KADIN dan, serbest veya dul kadınlardan zi- yade, balayında olan yeni evliler, namuslu olmakla şöh bulmuş, elde edilmemiş kızlardı. Bır arkadaşı yeni evlenmıştı Karısını evde bırakarak ava gitti.. Don n balkondan, ye- ni gelının odasına gırdı Genç kadın, onu tanıyınca çığlık atmıştı: — Allahım, yoksa kocama bir şey mi öldü?" on Juan bu çığlığı bir buse ile bastırdı.. Hiç ım ona emet edemiyordu.. Mesuttu. Balkon- hazırlanırken, avdan dönen arkadaşı ile burun bu- runa, g eldi: v n yanımdan gelıyorum dostum Sızı tebrık ederim. O Sevil'in en guzel cuduna malik!' Bu sö zlerı söylerken, ikisi de kı- lıçlarını çekmışlerdı Don Juan dü- a andı ve arkadaşı can çekışırken bıle ona acımadı.. Don Ju an lık guzellıkten, cazibe- den zıyade eslektir.. Bir takım ıncelıklerı, hususıyetlerı var- bütün bunlara sahıptı kustahtı, yalancı ihtirasa, hakk aflara, ani sevinçleri i Üzü lere kendisini kolaylıkla terkedebılı- yordu. Aşk mektupları yazmakta da usta ıdı ve istediği kadını elde edin- ceye kadar ne yalvarmaktan çekinir- di, ne de küçülmekten.. Bir defa bu- luştugu kadını ikinci defa istemezdi. Fakat her macera başında, kurban- larına büyük sşk yaşıyormuş hissi- ni verirdi. O artık çapkın bir erkek olmaktan çıkmış, yalnızca bir kolek- siyon meraklısı olmuştu.. Kadınları elde etmekle kalmıyor, onları nasıl elde ettiğini. anlatmaktan zevk du- yuyordu. Bir gece şehrin tanınmış insanlarını evine yemeğe davet etti ve yemekte elde ettiği kadınların lis- tesini Okudu. Listede 1.003 kadının is- mi vardı. Don Juan yerine oturur- ken: Şayet bazı kimselerin karısı istede mevcut değilse, övünme- sinler dedi, onlar bu şerefe nail ola- mıyacak kadar çirkindiler.." Gene bir av peşinde, bir Pazar sa- bahı kiliseye gitmişti. On beş ya- şındaki Dona Jeronima de Mendoza- yı ilk defa orada gördü.. Bu saf, te- miz, güzel, sakin bir kızdı. Don Ju- an malüm konuşmalarına başlayın— ca kız hafifçe gulumsedı, onun göz- lerının içine bakarak: Kim oldugunuzu, ne düşün- dugunuzu biliyorum, fakat beni kor- kutmuyorsunuz!" di. Juan birden kızın ayaklarına B her zamanki numarala- rından bir tanesi ıdı fakat kız onu tuttu kaldırdı tekrar gözlerine bak- tı. İşte o zaman Don Juan seneler- den beri yapmadığı bir şeyı yaptı, ağladı. Göz yaşları samimi idi Ara- dığı kadını bulmuştu. İşte Don Juan o anda öldü ve Korsikalı Armatörün oğlu Miguel de Manara küçük kıza izdivaç teklif ett Don kapandı. Bir erkeğin itirafları adınların giyimi ve süs merakı- nı dilimize dolar, bu mevzuda onlarla bol bol şakalasırız Halbu- ki düşünecek olursak, onları bu yola surukleyen, adeta guzel ol- may bar eden hep biziz. Kad larda guzellıgı esâs va- sıf olarak kabul eden erkeklerın sayısı bugün azalmışsa da mez şahsiyet değiştiren, yolda a- dımlarını şaşıran hep erkekler de- gıl midir? Erkeklerin güzellıge e— sir olduğunu yakından gör vamlı surette yaşlanmak, begenıl- memek tehdidi altında yaşıyan ka- dınların guzellıgı ve gençliği elden kaçırmamak için sarf ettikleri gay- ret, alay edilecek veya ondan kü- çultecek bır şey değildir. Bu mev- a, o n daha çok olgun- durlar Asırlardan beri, onların her an, bize tekrar ettikleri sözler şun- lardır: “— Erkekte güzellik aranmaz.. Erkekte güzellik huy guzellıgıdır Telken kulaklı, kakavan burun- lu bir erkek başım yastıga koyar ko sevıldıgınden, begenıldı- ğinden emin, uyuyabilir.. Çöp