktor, denmektedir, si- zin gibi bir adamın habersizce gü- lünç edildiğim görmek zor geliyor in- sana. Size saygı besleyen biri, Mme Kuperus'un her yolculuğunuzda sizi aldattığım bildirir. Gidip dostlarınız- dan biriyle, M. de Schutter'le, Göl- ler bungalovunda buluşuyor geceyi orada geçirdiği de oluyor. Schutter, Kuperus gıbi bilardo kulübündendi. Hattâ kulübün Başka- nıydı ama, Kuperus onu dost say- mazdı. Bir takım kimseler onu dostu sansalar bile. Vak'a bu ihbar mek- tubu üzerine kurulmuştur. Dr. Ku- perus, her ay tıbbi bir toplantıya git- mektedir. Karısı da, ihbar mektubu- na göre, o günlerde kendini aldat- maktadır. Hem de, Kuperusun asla sevmediği, kulüpte başkanlığı atili- den alan bir adamla. Bir yıl bu ihbar üzerinde düşündükten sonra, kararı- nı vermiştir. Gene tıbbi toplantıya gi der, ama iştirak etmez, dolaşır, bir tabanca alır, vaktinden önce döner, bir ara istasyonda iner, ihbar mektu- bunda bahsedilen yere gider. Pence- reden bakar, karısı çıplaktır, yanın- da da Schutter vardır. Çıkmalarını bekler, arkalarından takip eder, sonra ikisini birden vurur. AKİS, 21 NİSAN 1956