YURTTA OLUP BİTENLER Senin İzindeyiz!!.. “Birinci hâdise: Geçen Ağustosta Singapurdaki Dünya — Gençlik Birliği toplantısına İştirak eden Türk delegeleri, İttihadı Müslimin isimli bir cemiyetin sadece islâm di- nınden olan milletler ıçın tertiple- i bir akşam yemegıne davet e- dılmışlerdı Daveti yapan genç İn- donezyalı, bu yeme ni zaman- da ıslam gençlıklerı ni ilgilendi- ren meselelerin konuşulacağı bir toplantı oldugunu tavzih etmiş; bil- assa Türkiyenin Atatürk devrim- leri muvacehesindeki durumunu herkesin merak ettiğini, hattâ bu hususta izahat bile vermek gereke- ceğini söylemişti. Ayni manda lokanta olan toplantı salonun» Türk delegasyonu girdiği anda konuşma- lar birden kesildi, bütün gözler ka- pıya çevrildi. Pakistanlı, Burma ve Malaya'lı kadın delegelere ayrı bir kaç masa hazırlanmış ve bunların etrafı paravanamsı bir — teşkilâtla kısmen örtülmüştü. Toplantıya da- vetli bulunanların pek çoğu entari ve terlikle oturuyorlardı. Türklere bir çok sualler tevcih edilmeğe baş- lanmıştı ki ortaya yemek geldi ve herkes, hattâ Oksford'da hukuk doktorası yapmış genç Malayalı ile Yale'de mühendis olmuş Pakistan- herkes istisnasız elleriyle, yag— lar çenelerinden alca aka, yemeğe başladılar. Sadece Türkler tabak, çatal ve kaşık istediler. İkinci hâdise: Geçen ay Türk Devrim Ocaklarının İstanbul Mer- kezi, Atatürk Devrimlerini kütleye maletmek kaygusunu bir yuvarlak masa toplantısında, Turk aydınla- riyle sürüşmek, leşmek iste- mişti. Son 30 s nenın "profesyonel devrimci" — denilebilecek derece d ateşli mücahitleri, kalem ve fikir damları davetliyken bunlar arasın- da gazetesine çarşaflı kadın resim- leri basıp "İnkilâp elden gidiyor!"” diye ah ü vah edenler bölünürken, toplantıya bir kaç samimi insandan başka pek gelen olmadı. Acaba A- tatürk devrimi kütleye hiç mi en- dışeye mahal bırakmıyacak derece- de yerleşmıştı, yoksa her tarafta yeni bir mısalıne rastladıgımla 'mü- nevver ihaneti" nin normal sayıla- bilecek bir tezahuruyle mi karşı- laşılmıştı? Daha da enteresanı, da- vetsiz gelenler arasında Devrimle yaşıt ve Tıp doktora olan bir genç, harf inkılâbının muhasebesini ya- parken şöyle bir anal sormayı fay- dalı görebildi: "Acaba lâtin harfle- rinin yayılması için Cumhuriyet devrinde sarfedilmiş olan cebir ve gayret, Öteden beri kullanılan arap harfleri için sarfedilmiş olsaydı şimdiki okuma yazma nısbetımız daha yükseğe çıkmaz mıydı? Üçüncü hâdise: Atatürk Büyük Nutkunu bitirirken Türk Gençliği- ne muhteşem sözlerle hitap eder ve başta Devrimler olmak üzere bütün eserini ona emanet eder. Bir genç gurubu, bu hitaba Türk Genç- liğinin cevabını yazabilmek gaye- siyle bir komite kurdu, basınla, radyoyla bütün memleket gençle- rinden ilhamlı yazılar istedi. Bu ko- mite bir sene, iki sene uğraştı. Ge- len bir kaç yüz cevap o kadar ka- lıtesızdı ki, komitede bulunan İs- anbul Ünıversıtesı temsilcisi bu i- şın mesuliyetinden ürkerek çekildi ve komite de cevap müddetini daha bir sene uzattı: Zıra gençlerimiz Atatürke hitap edemiyorlar, ona söyliyecek bir şey bulamıyorlar, sa- dece 19 Mayıs resmi bayramların- da vücutlariyle "Senin izindeyiz" kelimelerini bir kefaret