YURTTA OLUP BİTENLER Bir Okuyucu Mektubu Acı Şeyler 23 Aralık tarihli Cumhuriyet gazetesinde şöyle bir baslık gölümüze çarptı: "Yaptığınızı Beğendiniz mi?" İlk ba kışta kime hitap ettiği pek anlaşılm an bu manalı başlıgın altındak e göz atıp, yazıyı okuduktan sonra, içimizden bir şeyin kop gunu hıssettık' Resim, bir ü ö | girmiş olan, AKİS'i ın azı işleri müdürü Cuneyt Arcayürek'in İnönü tarafından zıyaret dıldıgı ânı tesbit ediyor! Tabıı, son yıllard her sıyası suçl n başına geldiği gibi, Cüneyt Arcayü- azıdan ogre iyor b S Basın Enstitüsü" tarafından yayınlanan bir kitapta, "Ikti arı Üzerindeki Baskıları" adlı eserde yayınlanmıştır. Yani, iktidarların ba- sın üzerine nasıl, akla hayale gelmedik baskılar yaptığının canlı bir misali olarak bu insana utanç verecek resim geçirilmiş!.. Memleketımız için ne güzel bir propaganda vasıtası! Tam turistik bir bl azin hadıseden, acaba azap duymayan var mı? Ama, sadece azap duymakla iş bitmiyor ki!.. Beş yıldanberi kış uykusuna yatan bir basın ve aydınlar toplulu- gu, şu ibret levhasını görerek kendine gelir mi acaba? Kâğıt meselesi- ni, resmi ilan faciasını nazarı ıtıbara alarak gene “patlıcanın faydala- rından" bahseden, Beşiktaş - Fener maçından söz açan makale ve fık- ralarla gunlerını gün etmeğe devam eden yazarlarımız buna ne diye- cekler? Karın doymadan, iklim yaratılmadan demokrasi olmaz buyu- ran muhteremler nerededırler şimdi? İktidarın her yaptığını mazur gostermege gayret eden bir takım yazarlar, belki de şöyle diyeceklerdir: anım, iyi taraflarımızla taııılamıyoruz iktidar, hiç olmazsa kötü taraftan da olsa, tanınmamızı sağlamıştı mi yayınlayan gazete altına şu acı satırları da eklemiştir: "Bü- tün dunyaya dağıtılan boyle bir eserde, Türk Milleti, Türk demokra- sisi hesabına bu kadar yüz kızartıcı bir resmin bulunmasına sebep olan- lar, elde ettikleri netice ile ne derece iftihar etseler azdır!” Evet, ne derece iftihar etseler, ne kadar sevinseler azdır! Ama, bu- gunedek 'daha dün denecek kadar yakın bir geçmişte, bütün bu türlü hareketlere göz yuman, aldırmıyan, hattâ böyle olayları mazur göster- meğe çalışan büyük gazetelere, büyük aydınlara ve büyük aşyazar- lara ne demeli! Bu olaydan, onların da iftihar etmeleri gerekmez mi? Hani, Hüseyin Cahid Yalçın tevkıf edıldıgınde, ona, hücum eden, onu suçlu bulan başyazarlar, nerde? Demokrasi kervanına katılmış oldu- ğumuzu haykıran yazarlar ne oldu" Gazeteciler coplarla dövülürken, karakollara götürülürken yafet sofralarında kadeh kaldıran, içki sofrasının mahmurluğu ıle yazdıkları fıkralarda, "bu muazzam eserle- rin yanında hürriyetin de lâfı mı olurmuş!" dıyen yazarlar şimdi ne alemdeler acaba? Onların da iftihar etmeleri gere ekmez mi? Bu utanç verici hâdiseden sadece bir gurup değil, hepimiz sorumluyuz. "Hepi- miz" den kasdım, aydınlar ve gazetecilerdir. Mecliste bu kadar gazeteci ve başyazar olan milletvekilleri var. Hangisi "isbat hakkı teklifine imza attı ? Tevkif edilen gazetecilere yapılan muameleye hangisi itiraz etti? Adalet Bakanlığından hangisi bu hususta izahat istedi? Basın Kanununun demokratik esaslara gore değiştirilmesi için kim uğraşıp didindi? Bütün bunlardan habersiz ve uzak bır basın ve aydınlar zümresi olursa, elbet gazetecilerin saçları kesi Vicdan bile duymaz, sesi çıkmazsa bir ahı! Sessiz kölelerdir yaratan binbir ilâhı. Elbet put olurlar