YURTTA OLUP BİTENLER Ayla Kiper Mektepten saraya tenin bekâr oluşu bazı dedikodulara yol akmıştı. Bu arada gazeteciler An- karanın tanınmış doktorlarından Ce- mal Kiperin kapışım — aşındırıyorlar ve doktorun genç ve güzel kızı Ayla Kiper ile mülakatlar yapıyorlardı. Gazetecilerin arasında Associated Press'in bile muhabiri vardı. Ayla Kiperin Irak Büyükelçiliğinde verilen suvareye Buyukelçının refikası tara- fından hususi bir alâ la davet e- dildiği söyleniliyordu. Dr. Cemal Ki- per Pakistan elcılıgının tabibi oldu- ğundan kordiplomatikle alâkalıydı. Ayla Kiper ise kralla izdivacının bahis mevzuu olduğu yolundaki şa- yialar hakkında süküt muhafaza e- diyor ve iki memleket arasındaki mü- nasebetler dolayısiyle bir beyanatta bulunmaktan — çekindiğini söylüyor-» du. Siyasi temaslar Ziyaretin bariz vasfı olan teşrifat kısmının yanında iki memleketin Başbakanı siyasi meselelere de ha- fifçe temas ettiler. Hükümetimiz zi- yaret esnasında Pakistanın Milli Sa- vunma Bakanı Eyüp Hanın da Tür- kiyede bulunmasını temin etmıştı Geçen haftanın içinde iki gün üç devlet adamı buluştular ve durumu gözden geçirdiler. Bahis mevzuu 0- lan Pakistanın Türk - Irak - ingiliz paktına katılmasıydı. Fakat Pakis- tanın çekingen davrandığı görüldü. Karaşi hükümeti Amerikadan külli- yetli yardım talep ediyor ve pakta katılmasını buna bağlıyordu. Görüş- meler tabii son derece dostane bir hava içinde cereyan etmekle beraber fnlf bir netice alınamadı. Türkiye ile ITraki bir mühim nokta daha çük komşumuzun bize petrol borcu! alâkalandıran vardı: Kü- Borcun açıklanan miktarı 100 mılyon lıraydı Hattâ Polatkan bunu "denk bütçe" milin gelir kısmına koymuş- tu. Yani bu sene içinde tahsili gere- kiyordu. Fakat müttefikimiz o ta- rafa hiç yanaşmadı. Hattâ meselenin ele alınmasını bile ıstemıyord Dost- luğun böyle “ufak tefek" para işle- riyle bozulmasında mâna var miıy- dı? Küçük memurlar müzakere yap- mışlar ve bir neticeye varamamışlar- dı. Şimdi davanın Lâhey Adalet Di- vanına gitmesi bahis mevzuuydu. Zi- ra Irak, alacağımızı ödemek istemi- ordu. Böylece Irak kralının ziyareti teşrifat, sosyete, dış politika Ve ma- liye gibi dört cepheli parlak bir zi- yaret oldu. C.M.P. Olgunluk! başında Salı günü öğle Ankarada Ulus meydanın- daki Yeni Sinemadan kalabalık bir gurup çıkıyordu. O sabah Yeni Sine- mada film gosterılmıyor, Türkiyenin üç numaralı siyasi partisi olan Cum- huriyetçi Millet Partisinin ilk büyük kongresi cereyan edıyor u. Kalaba- lığı teşkıl edenlerin çoğu gazeteciy- di. Hemen hepsi bir tek hususa par- mak, ısırmışlardı Kongrenin olgun- luguna ve liderlerin kütle üzerindeki tesirlerine. Adeta her şey ittifakla kararlaştırılmıştı. İttifakla kararlaş- tırılmayan hususlarda ise netice belli olur olmaz kaybedenler ekserıyetın kararma derhal ve belli bir samimi- yetle uymuşlardı. Haftanın vakti Kongrenin heyecanlı tek tarafı Genel Başkan seçimiydi. Ge el aş- kan delegeler tarafından İdare ku- rulundan ayrı arak seçılıyordu Başlıca iki aday vaı'dı Osman Bölük - başı ve Ahmet Tahtakılıç. Ahmet Tahtakılıç partide itidali, Osman Bö- lükbaşı ise heyecanı temsil ediyordu. Fakat sonradan görüldü ki heyecan da son derece itidalli bir