YURTTA OLUP BİTENLER görülüyor ve bu, Başbakanın politik durumunun sarsılmış bulunmasının en belirli delilini tevkıl edıyordu Ad- nan Menderes için d kaç ay evvel "Millet lideri" tabırını kullanan Halkçı gazetesi Çarşamba günü "A. Menderes iki yol kavşağında" başlı- -iyle nefrettiği başyazısında Mende- resin daha fazla dayanamıyarak ye- rini bir başka D.P. liye bırakacağı yolundaki tahminlerden bahsetmek- te, sonra şöyle demekteydi: Politikanın değişmeyen ve şaşmayan kaidesi şudur: teşebbüs başarı ile sona ererse "Bin yaşa! Sen bir dahisin!" diye alkışlarlar. Aksi olur, bazı ters tesadüfler veya ha- talar, yahut degışen şartlar işi bo- zarsa "İn aşağı beceriksiz! Sen bir muhteris budalasın" diye yuha çeker- ler. Bu satırların hemen karşısında ise şu yazılıydı: Bugünkü Hükümetin iş başından çekilmesi için yüz bir sebep vardır. Meclisteki iktidar ekseriyeti Kırşehir Kanununu mutlaka ortadan kaldır- mak lüzumunu teslim ettiği ve icra Heyetine bu kararını tefhim eylediği takdirde çekilmesi için Hükümete güzel bir vesile hazırlamış olur. Bu çekilmeden memleket menfaati hesa- bına hayırlı neticeler doğar. Bir ta- raftan Kırşehir Kanunu kaldırılırken, öbür taraftan idare kadrosunu ma- lüm tesirler altına almış olan diğer kanunların da geri alınmasına yol açı- lır. Sonra memleketin hâlini ve istik- balini müşküllere salmış olan iktisa- di hataları düzeltmek için tedbirler hazırlanmasına imkân verilir. Siyasi rejim meselesi, meselelerin meselesi, ana dâva ele alınır. Böylece günün karışık vaziyetinden mesuliyeti Hü- kümetin mesuliyetinden daha az de- ğil, daha çok olan iktidar mebusları da hatalarını, hatalarının neticelerini ıslaha ımkan arayıp bulmakla yarın tarihten görecekleri muahezenin şid- detini bir hayli hafîfletmış olurlar. Dostlarını seçmesini bilmeyen, menfaat icabı söylenilmedıgı için za- man zaman acı olan sözlere kulakla- rını tıkayıp o sözleri söyliyenleri ba- zen kıran, bazen gücendiren, bazen de mahküm ettiren veya Meclis kür- süsünden ithamlar yağdıran Adnan Menderesin içine şimdi yalnızlığın a- cısı çökmeğe başlıyordu. Tekel Ayarlama! Bu —haftanın başında, Salı sabahı Ankarada Ulus meydanını doldu-: ran gazete müvezzileri şöyle bağırı- yorlar di: "—- Ulus , Ulus.. Zamları yazı- yor.. Zafer çıktı .. Ayarlamayı yazı- yo" Hakikaten iki gazeteyi alanlar i - ki ayrı başlıkla karşılaşıyorlardı Cumhuriyet Halk Partisinin organ Ulus'ta birinci sayfayı boydan boya bir manşet kaplıyordu: "Sigara ve içkilere gene “", Buna mukabil Demokrat Partının organı Zafer'de birinci sayfanın en altında-, tek sü- sutun üzerine mahcup bir başlık var- dı: "Bazı inhisar maddelerinde ayar- lamalar". Rivayet muhtelifti ama maksud birdi: Sigara ve içki fiyat- ları pahalılaşmıstı. Tiryakiler vaziyeti bir gün evvel- den öğrenmişlerdi. Pazartesi sabahı Tekel müfettişleri bütün bayileri do- laşmışlar ve malları tesbit edip â- deta mlihürlemişlerdi. Satış yasak e- dilmişti. Bu, öğleye kadar devam etti ve halk dükkânların önünde kuyruk olup- sigara istedi. Fakat alamadı. Pek çok kimsenin tepesi atmıştı. Tiryakil Yahu parasıyle değil mi? Ve- ver sigaramı.." diye feryat edıyorlardı Ancak, tesbit edı- len fiyatlar meçhuldü. Durum öğle vakti belli oklu. Demokrat liderlerin bir vakitler meydan —mitinglerinde ceplerınden çıkararak halka goster- dikleri ve inanılmaz fiyatlara ıçere ceklerini vaad ettikleri Yenice'nin paketi 70 kuruşa çıkıyordu. Halbuki aynı mallara daha bundan yedi ay ev- vel külliyetli zamlar yapılmıştı. Is- tanbulda Tekel Genel Müdürü gaze- tecilere "yeni ayarlamanın eski ayar- lamanın devamı" olduğunu ifade et- ti. Kanaatince zamlar Hazineye 70 milyon lira saglıyacaktı Mevcut 20 çeşıt sıgaradan 12 sine 5, geri kalan € ine ise 10 - 25 kuruş ılave ediliyor- du. En fazla zam Sipahideydi: 100 kuruştan 125 e çıkıyordu. Ondan sonra gelen, 20 kuruşluk "ayarlama" Emin Kalafat Davulu çalan.. ile Boğaziçiydi. İçkilere gelince rakı, votka ve cinin kilosuna bir lira ekle- niyordu. Fakat en fazla artış çayday- dı; kilosu 18 liradan 25 liraya çıkı- yordu. Ayarlamanın akisleri, derin bir homurtu oldu. Kararın — sebebleri Kararın cesur bir karar oldugunda şüphe yoktu. Böyle sevimsiz bir zammı Beledıye seçimlerinin arefe- sinde göze almak takdire değerdi! Başbakan Gümrük ve Tekel Bakanı Emin Kalafatı İstanbula çağırtmış ve kendisini Cumartesi akşamı Vali- lik makamında kabul ederek - kabul esnasında Maliye Bakanı Hasan Po- latkan da bulunuyordu - kararı bil- dirmişti. Haftanın başında ise Emin Kalafat Tekel Genel Müdüriyle temas etmiş ve Genel Müdür meşhur "ayar- lama" l1 beyanatını ondan sonra yapmıştı. Genel Müdüre göre Tekel maddelerinin fiyatları bu gibi mad- delerin yabancı memleketlerdeki sa- tış fiyatlarından düşük bir seviyede bulunmaktaydı. Bu bakımdan bir a- yarlamaya lüzum görülmüştü. Anla- şılan artık ayarımızı yabancı mem- leketlerden yapıyorduk. Ama Tekel Genel Müdürüne bizde yabancı mem- leketlere nazaran çok pahalıya satı- lan bazı maddelerin mevcudiyeti ha- tırlatılabilir ve "0 maddelerde ayar- lamadan ne haber?" diye pek âlâ sorulabilirdi. Hattâ ekonomi ilminde pahalılık veya ucuzluğun fiyatlarını ancak asgari gelirle nisbeti göz önün- de tutularak tesbit olunduğu da ileri sürülebilirdi. Ayarlama lâfının bir bahaneden ibaret bulunduğu aşikâr- dı. Hükümet piyasadan para çekmek istiyordu. Bu, antıenilasyonıst bir tedbirdi. Buna muvazi olarak kredi hacmi de f?iz bedelı arttırılarak a- zaltılıyordu Amerikalıların tavsiye- e bu yollardan uyulm ya çalışılı- y rdu. Köylüden bııgdayını satın a- lacağımız bu günlerde yeni bonolar çıkarmaya mevcur olmak istemiyor- duk. Hem bütçede açık vardı. Arazi vergisinde arttırma yapılarak kapa- tılacak masraflar bu zam reddedilin- ce ortada kalmıştı. Doğan Nadi'nin belirttiği gibi Amerikan yardımı su- ya düşünce Türklerin Türkiyeye yar- dımı üzerinde durulmuş ve kolay ış olan "Tekel maddelerinde zam" başvurul uştu. Bö ylece en ziya d ezilen orta sınıfa yeni bir yük ilâve edılıyordu Halbuki pıyasadan para çekmek ıçın çok daha "makul ve mu- vazeneli" tedbirler vardı Bunların başında arazi vergisi geliyordu. Poli- tik sebeplerin ekonomimize hakimi- yetini hiç bir şey bundan daha mü- kemmel şekilde gösteremezdi. Feda- kârlık, asıl fedakârlıkta bulunması gerekenlerden değil, artık fedakârlı- ğa devam için takati kalmayanlar- dan isteniliyordu. Yenice 70 kuru çıkarken çiftlik sahipleri Beyruttan türlü yollarla getirilen kan kırmızı, açık v z kamaştırıcı Cadillac'ları 100 bın lıraya kapışıyorlardı. AKİS. 2 TEMMUZ 1955