Cezayirli milliyetçiler Bir gün sabah... oldukları haklara mâlik olmaları ge- rekirdi. Halbuki Fransızlar bunu ka- bul etmemişler. Cezayirlilerin siyasi hak ve imtiyazlardan istifade edebil- meleri için "Fransızlaşmalarım" şart koşmuşlardır, yani Cezayirin Müslü- man yerlileri, dinlerini, kültürlerini ve hattâ dillerini degıştırdıklerı tak- dirde eşit haklardan istifade edebile- ceklerdir. Sırası gelmişken şunu da ilâve edelim kı bir çok Fransız âlimi- nin "Barbar diye — vasıflandırdığı, Avrupa camiasına ithal etmek iste- medikleri Türkler işgal ettikleri memleketlerdeki yerli ahalinin dini- ne, diline müdahale etmemiş, kendi kulturunu dinini onlara empoze et- memiş ve yerlı ırkın ortadan kaldırıl- ması yoluna hiç bir zaman tevessül etmemişti. Fransızların bu muamelelerine dı- şardan, bilhassa Kahire ve Moskova radyoları vasıtasiyle yapılan tahrik- ler eklenince önce 1954 yazında baş- layan karışıklıklar bugünkü — vahim durumun meydana gelmesine sebebi- yet vermiştir. Fransa'nın durumu Fransızlar, şimdi bile Cezayirin kendi ana vatanlarının bir vilâye- ti olduğunu ilân ettiklerinden, oraya muhtariyet vermeleri pek mevzuuba- his değildir. Daha geçenlerde Marsil— yada şerefine — verilen bir ziyafette söylediği nutukta Fransız Cumhur- başkanı Ren& Coty bu hususu teba- rüz ettirmiş ve Fransanın medenıleş- tirdiği, bolluğa gark ettiği ketleri asla terkedemiyeceğini bildir- miştir. Rene Coty'nin, Fransanın Cezayi- Tİ medenıleştırdıgı (!), bolluğa gark ettiğine (!) dair sözleri, — vazifeten AKİS, 16 TEMMUZ 1955 Cezayire gidip tetkiklerde bulunan Fransız parlamento heyetinin, hazır- ladığı rapor ile tezat halindedir. Bu raporda Cezayir sıyası sosyal, eko- nomik, idari ve askeri bakımlardan incelenmekte ve şımdıye kadar Fransızların orada neler yaptığı objektif olarak ortaya konmaktadır. Fransız mebusları önce Cezayırın bir çok bölgelerinde hüküm süren se- faletin bütün insanlığı müteessir e- decek kadar kuvvetli olduğuna işaret ettikten sonra Cezayir'deki Fransız- ların, yerlılerın zararına olarak suni bir emniyet havası içinde rahat bir şekılde yaşadıklarına da temas edi- yorlar. Rapor memleketin iktisadi ve sosyal durumunun çok zayıf olduğunu ve halihazır karışıklık sebeplerinden birinin bundan ileri geldiğini de be- lirtiyor. Filhakika Cezayir'in en mün- it olan kuzey topraklarına Fransız- lar sahib oldukları gibi, bütün ticaret ve sanayi de onların elindedir. Halbu- ki Fransızlar umumi nüfusun ancak onda birini teşkil etmektedir. Güneye gidildikçe — kuraklık ve sefalet art- maktadır. Bu bölgelerde yaşayan bir ziraat işçisi gunde 360 frank — (300 Türk kuruşu) almakta, bu ücretle 7 veya 8 kişiden muteşekkıl ailesini ge- çindirmeğe mecbur olduğu gibi, sene- nin ancak azami 150 gününde iş bu- labilmektedir. Aynı zamanda az sula- nan ve mümbit olmayan toprakların ziraatiyle uğraşan müslüman çiftçi- lere yapılan yardımlar da azaltılmış- tır.. Parlamento heyeti mensupları, Fransız idaresinin tedricen müslüman ahali ile temaslarını kaybetmiş oldu- ğunu, bütün idari teşkilâtın yalnız DÜNYADA OLUP BİTENLER nüfusun Avrupalı olan kısmı nazarı itibara alarak kurulmuş olduğunu ve müslüm halinin — mevcudiyetinin, ıhtıyaçlarının ihmal edıldıgını hede etmişlerdir. Netice mebusları milliyetçilerin çıkardıgı ka- rışıklıkların önlenebilmesi için kuv vet kullanılmasından başka muslu— man ahalinin sempatisini kazanmak için idari, sosyal ve ekonomik saha- larda İslâhat yapılmasını; yardımların arttırılmasını tavsiye etmektedirler. Fakat gerek hükümet, gerek Cezayir idaresi, gerekse de Fransız ordusu geçmişte yapılan hataları tekrarla- maktan kaçınmalıdırlar. Cezayirdeki karışıklıkların Fran- sız Menlisinde hararetli münakaşala- ra sebebiyet vereceği tahmin edilebi- lir, fakat bu — müzakereler Cenevre konferansına 1ştırak etmeden önce Başbakan Edgar Fawure'un prestijini sarsacak mahiyette olmıyacaktır. sen Fransa parlamentosundan Mecliste'ki hararetli müzakerelerde müstemlekeci zihniyete karşı ne gi- bi bir tavır takınılacağı her zaman münakaşa edilegelmiştir. Daha ön den müzakerelerin safhalarını tesbıt edip, bir şeyler söylemek imkânları vardır. Fakat Fransa bütün zorla- malara, bütün —zorluklara rağmen zaman zaman hayat hakkı olarak ka- bul etmek istediği müstemlekelerin- den ayrılmamak gibi bir haleti ruhi- e de girmiştir. Bu hâlin bu müza- kereler sırasında da hâkim olacağın- dan şüphe edilemez. Ancak, hak hak- tır ve zaman bu şansı ona tanıyor.