. Fakat kısa vadeli gıiçliiklerin halli ıçın yabancı yardıma — muhtaç kalmak işi çok ileri goturebılır Tür- kiye halen çok ağır bir dış borç yükü altındadır; 1949 dan bu yana aldığı dış yardımın miktarı ise 1400 milyon lira civarındadır. Eğer dış borçları artarken ihracat kapasitesi artmazsa memleketi ilerde bekliyen sıkıntıdan ibarettir. Yukarda ki mütalâalar bir muha- Iifin iddiaları değil, dünyanın en ta- rafsız ve iktisadi sahada en selâhi- yetlı haftalık mecmuası "Economist" in kanaatidir. Bu objektif görüşün hükümet tarafından yapılan açıkla- malarda ortaya konulan durumla te- zat halinde bulunduğu derhal göze sapmaktadır Halbuki memleketimi- zin uzun vadeli bir buhranın içinde ol- duğunu ve kurtulmak için hüküme- tin halkın hoşuna gitmiyebilecek ik- tisadi tedbirler almaya mecbur bu- lunduğunu belirten bu yazının intişar ettiği haftanın ortasında radyolar ve Anadolu Ajansı Başbakan — Adnan Menderesin şu sözlerini yayınlıyordu Türkiyenin üç bir esaslı ve halle- demiyeceği derdi yo ktur Muvaffaki- yet yolundayız. Şimdiye kadar yapıl- mış büyük hamle ve gayretlerimizin netıcelerını birer birer idrak edeceği- miz zaman çok yaklaşmıştır. -Boyle soyleyen hükümet aynı haf- ta, inkârı gayrı kabil bütün sıkıntıla- rın suni şekilde muhalefet tarafından yaratıldığı mucip sebebiyle silâhlarını bir yandan bulanık suda balık avla- yan m uhtekır ve ıstıfçılere, diğer ta- raftan ıktısadı polıtıkayı tenkid eden- lere çeviri mukabil alın- ması lazım gelen esaslı tedbirler, bunları almak için her şeyden evvel bir buhranın mevcudıyetını kabul et- mek gerektiğinden alınam hal- ka hakiki vaziyetimiz bıldırılemıyor- du. Halbuki, yalnız "Economist" de- ğil, 300 milyon dolar kredi istediğimiz da iktisadi — vaziyetimizin ancak politikaya âlet edilemiyecek ciddi ıktısad” tedbırlerle düzelebile- ceğini söylüyor ve talebimizin is'afını bu şarta bağlıyordu. İlk tedbirlerin neticesi Buhranın — bir ekonomik, bir de psi- kolojik sebebe dayandığını AKİS geçen sayılarında da belirtmişti. Hü- kümetin aldığı tedbirler psikolojik sebeplerden bir kısmını ortadan kal- dırdı. Başbakan Adnan Menderes ka- binesiyle, DP. Genel Başkanı Adnan Menderes Genel İdare Kuruluyla 'be- raber çalışmaya başlamıştı. Bu iki kurul son hafta içinde mütemadiyen toplandı, alınacak tedbirler üzerinde mütemadiyen çalıştı. Bir yandan da radyoda propaganda konuşmaları de- vam ediyordu. Bunların daha aylar- ca sürmesine karar verildi. uh kirlere ve istifçilere tayin edilen ce- zaların ağırlığının da karaborsanın bir kısmını önliyeceğinden ve sakla- nan malların piyasaya çıkmasını te- min edeceğinden şüphe yoktu. Nite- kim kurulan arama-tarama ekipleri en zaruri ihtiyaç maddelerini mah- AKİS, 16 TEMMUZ 1955 YURTTA OLUP BİTENLER Şu Küçük İsrail... Bır küçük devlet! Üste- uruluşunun üzerinden on sene bile geçmedi. Henüz çocuk- luk değil, bebeklik — devresinde.. Bari sulh ve sükün içinde mi bü- yüyor? Hayır. Dört bir tarafı ye- mınlı düşmanlarla dolu. Hepsi her komşularını boğup öldürmek ıçın fırsat kolluyor. Ne cografi va- eti, ne maruz bulunduğu dış tehlıkeler ne de karmakarışık milletin hususiyetleri — ferahlığa müsait. Işte bu devlet geçenhafta bir hükümet buhranına maruz bı- rakıldı. Moshe Sharett kabinesi istifa etmek zorunda kaldı. Hâdisenin sebebi bir skandal- dir. Hadise şimdi "Kastner me- selesi" diye biliniyor. Kastner yük- sek bir memur ve iktidardaki Ma- pai partısının nüfuzlu azalarından- dır. wald adında bir gazetesi Kastner i yarım milyon Macar ya- hudisinin nazi kamplarına atılma- sına alet olmakla suçlandırmış a- leyhinde kampanya açmıştır. Kast- ner kendisine hakarette bulunduğu iddiasiyle gazeteciyi dava etmiş, fakat Gruenvvald isnadını ispata muvaffak