İKTİSADİ VE MALİ Hükümet Tebliğ Temmuz gecesi Hükümet bir teb- liğ yayınladı. Hükümet bu tebli- ğinde icraatını tenkid etmek vazife- sinde olan muhalefete ateş püskürü- yordu. Tebliğde muhalefetin söyledi- ği iddia edilen sözler, yaptığı iddia edilen işler, kabulü imkânsız müfrit iddialar bir tarafa, demokratik re- jim ile idare edilen başka memleket- lerde, en azından, normal ve tabii sayılan işlerdi. Nasıl ki, şimdi hükü- met partisi olan Demokrat Parti he- nüz muhalefette 1ken ayni. işleri ve sözleri ilk defa hem de bu günkün- den çok daha şıddetlı tonda yapmış ve söylemişti. Bunları birer birer bu- rada ele almak istemiyoruz. Sadece işaretle yetiniyoruz. Hükümete bir tebliğ: neşretmek ihtiyacını hissettiren hadise veya ha- diseler nelerdir? İnsanın aklına mem- leketin bir tarafında bir ayaklanma, bir büyük âfet, bir iç veya dış tehli- ke mi zuhur etti acaba diye sormak geliyor. Bütün bunların olmadığı mu- a . Tek ve biricik sebep muha- lefetin tenkidleri ve bunlar karşısında hükümetin, nefis müdafaası. Bir defa daha goruluyor ki, muayyen mesele- ler hakkında hükümet millete izah- larda bulunmayı bir vazife olarak te- lâkki etmemekte, ndi nefis müda- faası icap ettırdıgı zaman bunu yap- maktadır. Peki ama bu iş için tebliğ- lere, heyecan verici beyanlara ve ya- yınlara ne lüzum var. İşlerin bu şe- kilde tutulduğu hakikaten demokrat ? diy a nınızı sıkarsınız. olabılecegını görüp, nızı sallar geçer ve fakat unutmaz- mız. (Demokrat memleketlerde - ama hakikaten demokrat - muhalefet, hü- kümet icraatını tenkıd etmek, hata- larını ortaya koymak, bunlara kendi- sinin duşmıyecegını bılakıs çok daha isabetli hareket edeceğini Öne süre- rek yarının ıktıdarı olmak gayesi ile faaliyet gösterir. Muhalefetlerin hik- meti vücutları bu gayededir. Böyle memleketlerde hükümet ne yapar? Bütün imkânlar elinde iken, muhale- fete kabil olduğu kadar az tenkid ve- silesi bırakacak şekilde, bin dikkat, sabır ve müsamaha ile memleket iş- lerini yürütmiye ve neticede iyi not- lar alarak bir devre daha iş başında kalabilme iddiası için hak kazanmı- ya çalışır. Muhalefet ve Hükümetin kısaca ve umumi olarak durumları ve fonksiyonları bundan ibarettir. izde de mekanizma bu olmalı değil mıdır? Gönlün bu bahiste daha faz- a bir şey istediği yok. Ama ilk ikti- dar değişikliğinden bu tarafa meka- manın, normal olarak, bu şekılde işlediği kolayca soylenemez Son teb- liğ bunun arzuladığımız gibi işliye mediğinin en son delili sayılabılır Hükümet ve muhalefetin üzerinde titriyecekleri memleket ve millet me- selelerinin şüphe yok ki en önemlile- rinden bir kısmını iktisadi ve mali meseleler teşkil eder. Her iki taraf- tan bunlara ilgi göstermelerini, bun- lar için kafa yormalarını ve niha düşündüklerini ve bildiklerini melerini istemek milletin Eğer iki taraftan biri bunu yapmaz- sa millet nazarında vazifesini yap- mamış telâkki edilir. Sonunda bilinen şekilde cezalandırılır. Bizde hüküme- tin çok yakın zamanlara kadar mem- leketin iktisadi ve mali meselelerine dair Meclis içinde veya dışında, iza- hat vermek istememiş olması, muha- lefet ve tarafsız vatandaş — çevrele- rinde daima şikâyet konusu olagel- miştir. Halbuki bu şurada muhalefet - kifayetsiz de olsa - memleket me- selelerine dair hükümete yardım tek- liflerinde dahi bulunmuştur. O za- Adnan Menderes Vatan sathı manlar alman cevap şu olmuştur: “Denize — düşmedik ki yılana sarıla lım." Bu gün hükümet muhalefete sarılmak istemektedir! Farklar Biliyoruz D.P., CHP. den doğ- muştur. beğenmez. Bun- da kendi zaviyesinden tamamen haklıdır. Haklı olmasa idi kendisine lüzum olmazdı. Kurulduğu günden iktidara gelinceye kadar hâl böylece devam Ikt darı kazandıktan sonra ise D.P. nin CHP. ye benzeme- mek başlıca kaygusu oldu. Her ha- reketinde, her faaliyetinde göz önün— de tutulan ilk nokta bu oldu Ancak hep gördük ki, bu ya rağmen muayyen bazı meselelerde iki parti arasındaki benzerlik o kadar sıkı şe- kilde tecelli etti ki yeni iktidarın su işi eskinin filânca işine benziyor ye- rine, eskinin şu işi bu günün şu işini andırıyordu demek daha doğru hale SAHADA geldi. İşte böyle bir zihniyetle ve mutlaka farklı olmak gayesi ile yeni İktidar iktisat ve maliye — meselele- rinde eskinin zıddı yolları ve prensip- leri takip etmeyi marifet saydı Eski iktidar devletçi idi. Bu aksi ne idi? Liberallik. Onlar lıberal oldular. Eskiler kalkınma için ağır tempolu fakat neticeleri emin bir po- litika takip ediyorlardı. Bunun zıddı ne olabilirdi? Atak fakat neticeleri önceden tayin olunamayan cüretkâr bir politika. Bu benimsenmeliydi. Be- nimsendi. Eski iktidarın ömrü boyun- ca yaptığını bir devrede yapmaya az- medilmişti. "İktidarı altı ay için bi- ze devrediniz,memleketi.cenneteçe- virelim" denmışt rılacaktı? Orası memleket altı ayda cennete çevnldı ne de yirmi yedi yıllık işin, bu g kü şartlar içinde bile, iddia edıldıgı kadar kısa zamanda yapılabılecegı iddiası tahakkuk etti Ama hatırlıyamıyacağımız kadar çok te meller atıldı. Biz burada olup biten- lerin sırf iktisadi ve mali cinsten o- lanları üzerinde duruyoruz. Bunların yanında ehemmiyetleri belki bunlar- dan daha çok olan demokrasi, seçim hürriyeti, adalet v.s. meselelerının de eksik olmadığına işaretle yetiniyoruz. 1950 yılında Merkez Bankası ka- salarında eski yıllardan kalma şu ka- dar ton altın vardı; bunlar eritildi. Harp yıllarından sonra bir zaman it- halât imkânları gayet müsait gitti. Bir taraftan kendi gayretlerimiz, di- ğer taraftan temin edilen dış yardım- lar sayesinde ihracat ımkanlarımız gayet müsait gitti. Bir taraftan kendi gayretlerimiz. diğer taraftan edilen dış yardımlar sayesinde ihra- cat imkânlarımız gittikçe islâh edil- meye başlanmıştı. Araya giren harp yıllarındaki zaruri duraklama devri geçince memleketin muayyen imar ve kalkınma hamlelerine yeniden hız verilmiye çalışılıyordu. Bu arada re- jim ve hürriyetler meseleleri de gü- zel, doğru, iyi bir yolda 1ler11yordu Hayatın kendısı belki diğer muayyen memleketlere nazaran pahah Ve sevi- yesı düşüktü. Lâkin bu güne naza- an çok ucuzdu. Elinizde paranız ol- dukça hiç bir şeyin yokluğunu gör- müyordunuz. Bu gün durum nedir? İhracatımız o günkünden çok farklı değil, altın ve sair döviz kaynakları- mız son hadlerine inmiş. UÜstelik bir sürü iç ve dış borcumuz var. İthalâ- tımız tam bir tıkanıklık içinde. Ta- kip edilen vergi politikası, kredi poli- tikası, buğday himaye politikası, büt- çe yatırım politikası bunlara ilâveten istihlâkin alabildiğine teşvik edilme- si ve başı boş bırakılması ve aynı za- manda istihsalimizin tamamiyle in- san üstü kuvvetlere tabi olması mem- leket ekonomisini sarsıntılara uğrat- mıştır. Son Üümidi teşkil eden kredi talebimiz Amerika tarafından redde- AKİS, 16 TEMMUZ 1955