YURTTA OLUP BİTENLER Memleketlerin Şerefleri ve Hükümetlerin Hatâları Ne mutlu o London Times gazete- sine ki memleketinin Dış İşleri Bakanı Prof. Fuad Köprülü değil- dir, iktidar organı Zafer a az ve Avam 'Kamar Mandalıncı gibi mılletvekıllerı yok- tur. Aksi h. ünyanın bu en meşhur gazetesinin vatan haınlıgı komünist ajanlığı, memleketin ve milletin şerefini haleldar etme gibi ithamlar altında bırakılması işten bile olmazdı. Hakikaten bundan bir kaç gün evvel Pravda dahil ga- zeteleri, Ürdün hadıselerının İngıl- tere hükümeti tarafından bu devle- tin Bağdat Paktına gırmesı için ya- pılan tazyiklerin milli vicdanda u- yandırdıgı tepki netıcesınde çıktı- ğını yazarken, London __Tımes aynı Ingıltere hükümetinin Ürdün hükü- meti üzerinde tasvip edılemeyecek tazyikler yaptığını bıldırıyor ve ik- tidarı şiddetle muaheze — ediyordu. Britanya adalarında bır gazete bu- nu belirttiği zaman ona komünist ajanı demek hiç kimsenin natırın- dan geç Ama bunu belirtmez- se, vazıfesını yapmamış sayılır Bir London Times'in, ne kadar acı ve utanç verici olursa olsun, hakikat- leri yazmak gibi mükellefiyeti var- dır. Hatta böylece Pravdanın tah riklerine sermaye verse bile. Zir: rada bilinir ki asıl tehlike bir takım bahanelerle hukumetın hatalarını gızlemektır Asıl komün gelme- memleketin şerelî mıll" ıtıbar vatan menfaati gibi çok ta- rafa çekilebilir cinsten kelimeleri paravana olarak kullanıp bir takım mesuliyetleri — hasır altı etmektir. İngilterede memleketin milk itibarın, vatan menfaatinin kümetlerin hatalarıyla zerrece ala- kası bulunmadığı ve o şerefin, o iti- arın, o menfaatin en ziyade mura- | kabe ve mesuliyetlerin açıkça mü- nakaşasıyla korunduğu çoktan an- | laşılmıştır. Gıpta etmemek mümkün mü? * Son en mühimi, şüphe yok, Büyük Mil- let Meclisinde Muhalefetın ve bil- hassa İsmet İnönünün 6-7 Eylül ha- dıselerıyle alâkalı beyanatıdır. Mu- efet bu hadiseler dolayısıyla Ü- çuncıı Menderes hükümetini şiddet- le itham etmiş, ortada asgari va- tandaşların mal, can ve ırz emniye- tini temin edememiş olmak mesuli- yeti varken ve azami mesuliyetin ne olduğu bilinmezken — tahkikatın aynı Adnan Menderesin emirleri al- tında yapılmasının kimseyi tatmin etmeyecegını belirtmiştir. Ayrıca bizzat Üçüncü Menderes kabinesi- ne dahil bazı bakanların ıfadelerin- den hükümetin hadiselerin vukuunu evvelden bildiği ortaya çıkmıştır. Mııteakıben İstanbul valisi bunu te- yid etmiş ve hadiseleri bastırmak maksadıyla tedbir almak müsaade- si istediğini, bu müsaadenin veı'ıldı- ğini bildirmiştir. O halde tedbirler, hadise çıkınca niçin ışlemedı polis yer yer nümayişçilere niçin müza- heret etti? Bunların, cevaplandırıl- ması gereken sualler olduğunda zer- rece şüphe yı Halbuki Meclıstekı muzakereler- den bu yana hükümet umumi efkâ- rı, hatta Büyük Mıllet Meclısını tenvir etmek lüzumunu hissetme- miştir. Buna mukabil Muhalefet ve İsmet İnönü Yunanlılar tarafından ileri sürülen bazı ithamları tekrar- lamak suretiyle memleketin