olmuştur. Bunun için de ortaya deliller dökmüştür. Kudüs mahkemesi gazeteciyi sadece iki buçuk Türk liralık para cezasına mahkum etmiş ve bir tanesi hariç doğruluğuna kanaat asına Kastner aleyhindeki ithamların doğruluğuna kanaat getirdiğini ka- rarında bildirmiştir. Bunun üzerine iktidar Kastnertn müdafaasını ü- İsraıl zenlerde, ambarlarda buldu. Öte yan- dan büyük şehirlerde kontroller Sık- laştırıldı, belediye murakıpları hare- kete geçtiler. Zecri tedbirler kendi hacimlerine göre iyi neticeler veri- yordu. cak bunların yanında eko- nomik tedbirlere de baş vurulması lâ- zımdı. Kabine ve Genel idare Kurulu toplantılarından sızan haberlere göre zirai mahsullerden vergi alınması i- şi üzerinde duruluyordu. Bilhassa Ge- nel İdare Kurulu küçük çiftçiden ver- gi tarhının aleyhindeydi. - politik se- beplerden - ama büyük çiftçilerin ge- lirlerine bir darbenin — indirilmesini doğru buluyordu. Fakat bu bir ka- nun mevzuuydu ve Meclisin açılma- sını beklemek gerekiyordu. Meclis a- çılmadan temin edilebilecek gelire, Tekel maddelerine ve — Sümerbank mamullerine yapılan zamla el konul- muştu. Bunların popüler sayılmayan kararlar olduğunda zerrece şüphe yoktu. Üstelik bu zamlara lüzum gö- ren hükümetin iktisadi sıkıntının mevcudiyetini açıkça kabul edecek yerde "refah var, onun için fiyatları ayarlıyoruz" tarzında garip bir ba- haneyle halkın karşısına — çıkması memnuniyetsizliği arttırıyordu. Hele bir yandan hayat böylece pahalı ve zerine almış, savcı kararı temyiz etmiştir. Ama kabine de istifa zo- runda kalmıştır. Gıpta etmemek elden gelmı- or.. Şu küçük İsrail! da mesuliyet mevkiindeki bır ada- mın aleyhinde neşriyat yapan ga- zeteci mahkemeye verilince sulh hâkimi ona “hükümetin nüfuzunu kırıcı neşriyat yaptı diye hüküm giymeden tevkif etmiyor, zavallı- cık derhal hapishaneye gönderilip sıfır numarayla saçları — kesilmi- yor, duruşması sırasında isnadını ispat hakki kendisine tanınıyor ve o deliller gösterip sadece iki buçuk liralık para cezasiyle kurtulabili- yor, buna mukabil isnad olunan su- çu işlemiş davacı umumi efkâr ö- nünde mahküm ediliyor. Tabu bu da, onu tutan kabinenin devrilme- sine yol açıyor. Ama kabinenin ba- şındaki Moshe Sharett duruşma devam ederken İsrail — Meclisi Knesset'in kürsüsüne çıkıp gazete- ci aleyhinde asılsız ithamlarda bu- lunmuyor, mahkemeye tesir etme- ye çalışan da olmuyor. Başbakan karardan sonra bu kararı veren hâkimler hakkında ad ileri ge lailar etmiyor. Hem de İsraü gibi küçül dıışmanlarla çevrılı, sıkın- tılı vazıye te mlekette. a işte bu yuzdendır ki İs- rail, karışık Orta Doğuda en kav- tl ve en müstakar devlettir. Demokrasının faziletini bilmemez- likten memleketlere pek çok şey kaybettırır güç hale getirilirken devlet kasasın- dan yapılan ikramlar vatandaşların garibine gidiyordu. Pehriz ile lahana turşusu arasındaki fark gözden kaç- mıyordu. Her halde ortada bir rarsızlığın emareleri göze çarpıyordu. Sempatik olmayan iktisadi tedbirler alınca Demokrat Parti halkın naza- rında sevimsiz hale gelmekten kor- kuyor, bunun seçimleri kaybetmek neticesi verme ihtimali ise bazı kim- seleri tıtretıyor, buhran geçirtiyordu. tedbirler alınmadık- a asıl huzursuzlugun sebebi olan güçlükler azalmayacak çogalacaktı Bir ara çare bulundu: Muhalefeti ez- mek. Böylece ' ıstısmar imkânı or- tadan kaldırılacaktı. Tabii bunun yanlış ve çıkmaz.bir yol olduğunda zerrece şüphe yoktu, Ankarada De- mokrat Parti ileri gelenlerinden bir çoğu bu kanaatteydiler. Soğukkanlılığa ihtiyat İşte bu sıradadır ki Başbakan Ad- nan Menderes tarafından gönderil- dıgı ıddıasıyle Karadeniz sahillerin- de © - Cumhurıyetçı Mıllet Partisi son ay içinde büyül rakki kaydetmişti - bir nutuk kampanyası- na çıkan Devlet Bakam Dr. Müker-