RADYO Ankara Temizlik Radyoevi mensuplarından — birisi diyelim ki bir spiker - binaya girdiği zaman bir olağanüstü faali- yetle karşılaştı. Gidenler gelenler pek çoktu. Bilhassa radyoevinin müstah- demleri sağa sola koşuyorlar, bir şeyler yapıyorlardı. Seneler senesi radyoevinde çalışan birisine sordu ve aldığı cevaptan son- ra, hem te bessum etti, hem de söy- lenmekten kendini alamadı: "— Radyoda temizlik başlamış.." Fakat bu temizlik sadece binanın taşlarına, tahtalarına, pencerelerine aitti. Çünkü yeni mudur vekili emir vermişti. Binanın her tarafını terte- miz görmeyi arzu ettiğini söylemişti. Her halde yeni müdür vekilinin dü- şündüğü, ilk önce binayı temizlemek sonra diğer işlere girişmek olacaktı. Bina temizliğini, diğer bakımlardan yapılacak "temizlik" lerin takip edip etmiyeceğini kımse bilmiyordu. Rad- yoevinde bir mizlik" bahis mev- zuu olabilirdi. Fakat haklı olarak ya- pılacaklarla haksız olarak — yapıla- cakların birbirinden tefrik edilmesi için bitaraf idareciler ile, bitaraf bir komisyonun elde bulundurulması lâ- zımdı, şarttı. Halbuki durum bugün- kü hali ile hiç de böyle değildi. Her- kesin bir istediği vardı, herkesin se- sini beğendiği, tuttuğu bir sanatkâr vardı. Radyoevının şimdilik kurtula- mıyacağı bir durum vardı ki, yapılan işlerin karşısına muhakka k bir muha- lif zümrenin çıkmasına sebep oluyor- du. Radyoevinde vazifeli olan bazı yaşlı Türk musikisi sanatkârları ba- tının aleyhinde idiler, her günün en güzel program saatlerini kendilerine ayırtabiliyorlardı. Buna mukabil ba- tı musikisinin fedaileri - radyoda ha- kikaten fedaidirler - işlerin normal yürümesini canı gönülden arzu ediyor- lar, bir radyonun avrupai tarz çalış- ması gibi saatine göre musiki, yicinin yaşamasına — uygun bir tarz program tertip edilmesini istiyorlar- dı. Fakat, batı musikisi taraftarla- rının haklı bir neticeye ulaşmaları İmkânsızdı. Çünkü, yaşlı ekip bu tür- lü muvazeneye hangi idare âmiri, hangi müdür giderse gitsin, netice- si meseleyı halletmek değil, "istifa- ya" icbar edecek hadiseleri hazırla- mak oluyordu. Çünkü bazı kimseler vardı ki, dostları vasıtası ile istedik- leri gibi hareket edebiliyorlardı. Tür- kiye bir şark memleketi olduğu için şark musikisinin her zaman radyoda ıstenıldıgı gibi meydan bulmasının ö- nüne bu sebeplerden geçilemezdi. e o spıkerın tebessüm ederek soyledıgı gibi "radyoda temizlik başla- Fakat sadece binanın parke taşlarına pencerelerıne inhisar eden bir temizlik. Buna rağmen yeni mü- dür vekilinin, bir yeni icraatta bulun- madığını söylemek haksızlık olurdu. Çünkü İskender Ege, binanın temiz- liği için kati emrini verirken bunun- la birlikte ikinci bir karar çıkarmış, spikerlerin sigara içmemelerini iste- miş, bu kararın tıtızlıkle yerine ge- tirilmesini talep etmişti. Görülüyor ki bunlar birer mühim icraattır. Bundan böyle, İskender E- genin faaliyetleri hakkında haksız ye- re söz söylemek kimsenin kârı ola- maz. Halbuki daha evvelki idareci- ler, radyoevini kötü seslerden kur- tarmak için bir faaliyet — göster- mişlerdi. Bazı ses sanatkârlarını şu veya bu sebepten, fakat muhakkak ki, haklı görülen bir sebepten dolayı işlerinden almışlardı. —Ücretli olsun veya olmasın, radyoevinden dinleyici kulağına gıden kötü nağmeleri daha fazla bir israr ile denemek istemiş- lerdi. Bu hareketlerinde haklı idiler. Suphi Ziya Özbekkan Eskilerden biri Çünkü,'bu türlü bir tasfiyeye giriş- medikten sonra, beğenilmiyenleri 