şerefi- ni, milli itibarı, vatan menfaatini zedelemekle suçlandırılmıştır O ka- dar! Aslına bakarsanız memleketin şerefini, milli itibarı, vatan menfa- atini bir zedeleyen vardır ama kim? İthamlardan kurtulmanın yolu, bunları mukni delıllerıyle reddet- mektir. Yunan ŞÜ emiş, ruslar böyle yazmış, komünistler bu yaygarayı koparmışlar! Bizim için zerrece mühim değildir. Biz ha- diseler hakkında doğru şekilde te- nevvür etmeliyiz, mesuliyetler a- çıkca ortaya çıkmalıdır ve hata e- denler cezalarını görmelidirler. A- ma isterse mesuliyet en yüksek ma- kamlara bulaşsın.. Mesele o makam- ları bugünlük işgal edenlerin şahıs- larını değil tarih içindeki Türk mil- günlerde bu neviden bir kaç |j hadiseye şahid olduk. Bunların | Zeyyad Mandalinci Şerefler muhafızı ! letinin manevi şahsıyetını vikaye et- mektir. Bunun yolıı ise hakikatleri örtbas etmek yerıne, her şeyi oldu- ğu gıbı bildirmek komunıstlerden niçin dıkları karanlık, pusl o de gıldır, şuphelern ve en- dışelerın yüreklerde çöreklenmesine müsaade edilmemektedir, hatalılar kim olurlarsa olsunlar hım aye ve müsamaha görmemektedirler. Ser- best tenkid ve serbest munakaşa berraklığı temin etmekted 12 izde ikinci bır hadise Cumhur: başkanının İsrail-Ürdün hudu— dunda yaptığı beyanat hakkında Büyük Millet Meclısınde cereyan e- den müzakere, daha doğrusu - mu- halefet hatıl)ının tecrubesızlıgı do- layısiyle - Dış İşleri Bakanı Prof. Fuad Köprülünün nutuktan ibaret izahatıdır. Bu lüzumsuz — beyanatı tenkid edenler Kurucu bakan tara- fından menfi propagandacıların ale- ti olarak hüc uğra! şlardır Demokrat Partı ıktıdarı Arap - hudi ihtilafında bir muayyen tavır takınabilir, tavır hattâ komü- nistler tarafından da tenkid edile- bilir. Komünistler tenkid ediyor di- ye bu tavır tabu mu olur, üzerinde kımsenın laf söylemek hakkı kal- maz mı? Eğer dış politikamızda zaman zaman tahrik yolu tutuldu- ğu, sergüzeşt peşinde koştuğumuz hissi boş yere uyandırıldığı kanaati ve endişesi bizde de hâkimse tıpkı London Times'in veya — Avam- Ka- marasında İşçi — milletvekillerinin yaptıkları gibi kanaatlerımızı söy- leyemeyecek miy İsrail - Ürdün hududundakı be- yanat hadısesınde en mühim le memleketimizin bir taahhud altı- na sokulup sokulmaması Zira Türkiyenin ne şekilde taahhüd altına sokulduğu Anayasada yazılı- e başka yollardan — yapılacak vaadl er veya bu yolda söylenecek sözler şahsi olmaktan ileri gitmez. Ama Orta Doğunun bugünkü kon- jonktürü içinde Türkiye — Cumhur- başkanının Ürdün kampında aske- ri şeflere nutuk vererek Arap lej- yonunun yanında Türk o dusunun gorulebılecegı ıhtımalınden bahset- mes doğ bulmadığımızı, bu şekıldekı beyanları yanlış tefsir- lere ve ümidlere yol açacağından en- dişe ettiğimizi, dolayısıyla bazı kimselere lüzumsuz cesaret verece— ğini sandığımızı, nihayet ur- başkanının da böyle konuşmak hak- gerektiğini soylemek ımkanını demokratık bir rejim bi- ze sağlamalıdır. Böyle söyleyenleri demokratik bir rejimde Dış İşleri AKİS, 31 ARALIK 1955