yanlardan sonra Türk Hükümetinin başka türlü hareket etmesi beklene- mezdi! Ancak Hükümetin yetkili ve sorumla kişileri de bılıyorlardı ki bu olayda, komünist parmağı bulun duğunu kabul etsek bile, henüz Bag— dat Paktına iltihaka hazırlanmamış Ürdün amme efkârını — zorlamış ol- manın da büyük payı vardı. Bunun kusuru tek başına Bağdat Paktının Orta Doğulu üyelerine veya onların lideri durumunda olan — Türkiye'ye yüklenemezdi. İngiltere'nin de sorum hissesi bulunuyordu. Netice Bütün Arap Devletlerini Bağdat aktı camiası içinde görmek el- bette akl-ı selim sahibi herkesin ar- zuladığı bir şeydi. Ancak bu öyle al- tı ay, hatta bir sene içinde gerçek- leştirilecek bir iş değildi. Sağlam ve sürekli anlaşmalar daima zamana ih- tiyaç gösterirler. En ufak bir istical, bütün bir ittifak zincirini — en nazık halkasından kırabilir. Netekim Ürdün de, Bağdat Paktı üyeleri için, ebedi- yen degılse bile, uzun bir müddet i- çın kaybolmuştur Ürdün'den son alı- an haberler Ürdün Meclisinin da- ğıtıldığım, 14 Ocak'ta yeni seçimle- re gidileceğini göstermektedir. Me- cali Kabinesi de istifa etmiş, yerine geçici bir Hükümet kurulmuştur. Bu ükümet ise, elbetteki, yeni Mecli- sin kurulmasına kadar, Bağdat Pak- tına katılma konusunda bir karar al- mak durumunda değildir. Yeni Meclisin Bağdat Paktı karşı- sındaki durumunun ne olacağı konu- sunda ise kesin konuşmak mümkün değildir. Eski Meclisin bu Paktın ta- mamen lehinde değilse bile pek de a- leyhinde olmadığı biliniyordu. Ingıl tere ve Orta Doğu'daki dostları şim- di evdeki bulgurdan da olmuş bulu- nuyorlar. Zira amme efkârının bir, iki hafta içinde nasıl bir durum ala- cağını gösteren en ufak bir işaret bi- le yoktu Bu sefer de acele işe şeytan karış- mıştır. Fransa Fransızlar sandık başında Paris, - (Aralık) Fransa hususi muhabirimiz Aydemir Balkan bildiriyor. 1951 haziranında idi. Sorbonne Hu- kuk Profesörlerinden Mösyö Devi- nat, Radikal Parti adayı olarak se- ç'm kampanyasına çıkmıştı. Loire'da bir şehirde, bağcılarla dolu olan bir salonda Partisinin programını kür- susune yakışan bir belâgatle savunu- masının en heyecanlı ordu. Konuş bır yerınde kalabalığın içinden bir "— Bütün bu ıvır-zıvır bizi İlgi- lendirmez Profesor cenapları, diye ho- murdandı. Sen şarapçıların imtiyaz- larının lehınde misin, aleyhinde mi? Öyle Kendisini bir an için fakülte sı- AKİS, 31 ARALIK 1955 nıflarının kürsüsünde zanneden De- vinat: "— Biz bütün imtiyazların aley- hindeyiz" diye hışımla cevap verince salonda bir uğultu yükseldi. Yanın- daki mahalli teşkilât başkanının azar- la karışık ihtariyle kendine gelen De- vinat, sonradan: “— Fakat şarapçılar için bir is- tisna yapabiliriz" diyerek devrilen çar mı tekrar doğrultmak istediyse de fermanım bir kere imzalamıştı. Hem seçimlerden oldu, hem de meşhur ce- vabı ile Fakültede, öğrenci ve mes- lekdaşları arasında eşsiz bir mizah konusu haline geldi. Demokrasinin — kudreti Fransada — seçimden secime zevkle anlatılan bu hikâye, birçoklarının sandığı gibi Fransız seçim müessese- sinin aksaklığını degıl sıhhatini gös- terir. Bu hikâye ne kadar paradoksal gözükürse gozuksun bir demokrasi- nin zaafına değil, kudretine alâmet- - — Fransada sınıflar belli — dâvaları gütmek ve belirli menfaatler peşinde koşmak için kurulmuştur. Politik ha- reketler, bu sınıfların dâva ve men- faatlerini iş edinen grupların, siyasi partilerin içinde gelişirler. Fransada işçi, köylü tüccar, sanayici, eğitmen, v.s... kendi dava ve menfaatlerine sahip çıkan grupların tabii seçmen ve müdafiidirler. Sosyal sınıflanma- ya muvazi olarak gelişen bu politik sınıflanma o kadar ileri gitmiştir ki, meselâ köylüler dahi, pancarcılar, bağcılar, hububatçılar gibi muhtelif kesimlerin siyasi gruplarını teşkil ve çıkarlarını müdafaa ederler. Bu ba- ımdan, Fransa'da, meselâ bizde ol- duğu