ödercesine, yeşil çimen üzerine çiziyorlardı. Hangi haldeyiz Atatürk? Gençle- rimiz memleketin hangi manevi, içtimaf, fikri meselelerine sahip çık- mış, Devrimin hangi felsefesini, hangi muhasebesini, hangi ayarlan- masını yapmaga teşebbus etmışler— dir?. Liseden Üniversiteye dilsiz ve kalemsız ıntıkal ettirilen bir sü- ru genç insan, sadece mesleki yetiş- kanallarından sıyrılabilme en- dışesı ıçerısınde her şeye lakayd korkunç bir "“neme lâzımcılık" içe- risinde çalkalanıp duruyorlar. Ta- lebe cemiyetleri 20 kışı le kongre yapıp De vrımı Koruma andları içer- ken, Devrim Ocaklarının en baba- yiğit aza kadrosu 200 kişiyi zor ge- çerken, antitezleri müdafaa eden di- Sizin gibi Türkiyede bin- lerce insan her |hafta — AKİS'i bir baştan öte- kine okuyor satmak firmanızı Malınızı tanıtmak, isminizi duyurmak için siZz de AKİS'e ilân veri- niZ. Müracaat: AKİS İlân Servisi P.K. 582 — Ankara Dr. Erdoğan METO ğer bir takım içtimai teşekküller de daha parlak dorumda — değillerdir. Hükümetçe faaliyeti zararlı görü- lüp kapatılan eski Milliyetçiler Derneği de nihayet Mr avuç münte- sibi ile gürültü koparan bir teşek- küldü. Alâka ne teze ne antıteze, ne Devrime ne irticaya, ne şu ne de bu partiye; alâka kısacası kola a ve rahatadır. Bugün rastgele alına- cak Mr Üniversite talebesinin Ba- kanlar Koruluna eksiksiz sayması ne kadar muhal ise, meselâ mem- lekette muhalefet denilen siyasi or- ganların tezlerini bilmesi de o de- rece imkânsızda*. Zira pek çok gen- cimiz siyasi, içtimai, manevi ideal boşluğunun ıstırabı içindedir. Git- gide kuvvetlenen materyalist görüş- lerin cazibesine karşı durabilecek hiç bir felsefeleri mevcut değildir. Yabancı memleketlerdeki muadille- rinin bu ihtiyaçlarını karşılayan müesseseler bizde ya yok veya He- ri derecede iptidaidir. .Parti Genç- lik Teşkilâtlarımız, memleket me- selelerine ünslyet peydah edilen bir mektep değil, bir takım parti koda- manlarının manevralarına yarıyan suni organizmalardan ibarettir. Partiler ıçerısınde en tabii vazife- leri oku koruyuculugunu bile yapmaktan âciz, şu veya bu vesile ile verilen irticai tâvizlere bi- gân, basamaklık etmekten Heri gi- dememektedirler. Buna mukabil meselâ Fransı Radıkal Partisinin Gençlik Teşkıla— tı bir kongrede, düşen Başbakan Mendes - France'ı omuzlarda taşı- yacak kadar hakşinaslık etmesini bilmiştir. Gene Fransadan misal ve- rilmek gerekirse, MRP gibi kuvvet- li dini esaslara dayanan Mr par nin genç müntesipleri de bu ıdeolo- Jjiyi asrın icaplariyle bağdaştırabil- mektedirler. Türk ve islâm genç İse, acaba 80 senelik Cumhuriyet dev- rinden sonra din unsurunu manevi tatminine erişebilmiş midir ve İşti- yakla beklediği ve Atatürk tarafın- dan başlanılıp bitirilememiş — olan dini reform nerededir? Vicdanın- da duyduğa boşluğa ne ile doldu- racaktır? Hangi izindeyiz Atatürk? ölü- münden 17 sene sonra, memleketin- de yüz seneden beri sürüp giden ve artık hallettiğini zannettıgın şark garp çalkanması hâlâ sürüp gidi- yor. Ve kendi elinle garba açtıgın kultur pencerelerimiz bir birer kapanırken, gelecek 19 M sta ge- e hep Mr gızdan haykıracağız: "Senın izindeyiz!!". AKİS, 2 TEMMUZ 1955