ba- caklı, koca göbekli, kabak kafalı bir erkek plajda »ıftıharla dolaşır, fakat tombulca bir hanım için yo giyip denize girm: ek bir azap- tır.. Hattâ bıçımsız kadınların pla- ja gitmek, giyinm ans pıstıne çıkmak, sevmek ve vilmek larım bıle tanımak ıstemeyız T bur ço kid ettiğimiz şeylerı, gu- zel bir kadnda görünce "yakışır hasbaya!" deri leri duyar, hısseder bedbaht olur huysuzlaşır.. Avrupada olsa ilk so- luğu alacağı yer, guzellık enstitü- leridir ; hele Amerikada, korka dediğimiz bu mahlük, bıçağın al- tına yatmakta tereddüt bile gös- termez. Sevgilisinin veya kocası- nın aşk-nı yeniden elde etmek için burnunu ameliyat ettiren, gözle- rini çektiren, kaşıklıklarını yok etmeye çalışan kadın vatan için doguşen asker gıbı kahrarcandır! Hele her gün, saatlerce, masaj ya- pan, yuzlerını kremlıyen, sıcak su Miguel de Manara hayatta karı- sından b şk hiç bir. k dın tanıma- dığına yemin edebilir! sene kesız bir saadet ıçınde yaşadılar. Sa- bık Don Juan geceyi gündüze kata- rak çalışıyor ve akşamları sevgili ka- rısının yanında, dinleniyordu. akat herkese o kadar ıstırap vermişti ki, Allah bu saadeti ona re- ormedi ve Dona Jeronima kıs bir hastalıktan sonra, kocasının kol- ları arasında öldü. İşte o zaman Miguel deliliğe çok buharına tutan, kendilerini en çok sevdikleri yemeklerden mahrum e- den kadınlann çektıklerı azabı hiç düşündünüz mü? Onlar, sırf bizim hoşumuza g mek ıçın, türlü İş- kencelere katlanırlar sli meşhur şarkıcı kadın Julıette Greco fevkalâde bir sese, parlak bir zekâya, cazip bir vü- cuda ve güzel gözlere sahipti. Yal- nız Allah ondan bir lütfunu esirge- mı ve ona zarif bir burun verme- Sanatkâr kadın senelerce bu çırkınlıgın verdıgı aşağılık duy- gusu içinde Süslenmedi, giyinmedi.. Saçlar mı dümdüz bı- raktı, sırtına uzun kollu sıyah bir sveter geçirdi ve derin sesiyle şar- kılarını okudu.. Bir erkek, onun bu haline aşık olmuştu.. Onunla evlendi, fakat nikâh olur olmaz, onu bır güzellik enstitüsüne götür- dü, burnunu ameliyat ettirdi Şarkıcı kadın şimdi cidden gü- zeldır ve şoyle söylemektedir: — Doğrusu, önce kocama i- çerledlm Beni olduğum gibi sev- mesi kâfi değil miydi? Fakat şim- di ona müteşekkirim, burnum dü- zeldi diye değil. Ben eskisine de alışmıştım. Fakat burnum düzeldi, huyum da düzeldi.." I te utun bunlar asırlardan beri kadınl a yaptığımız güzellik ışkences nin birer neticesidir Ta karım beni beğenme seydı Evet benim kulakla rım bıraz bü- yuktur burnum da kı Ka- rım ise bebek gibi guzeldır Buna rağmen berbere gidip gelınce, yenı bir elbise yaptırınca, içi titriye- rek bana bakar, merak ve endişe ile "Yakıştı mı?" diye sorar.. O- muzunda ufak bir yara lal vardır, gecelikleri bile, o fad kapatacak şe- kilde hesaplanmıştır. Ya ben? Ben daıma beğenildi- ğimden emin, rahat ve mesudum Ben erkeğim.. Buna ra gmen bazan aklıma gelır ya karım beni be- ğenmeseydi, ya bir gün umu duzeltmemı, kulaklarımı küçült- güzellik enstitüsüne götürseydi? . Fakat ne diyordum? Kadın- lar bızden çok daha olgundur. yak m bir ıstırap çekti.. Altı ay onu karısının mezarının üstünden, kaldı- ramadılar. Mütemadiyen* v r şey bir bıçmış diye hay- kırıyor ve ağlıyordu. M ezarlığın çok yakınında, bir ma- nastır vardı. Bir gün Don Juan mezarlıktan çıktı, manastırın kapısını çaldı. ayatını anlattıktan sonra, din adamlarına AKİS, 2 TEMMUZ 1955