gibi işçilerin, liberal bir prog- ramı savunan bir hükümeti veya köy- lülerin, toprak dağıtımı aleyhinde o- lan bir grubu desteklemeleri tahay- yül bile edilemez. Fransada siyasi gruplaşmaların çokluğunu, Ingıhz de- mokrasi sisteminin müdafii bazı ya- zarlarımız gibi bir cemiyet ve bünye zaafına değil, bilâkis cemiyette siya- si şuuru ve sınıf müdafaa iradesi tec- rübe dolu uzun asırlardan sonra ge- lişmiş bir vasatın mevcudiyetine ham- letmek daha doğru olur. S u satırların -okunduğu sıralarda Fransızlar seçim sandıklarının ba- şına gitmek üzeredirler. Kış ortasın- da bir genel seçim, Fransada, seksen seneden beri ilk defa yapılmaktadır. Gene, Mac Mahon'un 1877 de Meclisi lâğvetmesinden beri ilk defa, Fran- sız Meclisi, kanuni süresi sona erme- den dağılarak yeni seçimlere intizar etmektedir. Başbakan Edgar Faure, eski seçim kanununu muhafaza ve artık açıkça cephe aldığı Mendes- France'ı mağlüp edebilmek için Ana- yasanın bir maddesinden istifade e- derek, kendine itimat oyu vermeyen Mechsı Meclis Başkam ve Kabinesin- deki aşırı sağcı bakanların karara iş- tiraki ile feshetti. Tecellinin hikmeti- ne bakın ki eğer Meclis Faure'u mut- DÜNYADA OLUP BİTENLER lak ekseriyetle değil de on eksik oyla devirmiş olsaydı, giden ve dağılan, Meclis değil, Faure kabinesi olacak- tı. Şimdi ise giden Meclis, kalan Fa- ure kabinesidir. Faure, yeni Meclis kuruluncaya kadar iş başında kala- caktır. Fransız Meclisinin bu "hara- kiri" sinden sonra yeni seçim kanunu İsteyen Cumhuriyetçi ve Radikaller kıyameti kopararak Faure'u türlü it- hamlarla teşebbüsünden vazgeçirmek istedilerse de bir kere ok yaydan çık- mıştır. Mendes-France'ın bütün hid- det ve infiali, Hükümet ve Faure a- leyhine yayınladığı bir seri makale- den belli olmaktadır. Faure ise - tiyle - Radikal Partiden ihraç edilmiş bulunmaktadır. Yeni gruplaşmalar İşte Fransada yeni seçim kampan- yası böyle hararetli bir tartışma havası içinde başlamıştır. Fesih ka- rarının ilânından sonra, yeni seçım— ler için, iki büyük grubun daha doğ rusu seçim blokunun teşekkül edece— ği belliydi. Bu iki. seçim bloku, bütün ampanya müddetince, sol ve sağ blok diye, biri Mendes- France'ın diğe- ri Edgar Faure'un idaresinde yarış- mışlardır. Hemen ilâve edelim ki, sağ ve sol tâbirleri, Fransada, Turkıyede kullanıldıgmdan oldukça farklı an- lamda kullanılmaktadır. ' Mendes France, erriot, Mitterand, Mollet Mauriac "sol" durlar fakat solculuk- ları bizdeki ezeli - ve hayali - solcu- ların anlayışlarından çok farklıdır. aten Fransada seçim arefesinde he- men hiçbir parti, Hristiyan gruplar harıç, sol olmadığını iddia etmez. Sol i demek cumhuriyetçi, halkçı ve bılhassa laik parti demektir. Yalnız şu var ki, Fransada çok tekrarlanan bir söze göre "her Hükümet soldan başlar, fakat sağda bitirir!" Buna en mükemmel misal, kurtuluştan sonra kurulan MRP (Cumhurıyetçı Halk Hareketi) Partisinin icraatıdır. MRP Bakanları sömürge savaşlarını sonuna kadar müdafaa etmişler, koyu kato- lik bir propaganda ile Fransada aşırı sağ unsurları daima korumuşlardır. Netice itibariyle MRP seçmenlerinin adediyle beraber, sayısı da değişmiş- M ndes-France'ın "Cumhuriyetçi grup" adı altında alelacele teşkil et- tiği «ol blok seçimlere oldukça hazır- lıksız gırmektedır Çunku mücadele- min ve zamanı" karşı blokun bır numaralı adamı olan Edgar Faure tarafından seçilmiştir. Fakat Fransa seçimlerinin en önemli hâdisesi üç milyona yakın seçmeni Olan Sosyalist Partisinin Mendes-France'ın Cumhu- riyetçi blokunda yer almayı kabul et- miş olmasıdır. Seçim terazisinde en ağır basacak olan bu ittifaktır. Men- des-France'ın Radikal Partisi, aynı zamanda, Sosyal Cumhurıyetçıler ve UDSR (Demokratik ve Sosyalist Mukavemet Birliği) ile de işbirliği yapmaktadır. Sosyalist Partinin komünistlerin uzattığı eli reddedip Radikallerle it 15