öpülen eller etekler, Elbet open oldukça olur öptürecekler. ar, üzüntü, ümitsizlik ve ıstırap ile söyliyelim ki, kabahat biz aydınlarda, sız gazetecilerdedir! Acı şeyler Halük, fakat- gerçek. Necmettin HACIEMİNOĞLU İstanbul Edebiyat Fakültesi, Türkoloji bölümü öğrencilerinden prensipler, kapıların herkese açık tu- m kıstasları göz önünde bulundurmak karan, partiyi idealistler partisi haline getirmek ve ozlenen polıtıkanın esaslarını benim- mek azmi oluy rdu? Küçük he- saplara bü yuk kirler feda edılmıştı Doğrusu ıstenılırse Muammer A- 10 lakantın vaziyeti Hür. P. nde müna- kaşa mevzuu olmuştu. Ama bir defa Manisa Milletvekili emrivaki yapmış, AKİS Bu hafta 35.535 adet basılmıştır gelip kendılıgınden yerleşmişti. Sonra bazı Hürriyetçiler - Fevzi Lütfi Ka- raosmanoğlu, Mustafa Ekinci... - Mu- ammer Alakantı almamanın D P den u yana kayacak bir takım milletve- killerini şüpheye duşurec ğinden çe- kinmişlerdi. Nihayet ılletv kili a- dedini çoğaltmanın bır em suru olacağını düşünenler de çıkmış ve kemıyet on plana alınmıştı. Neti- cede Mua! r Alakant ekserıyet ka- rariyle partıye kahul edilm ştı. Me- ele de Hür. P ucuları için bit- mişti. Zira yeni partıde ıktıdar lider” lerinin ve organlarının temenni ettik- leri, hattâ belirttikleri gibi anlaşmaz- hk yoktu Daha doğrusu herşey bir aile içindeymiş gibi cereyan ediyordu. Münakaşa ve müzakereler sırasında kapıyı vurup çıkanlar oluyordu; ama ertesi gün dönüyorlardı. Birbirlerine ağır şekilde hucum edenler bulunu- yordu; ama iki saat sonra sarılıp ö- püşüyorlardı. Partı içindeki seçimler sırasında kulis faaliyeti de görün- müştü; ama kazananlar ve kaybeden- ler neticeyi Iyı oyu ncular gibi karşı- lamışlardı Kasım Küfreviye gelınce nun kur cular arasına katılmaması- ıu, hattâ partiye girmemesini D çevrelerı istismar ediyorlardı ama hareket bizzat iktidar için fena bır nottu. Çünkü Ağrı Mılletvekılı— nin bazı endişelerden dola, şahsı- na değil, hemşehrilerine ait endişe— ler - bu tavrı takındığı herkesin ma- lümuydu. Bu endışelerın duyulm sı İ- se, D.P. idaresi için u sım Küfrevi fikren ve kalben "is- patçılar" la beraberdi; ki hususi durumu onlara açıkça iltihakı- na mani teşkil ediyordu. Bundan bir buçuk sene evvel de Server Somun- cuoğlu aynı mülahazalarla - onunki" ler mali idi - C.H.P. den ayrılmak mecburıyetınde bırakılmamış mıydı? Demek ki andan bu yana iktida- rın usullerınde pek çok şey değişme- Evet, iç ihtilâf veya çözülme hi- kayelerının aslı ve esası yoktu. An- k bu demek değildir ki Hür. bir yolun ağzında bulunmamaktadır Partinin kapıları kimlere açık tutu- lacak, kimlere kapanacaktır? Her ı memnun kabul edilecek midir? Partisinde aradığım bulamayan şan- sını yeni partide mi deniyecektir ? Hür. P. yurt ıçındekı teşkılatını kur- madan e bu vabım kendi kendın verm, burıyetın— deydı Memleketle her tarafında Hür. P. nin temsılcı si olmaya can atanlar vardı. Hattâ bunların sayısı ocaklar- da, bucaklarda, ilçe ve illerde birkaç taneydi. Seçmek gerekiyordu. Kurucular, kendileriyle teker te- ker konuşulduğunda seçme yapılarak âza kabulüne taraftar görünüyorlar- dı. Ama şimdiye kadarki fili tutum- ları şuydu: Meclisten hiç kimseyi red- detmemışlerdı Halbuki DP Meclis Gurubunun içinde Hür. P. ni samimi surette benımsemış olanlar mevcut- tu ve bunlar rejim için bir teminat teşkil ediyorlardı. AKİS, 31 ARALIK 1955