heyecan ha- Iine gelmiştir. Halkın - bilhassa Cum- hurıyetçı Millet Partililerin - sevgili- si Bölükbaşı görülmemiş tezahürat arasında Genel Başkanlığa getırıldı Fakat Ahmet "Tahtakılıç da Gene İdare Kuruluna girdi. Bütün hatipler son derece ölçülü konuşuyorlardı. Partiye, eski Millet partısınde olduğundan bambaşka bir hava hâkimdi. Demokrat Partinin bir çok kongresınde taaddüdü zevcat is- tiyenlere bile rastlanılır. Cumhun- yetçi Millet Partısının Büyük kon, resinde din lâfı a dahi almmadı Bir orkestra şefı ko maları mü- kemmel şekilde tanzim etmişti. Ata- türk ve Atatürk inkilâpları ise coş- kun tezahürata yol açtı. Tenkidlerin ve temennilerin ölçüsü de — gözden kaçmıyordu. Aşırı bir tek şey yok- . Hattâ muvazene bulunsun diye delegeler iki partiye de çattılar ama, bugünkü —durumdaki — mesuliyetleri - - nisbetinde. Onun için ani hücumlar Demokrat Partiye oldu, Cumhuriyet Halk Partisinin tenkidi daha hafif geçıştırıldı Kongre bir k. alma- a da azami derecede dıkkat etti ve bu işi Genel Başkanla Genel İda- re kuruluna bıraktı. Bu yüzden tah - minler hilâfına Belediye seçimlerine girip girmemek meselesine dokunul- madı. Fakat iş başına getirilen li- derler C.H.P. ile yapılacak istişare- den sonra bugünkü şartlar altında seçimlere girmenin mânası bulunma- dığı kanaatlideydiler. CH.P. Genel Sekreterinin Tirede yokluktan bah- setmesi Üüzerine hakkında takibat başlaması bir serbest seçim kam- panyası ihtimalini uzaklaştırıyordu. Mahalli seçim anyasında ha- tıpler başka den bahsedeceklerdı ki? Uçan daırelerden Olgunluğa son dakıkaya kadar toz kondurulmadı. Sanki parti başka bir partiydi. Karışıklık bekleyenlerin Umidleri Osman Bölükbaşının konuş- masmdaydı. Orada da hüsrana uğra- dılar. Bölükbaşı mükemmel bir dev- let adamı edasiyle konuştu. Anlaşılı- ordu ki, kurucular partılerını son derece saglam esaslar üzerine bin etmişler ve eski Millet Partisi tecru- İtimat Buhranı sene kadar evve Fransa ekonomik bir krızle karşı karşıyaydı. Krizin elbette ki derin sebepleri vardı, ama tezahür- leri sathi oluyordu. Fiyatlar gün geçtikçe artıyor, sabahleyin soka- ğa çıkan ev kadınları etiketlerin üzerindeki rakkamların bir gün evvele nazaran kabardığım farke- diyorlardı. Sanki Parise bir çığ üşmüştü ve çığ gittikçe büyüyor- du. Sıkıntı Fransanın her tarafına şamildi, fiyatlar her yerde yük- seliyordu. Pariste ise bu âdeta el- le tutulur, gözle görülür bir ma- hiyet almıştı. Böyle bir şeyi tasav- vur etmek güçtür. Aynı yumurta- yı aynı yumurtacıdan 25 franga a- hıirken adam sizden ertesi gün SO frank talep ediyor. 48 saat sonra etiketin üzerindeki rakam S3 olu- yordu. Her şey aynı vaziyetteydi. Yiyecek, içecek, giyecek fiyatları Mr muayyen tempoyla artıyordu. Ne olmuştu, pahahlanmanın haki- ki sebebi neydi? Bunu bilen, bunu duşunen yoktu Daha doğrusu bu- düşü vakit mevcut de- gıldı Iktısat ilminin kaıdelerı alt üst olmuş, onların yerini kütle psikolojisinin tezahürleri almıştı. Paranın kıymeti mütemadiyen dü- şüyor, enflasyon kokusu burunla- ra doluyordu Bundan üÜüç Elbette ki kriz bir günde orta- ya çıkmamıştı. Bunun ekonomik bir takım sebepleri vara ki Fran- sanın ıstırabıydı. Sebepleri berta- AKİS, 2 TEMMUZ 1955