MUS Bestekârlar Jan Sibelius Şimal gürültüsü Milli Yıl, Kahraman 1899. Finlandiya, Rus boyun- duruğu altındaydı. Çarlık Rusya— sı, meşhur "Şubat Manifestosu" ile Fin Meclisinin teşrii kuvvetini sön- dürmüş, söz ve basın hürriyetlerini yok etmişti. Gazeteler birbiri ardın- dan kapatılmaktaydı. Bu hareketle- rin neticesi Finlandiya'da milli şuur uyanmaktaydı. Bu ara, zulmü protes- to maksadiyle, gelırı basın emekli sandığına tahsis olunmak üzere, kon- ser ve temsiller de tertıplenmekteydi. Ancak, bu konserlerden birinde alınan bir eser, Rusları epeyce te- lâşlandırmıştı. Bu "Finlandiya Uya- nıyor”" adlı bir süitti. Eserin bilhassa son kısmında öylesine kuvvetli bir milli duygu vardı ki, Rusya, bu par- çanın Finlandiya dahilinde çalınma- sını yasak etti. Eseri yazan, Jan Si- belius adlı, 34 yaşında bir bestekâr- dı. Berlin ve Viyanada yaptığı musi- ki tahsilinden sonra memleketine dö- nünce, milli harekete kapılmış, Fin efsanelerini ifade eden eserler beste- lemeye başlamış, nihayet Rusları te- lâşlandıran — süitinin son kısmıyla, milli bir kahraman halıne gelmişti. Eser, dış memleketlerde "Vatan" is- miyle çalmıyor, her çalındığı yerde dinleyicilere, Fin şahsıyetını ve ide- allerini ifade ettiği intibaını telkin ediyordu. Bestekâr m da, eser için ta- savvur ettiği program zaten, mem- leketinden uzun müddet uzak kalmış birinin, yurda avdetinde gördükleri- nin ve duyduklarının ifadesiydi. Rus- lar, eserin Finlandiya'da icrasını me- netmekle beraber imparatorluk da- hilinde çalınmasına mani olmadılar. Fakat ancak bir şartla: parçanın adı programlarda sadece "Impromptu" olarak zikredilecekti ki ihtiva ettiği milli hisler, isim vasıtasiyle de açığa AKİS, 16 TEMMUZ 1955 vurulmasın. Birkaç yıl sonra Finler ayaklandılar. Hürriyetlerini kazandı- lar. Sıbelıus un eseri de dogrudan doğruya "Finlandiya" iyle, bu memleketin hürriyet savaşını 1fade e- den bir musiki olarak, gittikçe artan bir şöhrete erişti. Fin Beethoven'i mi? Meslek hayatına, milli idealleri e- le alarak başlayan Jan Sibelius, daha sonraki eserlerinde - bilhassa dördüncü ve yedinci senfonilerinde - daha içe dönük, daha durgun ve da- ha derin bir ifade tarzına yöneldi. Fakat, ilk eserlerindeki o "halk ha- tibi" edası, gene de azçok mevcuttu. Kâinata şamil meselelerin felsefesini yapmağa çalıştı. Bu bakımdan onu Beethoven'le kıyaslayanlar oldu. Fa- kat gene de, halka doğrudan doğru- ya tesir eden ve musikisinin "dema- goöjik" diye vasıflandırılmasına se- bep olan ilk eserleri, Birinci ve ikin- cı senfonılerı efsanelerı "Finlandi- " sı cihan nşümul şohret sağla- dılar Fılhakıka Sibelius bugün, ha- yattaki bestekârlar arasında, halkın en büyük rağbetine mazhar olanıdır. Musikinin meseleleriyle uğraşan, sa- natında terakki arayan, asrın icap- larını yerine getiren bir bestekâr ol- maması, musikinin daima, yerine göre Brahmsı Çaykovski'yi Liszt'i yahut Grieg'i hatırlatması, tatsız İirizmi, melodik malzemesinin adiliği, pek çok musikişinası — Sibelius'dan soğutmuş- tur. Fakat halk bunlara aldırmaz. 90 yaşında Nitekim Sibelius'un doğum yıldö- nümleri, hele beşli onlu tarıhlerde sadece Fınlandıya da değil, dunyanın itün musiki — merkezlerinde tesıt edılır Yıllardır Fin Hükümeti- nin tahsis ettiği bir maaş sadesinde faaliyetini tamamen bestelemeye has— redebilen Jan Sibelius, artık 90 y: dadır ve bugünün şohreth bestekar— larının en yaşlısıdır. Başta, Fin baş- kenti Helsinki olmak üzere, dünyanın bir çok yerinde gene Sibelius anılıyor ve Sibelius festivalleri yapılıyor. Fakat 1955 yılı, aynı zamanda da Bela Bartokun ve n Webern'in onuncu, Alban Berg'in de yirminci ölüm yılıdır. Halbuki bu büyük bes- tekârlara, Sibelius'e gösterilen tipte bir alâka henüz gösterilmiyor. Bu- nunla beraber, Sibelius için tertiple- nen festivalleri, belki de, bir beste- kârın değil, bir milli kahramanın 90 yaşınıkutlamak için hazırlanan o- laylar olarak kabul etmek daha doğ- ru olur. İcatlar Nota yazan makine Bir bestekarın en büyük dertlerin- azdığı eserleri kopya den biri etmekti. Hele bestelediği bir orkest- ra eseriyse bu iş daha da güçleşiri Çunku hiç olmazsa kırk adet partı kopya etmesi gerekecektır Bu isi ya kopyacılara verir; bu takdirde, bir- aç yüz lira para ödemesi lazım ge- lecektir ve bestekarlar da zengin in- sanlar değildir. Yahut da,, oturup endi yazacaktır ki, boylece yaratıcı bır faalıyete hasredecegı zamanım, mesleğin "hamallık" kısmına harca- mış olacaktır. Amerikanın Colorado Üniversite- si musiki profesörlerinden Cecil Ef- finger - o da bir bestekârdır - on se- neden beri, bu derde nasıl bir çare bulabılecegını düşünüyor Bir gün aris'te, bir d kkanın vitrininde, de- gışık tıpte bir yazı makinesi gördü. Bu ona, nota yazan bir daktılo İcat etmek ilhamını verdi. r çok yazı makinesini tetkik etti; 1cad1 üstünde çalıştı ve nıhayet evvelkı hafta, 79 tuşlu bir makinesi ile ortaya çıktı. Bu ak en ka rışık notala- mayı bile kolayca yazabilmektedir. Effinger, daktiloların, biraz pratikle, dakikada vasati 60 nota (yahut şekil) yazabileceğini iddia etmektedir. Elle yazan kopyacılar, dakikada — vasati 45 nota yazabilirler. Fakat Effinger'- in makinesinin " hususiyeti, süratten ziyade, teksir edilebilecek yahut doğ- rudan doğruya musikişinasın sehpa- sına konabilecek, doğru ve okunaklı nota yazabilmesidir. Makinenin tah- mini fiyatı, 300 dolar (yâni takriben 900 lira) dır. stekâr ve mucit Effinger, yeni 1cad1n1n bilhassa eğitim sahasında çok işe yarayacağını söylüyor ve ilâ- ve ediyor: "Bu makinenin başına ge- çen herkes, senfoniler yaratacağını sanmasın; makinem sadece, tamam- lanmış eserlerin kopya edilmesinde, kalemin yerini alacaktır." Effinger'in nota makinesi Bir de yaratıcı olsa