İngrid Bergman ve Rosselini'ler Sonradan çıkan boynuz yor: "Size bu suali soruyorum, fa- kat cevabını sizden beklemiyorum.. Sizin bütün fümlerinize — giderdim hassasiyet derecenizi rollerinizde olç— mek kabildi. Bugün yeni bir yuvanız, çok sevdiğiniz 3 tane çocuğunuz var. Fakat zaman zaman otekını, terket- tiğiniz kızınızı düşündüğünüzü ve bu duşu enin saadetınızı golgelendırdı- ğini biliyor! İngrid Bergman bu sualin cevabı- nı birkaç gün sonra, tesadüfen, Tis- Match" muharrirrne verıyordu Çok mesudum, dedi.. Evımı kocamı ve çocııklarımı seviyorum." Hakikaten rahat ve mesut bir i- fadesi vardı.. Çocuklarına yün öre en, evinde vazolara çiçek yerleştı- rirken, hattâ kocası ile sanat müna- kaşaları ederken bile mesuttu. Çünkü karı-kocanm her hangi bir anlaş- mazlığı henüz dışarıya sızmadığı hal- de, sanat münakaşalarına giriştikleri e bazı mevzuda bırbırlerıyle sert konuştukları herkesçe ma H;... İngrid Bergman ikizlerini büyü- te dursun, Amerikadaki yavrusu he- men hemen bir genç kız olmuştur. Hattâ son zamanlarda onun evlen- mesi bile' mevzuubahis idi. Vaktiyle Pia ismini taşıyan bu kız şımdı yal- nızca Jenny Ann'dır. Çünkü Pia, ba- bası ile vefasız annesının aşklarını temsil eden bir P, Peter, İ Ingrıd ve A (always — her zaman) kelimelerinin baş harf- leri idi.. Küçük kız büyüdükçe, bir alay mevzuu, olan isminden utanıyordu. Onu başından attı.. O, vaktiyle o ka- dar iftihar ettiği annesini de artık hatırlamak istemiyordu.. Ona iste- miye, istemiye bir kaç mektup yaz- dı, sonra vazgeçti. Belki, o da anne- sini seviyordu, fakat madem ki an- nesi kendisinden vazgeçmişti, o da annesinden vazgeçecekti. Okuyucu- nun yazdığı gibi, İngrid Bergman'ın 'bu arada, lekesiz bir saadet içinde yaşadığını tasavvur etmek zordu. eKâtibesi onun sık sık daldığını, dıı- şünceli durdugunu fakat Rosellini go- zükür gözükmez canlanıp, saadet iİ- çinde, gülmeye başladığını anlatıyor. O uzaktan bile olsa, kızının sevgisi- ni kazanmak ıçın elinden geleni yap- mış ve bir gün, kızının kendısını an- layacagını ümit etmiştir.. Buhranlı bir ânında, çok yakın bir arkadaşına şu sozlerı soyledığı de duyulmuştur: — Beni tenkid eden, ömürleri bo- yunca derin bir aşk yaşamış olan ve çocuklarının yanından ayrılmayan annelere, bir dereceye kadar, gıpta ediyorum. Fakat çocuğunun yanında yaşıyan her anne çocuğunu mesut et- mez ki! Hattâ çocuklarım, sevgileri ile bedbaht eden nice anneler var- dır.. Mesele, insanın kendisini başka- larının yerine koyabilmesi ve başkan- larının hissettiklerini anlamaya ça- lşmasıdır. Kızım bir gün beni anlı- caktır.' e Hakikat şudur ki, İngrid Berg- man talihin garip bir cilvesi olarak, peyaz perdede canlandırdığı en bü- yük hissi mücadelelerden birini ya- şamış ve yem kurduğu hayatta me- sut olduğu nisbette, ıstırap da çek- miştir.. Yeni kocası ile tam bir sa- adet hayatı yaşayıp yaşamadığı da bilinemez.. Birbirlerine tamamiyle aykırı yaradılışta olan bu iki insanı, büyük bir aşktan başka hiç bir şey e birleştiremezdi. Bu aşk, başka bütün hisleri öldürecek kadar kuvvetli idi; eğer yaradılış, görenek ve alışkanlık gibi çok köklü şeyleri de yenıden şe- killendirmeye muvaffak olursa, me- sele yoktur. Fakat bunun gibi akis- ler yaratmış, dunya çapında alâka uyandırmış aşkl “demir perde" gerisinde yaşarlar, dışarıya en ııfa aber sızm z ve ekseriya mu- arızlar. düşmanlar, dedıkoducular sevgılılerı bırbırıne yaklaştırı Ankara Şehirler arası rekabeti! Hadise Ankara garında cereyan e- diyordu. Motorlu tren İstanbul- dan geldi. Durdu. İki kadın kucaklaş- ılar. Ankaralı istanbulluya — Annem nasıl, dıye soruyordu" Sızın çocuklar sınıtlarını geçtiler İstanbııllu, henüz yol sersemliği içinde, klasi cevaplar veriyordu. Ankaralı da bunları dinlemeden, baş- ka suale geçiyordu — Hav alar nasıl, denize girmeye başladınız Istanbullu hamala talimat verir- ken: — Havalar burası gibi dedi.. De- nizo başladık. — Kuzum şimdi ok? "İstanbullu" — Şeker İstanbulda ne kahve yok, su yok, günün bir çok saatlerin- de havagazı yok! Ankaralı gülümsedi. rediyordu.. birden canlanıverdi: 0 a 0 ğ Haline şük- Moda Tatil modası Henüz karpuz kabuğu suya düşme- di, fakat tatil deyınce, aklımıza Denizde Tek parça moda AKİS, 2 TEMMUZ 1955