0- rada bulundurmaktan israr edildikten sonra, esasen halka asla sempatik gelmıyen bir idareyi iyidir diye İsrar- la tutmak manasız idi Bunun emsalleri görülüyordu. Bir. çok misaller vardı. Radyo müdürü- nün değişmesinden sonra, onun haklı olarak çıkarmakta tereddüt etmedi- ği bazı sanatkârlar tekrar radyoya alınmıştı. Eski müdürün hareketine bağlı bir komite kararı vardı. Bu ko- mite kararında o sanatkârların ses itibariyle hemen hiç bir işe yaramıya- caklarını karara bağlamıştı. Verilen arar üzerine icraata geçilmiş, her birisi işlerinden uzaklaştırılmıştı. Ko- mite radyonun musikiden anlıyan e- lemanlarından müteşekkildi, demekki söylediğine inanılırdı., demek ki bu komite bir nevi "ehlivukuf" idi. tamamen bir aksi yolda yürünüyordu. Bir evvelki komite ka- rarları hiçe sayılıyor, bu sanatkâr- lar - İşe yaramıyan bu sanatkârlar - tekrar mikrofonun önüne getırılıyor— du. Hazındı Sanki radyoevi bir "affı umumi" neşretmisti. Sanki bir inat bahis mevzuu idi de, begenilmiyen, sevilmiyen ve bir kıymet olmıyanlar dahi, inadı ortaya çıkaran mani or- tadan kalktıktan sonra, birer birer radyoevine alınmağa başlamışlardı. Bu nasıl bir müessese idi ki, bir ay önce verdiği kararları, bir ay son- ra değiştiriyor, hem unun için normal olarak gösterilmesi icap den esbabı mucibeyi bile söyliyemi- yordu. Bir ihtisas komitesi bir sa- natkâr hattâ bir kaç sanatkâr hak- kında "işe yaramaz" diye karar alır- dı da sonradan sanki o sanatkârın şartları değişmişçesine, o sanatkârı radyoevi nasıl bünyesine kabul ede- bilirdi? Tabiatiyle şimdi bu suallerin cevabı kolay kolay verilemezdi. Çün- kü, idareye tesir eden amiller pek fazlaydı. Bu tesirler altında, çıkarı- lan ve işe yaramıyan sanatkârların dönmesine hiç bir mani kalmamıştı. Eğer o sanatkâr hakkında idare yan- lış bir karar almış da, o kararı dü- zeltmek yoluna gitmiş ise buna kim- senin diyeceği olamazdı, çünkü hak, haktır. Fakat, işler pek de bu hak- kaniyet cephesinden yürütülmüşe benzemiyordu. Her işte olduğu gibi, çıkardan ve işe yaramıyan seslerin tekrar dönmesinde hissi bir, takım â- miller bahis mevzuu idi. nlar da herkes tarafından bilinen ve anlaşılan hareketlerdi. Yeni programlar Radyo idaresi bugünkü şartları ile bir memlekette görülmemiş fena faaliyeti ile birinci plânda yer al- makta iken, bazı "icraatçı" lar yeni programlar hazırlamak için faaliye- te geçmişlerdi. Bu programlatın ha- zırlanışı, fikrin imali bir yaz müd- detince devam edecekti, sonra prog- ramlar tatbik sahasına getirilecek mikrofon için hazırlanacaktı. Şimdi- den bu programların ne şekil bir manzara göstereceği bilinemezdi. Fa- kat anlaşılan ve söylenen, radyo ida- recileri -orijinal programlar üzerinde kafa yormakta idiler. Ortaya konulan eserin, lehin de veya aleyhinde şimdi- den bir şeyler söylenemezdi. Hattâ bu programların ilk ikisi veya ilk ü- ü mükemmel denilecek, alkışlana- cak vasıfları da haiz olabılırdı Ola- bilirdi amma, bunun bir sonrası var- dı ki, işte herkesi düşündüren bu idi. Çunku radyolarda da bütün diğer iş- lerımızde olduğu gibi, bir ilk hız, bir il ışma atmosferı vardı. Bır ay, yorduk, sonra işleri oluruna bırakı- yor, iyiliğinden ziyade kötü olması i- çin elimizden geleni yapıyorduk. İşin acı tarafı, dinleyici iyi başlıyan bu programlara alışıyordu bütün eksik yabancı ve soğuk taraflarına rağmen rağbet gösteriyordu, eğlence hakkını arıyordu ve buluyordu. İşleri — ayni AKİS, 16 TEMMUZ 1955